Uluslararası ödüllü müzisyen ve enstrümanist Coşkun Karademir. Buray’ın türkü söylediğini onunla gördük. Ceylan Ertem onun bestelerine söz yazıp söyledi. Farklı müzisyenlerle dost meclisi konserleri veriyor. Ve her seferinde dinleyicisini şaşırtmayı başarıyor. Birbirinden farklı tarzları Anadolu’nun müziği ve bağlaması ile buluşturan ve farklı bir müzik sentezi olan Karademir ile müzik yolculuğunu konuştuk
Önce sizi takip eden herkesin merak ettiği sorudan başlayalım birbirinden çok farklı tarzları, Anadolu’nun müziği ve kopuzuyla buluşturma fikri nasıl doğdu?
Müziğin evrensel bir bağ olduğuna inanıyorum ezelden beri. Elimizde tuttuğumuz enstrümanın ve içinde var olduğumuz türün, ötedekine temas edip, aynı duygularda hizalanabilmemize nasıl vesile olduğunu çok uzun zaman önce keşfetmiştim. Bu farkındalık, beni daha çok temas etmeye ve bu temaslardan da beslenmeye götürdü. Bir zaman sonra en keyif aldığım yolculuk bu oldu ve üretimlerimi, konserlerimi, hatta kariyerimi bile ciddi anlamda etkiledi. Özetle, doğal bir süreçti ve benden gayrı değildi. Zaten insan ne ise, içinden gelen de odur. Yaşantımın içinde, farklı insan profillerine temastan tutun, başka kültürlerden edindiğim dostluklara da bakılırsa, aslında konfor alanından çıkıp keşif üzere bir yol yürümek bizatihi ben demekti ve müziğim de bana uyumlandı…
Peki kopuz ile sazla nasıl tanıştınız? Nerede nasıl başladı hikâyeniz?
Kopuz, aslında hikâyemin çok sonrasında dahil oldu hayatıma. Bağlama ise 7-8 yaşlarımdan beri elimde olan bir enstrümandı ve sanırım ölene kadar da bu değişmeyecek. Kopuz, form itibariyle bağlama ailesine ait olduğu için, diğer bağlama boyutları ve tınılarına yoğunlaştığım dönemlerde kopuzu da keşfetmiştim. Bu da sanırım lise dönemlerime denk geliyor. Daha sonra, her müzisyenin muradı gibi, benim de kendi tınımı aradığım dönemler yine kopuz ile başladı ve bir yerden sonra kendimce aradığımı yine kopuz ile buldum. O günden beri ürettiğim her şey bu arayışın eseridir…
“NE YAPIYORSAK EMEKTEN GELİYOR”
Müzikal kariyerinizde “benim için bir dönüm noktasıydı” dediğiniz bir süreç var mı? Varsa ne?
Elbette ki. Yirmi üç, yirmi dört yaşlarından itibaren kendi müzik kariyerini oluşturmaya çalışan biri olduğum için birçok farklı alanda daha çok geleneksel üretimlerden başladım. Bunların en ses getireni şüphesiz Mahsa Vahdat ile birlikte yaptığım Kuşların Çağrısı albümü oldu. Bu albüm İngiltere Songlines tarafından Top of the World albümü seçildi. Dünya müziği listelerinde aylarca ilk sıralarda kaldı ve birçok uluslararası festivalde yer almama vesile oldu. Mahsa ile yaptığım işbirlikleri özetle Kuşların Çağrısı ve Sonsuz Yol albümlerinin benim uluslararası kariyerime daha çok teması ve etkisi oldu. Bu durum peşi sıra başka buluşmaları, ödülleri ve ilgi gören çalışmaları beraberinde getirmiş oldu. Türkiye’de ise açıkçası bir dönüm noktası diyebileceğim bir sürecim yok. Zaten planlı programlı, büyük bir çalışmayla, çabayla yoğurduğum bir sürecin hikâyesini yaşıyorum. Bunu yaşamaya da devam ediyorum. O yüzden pek burada sihirli bir dokunuş veya altın tepsi hikâyeleri yok. Ne yapıyorsak ne geliyorsa emekten çalışmaktan geliyor.
Farklı isimlerle farklı işler yaptınız? Buray örneğin bunlardan biri. Birlikte türkü söylüyorsunuz. Nasıl oldu? Nasıl bir araya geldiniz?
Farklı isimlerle farklı işler yapmaya devam ediyorum. Yerli veya yabancı, bunda bir ayrım yok. Tamamen aynı şeyleri hissetmekle ilgili bir şey bu. Buray da Türkiye’de aynı şeyleri hissettiğim dostlarımdan birisi. Birlikte türküler söylüyoruz, birlikte sosyalleşiyoruz, sürekli görüştüğüm, hayatımın içinde yakın bir dostum Buray. Onun gibi başka sanatçı dostlarım da var. Buray burada daha popüler dünyadan ve bu dünyanın bilinen isimlerinden olduğu için haklı bir soru. Nasıl bir araya geldik derseniz Avrupa’daki ortak organizatör vasıtasıyla tanıştık.
Ortak duygular ve zevkler zaten sizi büyük bir ölçüde bağlıyor birbirine. Süreç içerisinde Buray’la İş Sanat sahnesinde ya da farklı mecralarda, albümümde konuk oldu. Konserler verdik, üretimler yaptık. Hatta bazen evlerde buluştuğumuzda bir şeyler çalıp söylüyoruz, birer ikişer dakikalık paylaşımlar yapıyoruz, çok beğeniliyor bunlar. Çünkü çok başarılı bir sanatçı, müzisyen, solist. Kendi bulunduğu alanın hakkını son derece iyi veren ve haklı bir üne sahip sanatçılardan biri. Bunu çok gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. O yüzden böyle bir dostum olduğu için de çok mutluyum. Birlikte çalıp söylemeye devam ediyoruz.
“ESERİ SEVMEM GEREKİYOR”
Düzenleme yaptığınız eserleri nasıl seçiyorsunuz?
Cevabı uzun bir soru. Öncelikle düzenleme diye bakmıyorum. Çalmaktan ya da söylemekten etkilendiğim, mutlu olduğum ya da hüzünlendiğim, hep mutlu olmamız gerekmiyor sevmek için, ona göre bir eser tercihi yapıyorum. Haliyle beni etkileyen o eseri düzenlemek de keyifli ve kolay oluyor benim için. Çünkü hissediyorum, hissettiğim ölçüde onu nasıl anlatacağımla ilgili pek soru işareti kafamda kalmıyor. Bunun aksi olduğu durumda düzenleme yapmak problem oluyor aslında. Daha doğrusu yapmacık oluyor. Böyle de yaptığım zamanlar çok oldu, başka sanatçıların ya da farklı film, dizi müziklerinde her zaman önümüze çok sevdiğim şeyler gelmedi ama bunları da düzenlediğimiz oldu. Bunların arasından başarılı olanlar, olmayanlar oldu. Beğendiğim, beğenmediklerim var. Kendi adıma bir tercih yapacak olursam benim öncelikle eseri sevmem gerekiyor. Eseri sevdikten sonra düzenleme kısmı çok kolay. O yüzden düzenlemeyle ilgili bir eser tercihim yok, sevmek yeterli.
Ceylan Ertem ile son çalışmanızda iki şarkı var ve sözler Ceylan Ertem’in. Yani türkü değiller. Bu tür çalışmaları görecek miyiz?
“İki Yol” ve “Esir” benim çok önce bestelediğim, aslında enstrümantal olarak kopuzla bestelediğim eserlerdi. Bunların bir şarkı formuna dönüşmesini de hiç düşünmezdim. Ceylan, benim çok yakın ve eski dostlarımdan biri olduğu için, evde bir gün benim bestelerimi dinlerken bu ikisine çok tutuldu ve şarkı yapalım fikriyle geldi. Ben de hiç o formda düşünmediğim ve tabi ki Ceylan’ın da kendi alanında ve şarkı formunda çok maharetli olduğunu bildiğim için ona emanet ettim. Müziklere de bir şeyler kattı, ama bu iki esere çok güzel söz yazdı. Ben bu eserleri bestelerken bu formda bir şekil alacaklarını hiç düşünmezdim. Beklentimin çok ötesinde, çok güzel oldular. Ceylan çok güzel yazdı, çok güzel söyledi.
Buna benzer bestelerim var mı, var tabi ki, görülebilir. Başka şarkıcılarla düetler yapabilirim ya da bestelerimi onların söylemesi için onlara verebilirim.
“SÖZE DİKKAT ETMEK GEREKİYOR”
Türkülerin farklı biçimlerde yorumlanması ya da düzenlemelerin yapılması aynı zamanda çok da tartışılan bir mesele. Burada neye dikkat edilmeli?
Bilmiyorum. Bence tartışılmalı mı bundan emin değilim. Tartışılacak birçok farklı konu var. Farklı biçimlerde yorumlanması ve düzenlenmeleri bir tehlike unsuru değil. Çünkü zaten olduğu gibi varolan hallerini, geleneksel yapılarını koruyan, çalan, söyleyen, icra eden, bunları profesyonel olarak üreten, bunların dinleyicileri de, bunların her şeyi var zaten, onlar devam ediyor. Yan yollarda, herkesin kendi müzik biçimi, formatında, duygusunda türkülerden etkilenip bunları kendince uyarlaması ve var etmesi de bence güzel bir şey. Ben bunu bir eksi olarak ya da tartışma meselesi olarak görmüyorum, bir artı olarak görüyorum. Sonuçta farklı müzikleri söyleyenlerin dinleyicileri, birçoğu türkülerden bihaberler aslında. Ama bu sanatçılar sayesinde o dinleyiciler, o yaş skalası türkülerle tanışıyor, burada bir entegre ve bağ da söz konusu. Bence bu büyük bir katkı, geleneksel müziklerin de bu insanlara ulaşmasına vesile olmasından dolayı. Burada neye dikkat edilmeli dersek bence en önemli şey sözün kıymetini vermek. Sözün ne anlattığına göre bir düzenleme yapmak lazım, sözün anlattığına göre muamele etmek gerekiyor o türküye. Hüzünlü yazılmış bir türküyü neşeli, neşeli olan bir türküyü de hüzünlü anlatmamalıyız. Sözü söyleyenin ne söylediğine çok kulak kesilmek lazım. Buraya dikkat edilirse, buraya nasıl dikkat edildiği ya da buranın nasıl uyarlandığının bence yaratıcılıkla bir ilgisi var. O müzisyenin kendi formunun ve düzenleme mantığının yaratıcılığıyla ilgisi var diyebilirim. Ama söze kulak kesilince ve hassasiyet oradan tutulunca zaten doğru müdahale yapılır, doğru bir forma sokulur diye düşünüyorum.
Bundan sonra sırada neler var? Yeni bir albüm çalışması var mı mesela? Sözlerini sizin yazdığınız bir albüm fikri var mı?
Bundan sonra neler var bende merakla bekliyorum. Yeni bir albüm çalışması var. Yakın zamanda Etnik Sinyaller diye bir sahne çalışması, projesi hayata geçirdik. İki senedir buna arkadaşlarımla birlikte çalışıyordum. Yakın zamanda bunun geniş çaplı bir albüm hazırlığı içerisine giriyoruz. Diğer soruya gelecek olursak, söz yazma konusu benim için hep bir muammaydı. Çok fazla okurum, divanları, literatürü, şairleri çok fazla takip ederim. Bu anlamda sözel hafızam da iyidir, fena sayılmaz, ama eline kalem aldınız mı derseniz almadım. Bunu çok fazla işitiyorum son zamanlarda artık söz yazmalısın diye. Bilmiyorum, belki bir gün olabilir. Ama bu bir albüme dönüşecek kadar fazla olur mu, ondan yakın dönemde emin değilim.
Fotoğraflar: Murat Arık