‘’Delilik özgürlük demek’’

55. sanat yılını ‘Deli Kadın’ gösterisiyle kutlayan efsane oyuncu Ayşen Gruda, ‘’Doğru bildiklerimi söylerim, herkesin de söylemesi gerek. Tüm toplumsal meselelerden haberim vardır. İyi oyuncu, topluma karşı görevlerini yapan ve olup biteni bilen kişidir.’’ diyor

03 Mayıs 2017 - 14:41

Türkiye topraklarında yaşayıp da onu tanımayan yoktur. Yeşilçam filmlerinin unutulmaz oyunculardan Ayşen Gruda, şimdilerde, 55 senelik sanat hayatını anlatan danslı müzikli güldürüsü ‘Deli Kadın’ ile sahnelerde. Kemal Karaağaç, Erhan Sefacı, Cansu Pekcanattı  ve İnci Aslan’ın rol aldığı (teknik masada Çağrı Atılgan) gösteride Gruda, Hayattan ve günümüzden hikâyelerle izleyiciyi kahkahalarla  zaman yolculuğuna çıkarıyor. 6 Mayıs Cumartesi akşamı saat 20:30’da Caddebostan Kültür Merkezi’nde Kadıköylü seyirciyle buluşacak olan Gruda ile , yaşadığı semt Kağıthane’de görüştük. Oyunculuk, siyaset, delilik ve bir dönem ikamet ettiği Kadıköy’den konuştuk.

  • Röportaja başlamadan evvel sohbet ederken, ‘her şeye karşı tek başınıza savaştığınızı’ söylediniz. Nelere karşı mücadele ediyorsunuz? Sanatınızı özgürce yapabiliyor musunuz?

Kesinlikle evet…

  • Pek çok sanatçı yapamadığından yakınıyor

Bilmiyorum, ben yapıyorum. Sevgi Müzikali kapalı gişeydi, şimdi ‘Deli Kadın’ da öyle.Ben neyle savaşıyorum? Mesela fotoğraf çeken telefonlarla! He yerde yanıma gelip selfie çekmek istiyorlar. Sonra onun altına abuk subuk bir şey yazıp servis ediyorlar. Çektirmiyorum fotoğraf kimseyle! Tanımadığım insanla niye fotoğrafım olsun ki! Çocuk ve gençlere fazla karşı çıkamıyorum ama onun da sınırı var.Başka neylerle savaşıyorum? Trafik, enflasyon, kornalar, insanların kabalığı.. Türkiye’de hayat git gide zorlaşıyor. Bunlar iyi günlerimiz gibime geliyor. Korkuyorum, sonumuz iyi değil.

  • 55. sanat yılınızdasınız. Geriye dönüp bakınca neler görüyorsunuz? İstediklerinizi  yapabilmiş misiniz?

Bundan iyisi Şam’da kayısı! Yapmışım demek ki bugün buradayım. Yapmasan bu halk seni bir çırpıda yok eder. Tepeye çıkarıp oradan aşağı bırakırlar eğer işini doğru düzgün yapmazsan. Çok gördüm öylelerini…

  • Televizyonda sık sık ‘eski Yeşilçam yıldızlarının yaşam mücadelesi’ konulu haberler görüyoruz. Bunu neye bağlıyorsunuz?

Devletin suçu. Kötü durumdakine yardımcı olacak. Komünist ülkelerde sanatçı, sporcu ve bilim insanları büyük değer görürdü. Burada sen film çekiyorsun diye trilyoner olmuyorsun ki!  Bu yaşıma dek, herhangi bir hükümetin programında sanatla ilgili bir bölüm olduğunu duymadım. Nasıl ki sağlık, savunma gibi alanlarda neler yapacaklarını açıklıyorlar, bir sanat politikası da olmalı. Çünkü sanat yoksa hayat da yok demektir.

  • Bugün televizyonda hala büyük keyifle izlediğimiz Yeşilçam filmlerinden telif alamadığınızı söylemiştiniz.

Evet, hiç kimse almıyor. Büyük bir haksızlık, hırsızlık. Devletin bu konuyu halletmesi lazım.

  • Peki 55 yıllık sanat yaşamınızda içinizde ukde kalan bir şey var mı?

Benim içimde ukde kalmaz, ben yaparım. Ne kalabilir ki? Çırılçıplak sahne çıkmak mı? Bu  ukde olabilecek bir şey değil. Rol için ne gerekiyorsa ve buna değiyorsa her şey yapılır. Hatırlar mısınız Yıldız Kenter’in bir oyunda bacakları görünüyordu da kıyamet kopmuştu. Ne var bunda yani?!  Sen bara pavyona bacak ellemeye gidiyorsun ya! Kadın sana orada sanatsal bir şey sunuyor.

  • Oynamak isteyip de oynayamadığınız bir rol de yok sanırım.

Hayır, tatmin haldeyim

‘Deli Kadın’ nasıl bir gösteri?

İnteraktif bir şey. Türüne dair tam bir tanım yok. Her şey var içinde. Çok eğlenip eğlendiriyoruz. Öyle ki alkışları ellerimde durdurmak zorunda kalıyorum. Sahnede ben ve 5 genç arkadaşım (oyuncu-müzisyen) varız. Gençlerin beyinlerine hayranım çok iyiler.

  • Oyunun ismindeki ‘deli’ kelimesiyle neye işaret ediyorsunuz? Deli olmak sizi/kişiyi sorumluluktan azade mi ediyor?

Bilakis, çok sorumluk yüklüyor. Delilikten ne anladığınıza bağlı. Delilik bilgelik de olabilir. Erasmus’un Deliliğe Övgü diye bir kitabı vardır.

  • Size ne anlıyorsunuz delilikten?

Özgürlük anlıyorum… Günlük hayattan örnek vereyim bence asıl akli dengesi yerinde olmayan kişi tüm gün arabasının içinde ne tür zehirli gazlar soluduğunu bilmeyen, yahut kulak zarını delercesine yüksek sesli müzik dinleyen kişidir. (röportajın bu kısmında yüksek desibelli korna sesleri bozuyor sohbetimizi) bakın şuna, niye çalıyor bunu böyle! Bilirsiniz pek çok Avrupa ülkesinde korna çalınmaz. Bunları bilmemek, anlamamak cehalettir.

Pek çok insan prangalar içindeler ve kendilerini akıl sağlıkları yerinde zannediyorlar. Gençelrdne yakınılıyor bazen. Gençler ne yapıyor size.? En mutsuz okul çocukları bizim ülkede,  gazetecilerin özgürlüğü konusunda geri sıralardayız… Hangisi delilik? Bunu okurlara soruyorum.

Deli deyince benim aklıma özgürlük geliyor. Yoksa abuk subuk şeyler yapan kişi deli değil hasta, tedavi görmesi gerek. Geçen metrobüste bir adam, bir kadın gülünce ‘siz böyle gülünce tahrik olup size tecavüz ediyoruz’ gibi utanamaz, ahlaksız bir şey söylemiş. Sonra kadınlar bir olup adamı dövmüş. Keşke orda olsaydım da ben de katılsaydım. Kimse dayağı hak etmiyor ama öte yandan hiçbir kadın da bu lafı duymayı da hak etmiyor. Haddini bileceksin. O nedenle yuvadan itibaren çocuklara cinsellik dersi verilmesi gerektiğini düşünüyorum.

  •  Bu ülkede kadın olmak zor…

Kadın, çocuk, ağaç, hayvan, genç olmak çok zor..

  •  Geriye orta yaşlı erkekler kaldı.

Yani…

  • Toplumsal ve politik mevzularda sözünüzü esirgemiyorsunuz. Siyasetle ilişkinizi nasıl tanımlarsınız?

Partiler üstü bir sanatçıyım. Hiçbirine üye değilim. Doğru bildiklerimi söylerim, herkesin de söylemesi gerek. Tüm toplumsal meselelerden haberim vardır. Eğer sen toplumda olan biteni farkında değilsen, allameicihan olarak sahneye çıksan da bir şey değilsin! İyi oyuncu, topluma karşı görevlerini yapan ve olup biteni bilen kişidir.

  • Deli Kadın gösterinizi sadece İstanbul’da sahnelemiyorsunuz, turnelere çıkıyorsunuz değil mi?

Evet hem İstanbul’da hem turnelerde. Öyle yerleşik bir tiyatro nerde kaldı ki! Olanları da bozmaya çalışıyorlar. Emre Kınay Moda’daki tiyatrosunu savunmak için canı çıkıyor. Neymiş okulun yanında tiyatro olmazmış! Tiyatro bir okul zaten!

  • Varolan tiyatroların zor durumlarına işaret ettiniz az önce. Peki ya sizin bir tiyatro açma düşünceniz var mı?

Tiyatrom açık zaten, oyunu sergiliyoruz.

  • Sabit bir mekandan/binadan söz ediyorum.

Binaya gerek yok ki, tiyatro her yerde oynanabilir. Bilakis sürekli bir binada oynamak çok monoton ve sıkıcı.

  • Turneyle Türkiye’nin farklı şehirlerine gidiyor, oralardaki seyirciyle temas ediyorsunuz. Gözlemlerinizi paylaşır mısınız?

Muhteşem.. Ve çok açlar.. Bunu alkışlardan anlıyorum.

  • Bir röportajınızda size ‘niye kadın komedyen yok?’ diye soran muhabire, ‘çok var’ diye yanıt veriyorsunuz. Peki ya komedyenin kadın olmasının zorlukları/dezavantajları var mı?

Komiklik yapan komedyen değildir. Her rolü oynayabilen oyuncudur komedyen.

  • Müjdat Gezen sizin için ‘Tüm kadın komedyenlerle çalıştım, Ayşen kadar yaratıcısına rastlamadım’ diyor.

Doğru söylüyor.

  • Çalışkan birisiniz sanırım.

Evet. Okulda iken de dersleri haybeye dinlemezdim, bu bilgiler ileride bana nasıl dönecek diye dinlerdim. Şimdi okullara bakıyorum da sadece ezber ve mutsuz çocuklar var.

  • Demin gençlere hayran olduğunuz söylemiştiniz. Bu mutsuz çocuklar nasıl hayran olunacak gençlere dönüşebiliyorlar ki?

Gençler de mutsuz. Çoğu ileriyi göremediğinden yakınıyor.

  • Ne tavsiye ediyorsunuz?

Sakin ol ve aklını iyiye kullan. Bir yol bulacaksın.

  • Pek çok genç/yetişkin Türkiye’yi terk ediyor farkındaysanız.

Ya çaresizlikten ya zevkten gidiyorlardır.  Daha özgürlük için gidiyorlar ama oralar da çok özgür değil. Özgürlük disiplindir, her isteğini yapmak değil.  Demokrasiye göre senin özgürlüğünün bittiği yerde benimkisi başlıyor. O ülkeler bunu farkında. Orada mesela otobüste bu lafı (demin bahsi geçen metrobüsteki erkek yolcu) söyletmezler!

Türkiye’ye turistler gelmeye korkuyor, gelenler de gruplar halinde geziyorlar çünkü korkuyorlar.  Türkiye olarak çok fırın ekmek yememiz lazım. Türk insanının hamuru aslında o kadar iyi ki,  ama yanlış yönlendiriliyorlar.

  • Gençlerin umutsuz olduğunu varsaysak, peki ya siz?

Bir hoca olarak umutsuz olma hakım yok, umutluyum. Mutlu olacak bir şeyler bulmak lazım. Moğollar’ın şarkısındaki gibi ‘Bir şey yapmalı’. Bir şey yapabilmek için de umudunu yitirmemen lazım.

  • Eskiden politik hicivler yapılırdı.

Gene yapılıyor.

  • Ama sık sık dava açılıyor.

Algı meselesi.. Neyi neden nasıl yaptığınızı bilirseniz... Sadece AKP yöneticileri için demiyorum, şurada yoldan geçen adama da düşünmeden bir şey söylersen komik diye o da sana dava açar. Eleştiri rencide etmek değil. Arada jilet sırtı gibi çok ince bir çizgi var.

  • Bir ara Pulbiber dergisinde yazıyordunuz? Söylemek istediklerinizi sahnede söylemek dışında, bir de yazma ihtiyacı mı duydunuz?

E belki 5-10 kişi alır da okur diye… Okumadan öğrenilmez. Kuran’da bile ‘oku’ diyor.

  • Deli Kadın’ı 6 Mayıs’ta Kadıköy’de sahneleyeceksiniz. Burayla bağınız nasıldır?

Kadıköy’ün çeşitli yerlerinde bir süre yaşamıştım. Burada çok sahneye çıktım. Kadıköy, bu yakadan (Avrupa) daha medeni. Kadıköy okuyor, insanların elinde çoğunlukla kitap, mecmua görüyorum. Burada çok kaliteli bir tiyatro seyircisi var.

Geçenlerde oyunuma bir başka şehirden otobüslerle seyirciler geldiler. Çok eğlendiler filan ama seyirci olmayı öğrenmeleri lazım. Her şeyi kendilerinin sanıyorlar, benimle fotoğraf çektirmek filan. Hayır efendim, her şey sizin değil, fotoğraf da istemezsem çektirmem.

  • İyi seyirci nasıl olur?

Neyi niye seyrettiğini bilmeli. Kadıköylü seyirci biliyor. Kadıköy’e hayranım o açıdan. Keza İzmir de öyle. O gün halin yoksa bile, enerjileriyle seni oynatıyorlar sahnede.

  • Peki ya siz bu kadar turne koşturmacasına nasıl enerji bulabiliyorsunuz kendinizde?

Bu benim işim. Enerjiyle ne ilgisi var? Mesela bir gazeteci de araştırma yapıyor, aynı şey. Mesela Yılmaz Özdil’in beyni o harika yazıları yazarken çok yoruluyordur eminim. Hayranım ona.

  • Başka kimlere hayransınız?

Bu hayatta idolüm 3 kadın var; halka ilişkiler duayeni Betül Mardin, Türkiye’nin ilk haber spikerlerinden Jülide Gülizar ve Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ.

İçimizden bu kadınlar çıktıysa… Jülide hanım Türkçe’yi en ince nüanslarına dek bilirdi. Zaten bir ülke parasına, diline sahip çıkamazsa sömürge olmaya mahkumdur.  Savaşlarda en çok çocuklar, kadınlar zarar görüyor. Özellikle çocuklar… Biz yetişkinler hiç utanmıyor muyuz?

Kızı Elvan Gruda’nin kaleminden

Annem mi?... Şu,”Deli Kadın!”...
Hani: Domates Güzeli...  O çok sevdiğiniz...”Biz seninle büyüdük!” dediğiniz kadın... Başbakan'a ‘Yeğenim, seni yanıltıyorlar!’ diyen… ‘Barış için dağa çıkarım!’ diyen…’Kadınlar, bu pedofili yasası sizin direncinizle geçmedi!’ diyen… Aldığı Altın Portakal Ödülü'nü “Aylan bebeğe ithaf eden. Şu Deli Kadın: Annem!  Bu ‘delilik’ belki hep vardı, belki sonradan oluştu; ama iyi ki oluştu. Dürüstlüğünü, açık sözlülüğünü, hayata bakışını, sanatçılığını parlattı. 55 yıldır insan sevgisi, dürüstlük üzerine yaşamını kuran ve insanlarla paylaştıkları ile, ayakları sıkı yere basan yürekli bir kadındır. Anaçlığıyla, tam bir barışsever olmasıyla, toplumun her kesimine rehber olmuş, sahne sevgisiyle, sanata ve sanatseverlere ömrünü adamış bir delidir O!... Her zaman insandan yana olduğu için çok mutlu olduğum ve teşekkürlerimi sunduğum insandır Ayşen Gruda!

  


ARŞİV