90’lı yıllar pop müziğinin en parlak olduğu, birçok zamansız eserin üretildiği ve adı uzun yıllar akıllarda kalacak olan sanatçıların hayatımıza girdiği bir dönemdi. ‘Vurur’, ‘Eyvallah’, ‘Nerde’ gibi şarkılarıyla tanıdığımız Deniz Arcak da bu isimlerden biri.
Şimdilerde Deniz Arcak Atölyehane’de müzik üretimine devam eden ve hayallerinin peşinden giden Deniz Arcak ile konuştuk.
- Duygusal şarkılarınız oldu ama bir nesil sizi asi, dik şarkılarınızla anımsıyor. Boyun eğmez, dik ve aynı zamanda neşeli kadın imajını bile isteye mi aldınız yoksa tesadüfen mi oldu? Deniz Arcak nasıl biri?
Aslında bakarsanız hayatımda hiçbir zaman planlı programlı biri olmadım. Şöyle bir imajım olsun ya da böyle davranayım gibi bir kafa yapısında olmadım hiç. Bizim gibi tipler (Hiperaktivite ve dikkat bozukluğu olan kişiler) kortekse varmadan amigdaladan bildiririz. Yani ağzından çıkan lafları, daha aklına bile gelmeden herkesle birlikte duyarsın. Onun için de kendiliğinden olmuş olsa gerek bu durum. Ama sizin bu şekilde “Boyun eğmez, dik ve aynı zamanda neşeli kadın imajı” demeniz çok hoşuma gitti.
“DAHA ÇOK ARAMAN GEREKİYOR”
- 90’lı yıllar pop müziğinin en parlak olduğu yıllardı. Aynı zamanda müzik piyasasında var olmak olanaklar açısından bugünkü kadar kolay değildi. Bugünden o günlere baktığınızda o dönemi ve o dönemin üretimini nasıl yorumluyorsunuz?
Günümüz de müzik olarak şahane işler yapılan bir dönem. Her zaman çok iyi işler de yapıldı, kötü işler de oldu. Ama şimdi herhalde süzgeç yok. İnsanların beğeni düzeyi ve dayatılma düzeyi birbirine denk gelmiyor. Beğendiğin şeyi daha çok araman gerekiyor galiba, biraz daha derinlere bakman lazım. Çünkü yüzeyde karşına gelenler genelde kalitesi daha az olan işler oluyor. Bizim zamanımızda yani 90’lar zamanında birkaç çocuktuk, o zaman da daha kötü işler ve daha iyi işler hep vardı. Bu içinde bulunduğumuz dönemin getirisi sanırım.
- Sonra ne değişti? Mesela siz bile geri çekildiniz.
Benim geri çekilme sebebim piyasayla pek iyi örtüşememek galiba. Aslında şu anda hayatımda en çok ürettiğim dönemdeyim. O kadar çok şarkı yapıyorum ki, özellikle son 5-6 yıldır çok fazla şarkı yapıyorum ve bana sorarsanız kıymetli ve birbirinden hoş şarkılar. Bana gelen öğrenci arkadaşlarıma da şarkı yapıyorum aynı zamanda. Piyasadan çekildim, müzikten çekilmek gibi bir şey söz konusu değil. Piyasadan da bilerek çekilmedim, piyasa beni dışarı itti.
- O dönemde yapılan kötü işler de var. Sizin şimdi “ben bu şarkıyı nasıl yapmışım, söylemişim yahu” dediğiniz şarkı var mı?
Olmaz mı? Tabii ki var. İlk aklıma gelen ‘Saçma Sapan İspanyol’. Gerçekten saçma sapan. Yani o dönem çalıştığımız, birlikte o şarkıları yaptığımız insanlar da nefisti. Ama o zamanın gazı, gençlik falandı herhalde. Şu an ‘ben bu şarkıyı nasıl yapmışım’ diyorum.
- Siz yenilerden kimleri beğeniyor, kimleri dinliyorsunuz?
Yenilerden beğendiğim çok fazla insan var. Özge diye bir kız var (Arslan), internetten takip ediyorum. Çok enteresan bir kız. Enteresan enstrümanlar çalıyor ve şamanik sesler çıkartıyor. Elif Çağlar, çok beğeniyorum konserine de gittim. Çok başarılıydı. Bora Uzer. Bir sürü nefis, şahane sanatçılar var. Genellikle iyi bir şeyler yapma çabasında olan, samimi müzik üreten sanatkar kardeşlerimin hepsini beğeniyorum.
“HERKESİN KENDİ YOLU VAR”
- Deniz Arcak Atölyehane’den bahsedebilir misiniz? Nasıl doğdu? Neler yapıyor?
Deniz Arcak Atölyehane, 2017 yılının sonunda çok sevdiğim bir ahbabımın önerisiyle ortaya çıktı. Üniversiteden ilkokula, Tan Sağtürk Akademi’lere kadar birçok yerde öğretmenlik yapıyordum zaten. Ve benim kafam hep müfredat dışıydı. Bir türlü müfredatlara adapte olamıyordum. Yani beni bilmem ne sınavına hazırla diyene boş boş bakmakla meşguldüm. Hep müfredat dışı bir tip oldum, okul hayatım da çok başarısızdı. Çünkü müfredata karşıyım. Deniz Arcak Atölyehane tam da bundan doğdu. Herkesin kendi yolu var bence. Ortak bir şey tabii ki hep beraber yapılabilir ama bunun dayatma ile olabileceğine inanmıyorum ben. Sanat o şekilde icra edilemez veya sanat öyle sevilemez bana soracak olursanız. Deniz Arcak Atölyehane de herkesin kendi müfredatını, kendi çizgisini, kendi yolunu kendi istediği gibi yürüyebileceği bir yer olsun, ben de bildiğim bir konuda bu arkadaşlarıma rehberlik etmeye çalışayım diye kurulan bir yer. İnsanların kendini ifade etmek ve tadını çıkarmak için gelmeyi tercih ettikleri bir yer olsun istedim. Öyle de oldu çünkü çok fazla üretim yapıyoruz. Mesela mühendis, eczacı, mimar, genel müdür, öğretmen, dişçi, avukat bir sürü meslekten insan var. Burası ürettiğimiz, bir arada iyi vakit geçirdiğimiz ve ürettiklerimizi yayınlayabildiğimiz bir yer. Çok da iyi insanlar geliyor şansımıza.
- Bundan sonraki süreçte neler yapacaksınız, müzik alanında yeni çalışmalarınız olacak mı, gelecek hedefleriniz arasında neler var?
Tabii ki de yapmak istediğim şeyler var. Büyük bir sahne şovu hayal ediyorum doğrusunu söylemek gerekirse. Öğrenci arkadaşlarımla birlikte, tiyatral yanları da olan dev bir şov hayal ediyorum. Senfoni orkestrasından arkadaşlarımla işler yapmayı hayal ediyorum. Yaşadıkça hayaller bitmez, üretmeye devam ediyoruz. Bir enstrümana hakim olmaya çalışıyorum. 56 yaşındayım ve Raffi Arslanyan’dan gitar dersi almaya başladım. Çok besleyici ve iyi gelen bir şey olduğunu düşünüyorum. İnsan yaşadıkça üretmeye, kendini var etmeye, var olma gayretine devam eden bir yaratık.
Deniz Arcak Atölyehane: Bostancı Mahallesi Mehmet Şevki Paşa caddesi, Cumhuriyet Apt. No: 6/8 D:18 K:9, 34662 Kadıköy/İstanbul
“KADIKÖY İNSANI BESLİYOR”
Kadıköy’ün ve Kadıköy’deki kültürel yapının müzik hayatınıza bir etkisi oldu mu?
Kadıköy benim için çok önemli bir yer, tabii ki olmuştur. Yani Kadıköy’de sokakta yürümek, deniz kenarında yürümek, vapura binmek bile insanı çok fazla besleyen bir şey. Kadıköy’ün havası, suyu bile insanın kafasında sanatsal bir açılıma denk geliyor bence.