Diktatörün iç sesi Hasanpaşa'da yankılanıyor

Hasanpaşa’daki Emek Sahnesi’nin yeni oyununda bir diktatörü canlandıran Barış Atay, “Seyirci oyundan, ferahlayarak değil, boğazında bir yumru ile çıksın istiyoruz” diyor

31 Aralık 2015 - 10:51
Gökçe UYGUN
Siyasi görüşünü ortaya koymaktan çekinmeyen oyuncu Barış Atay, politik bir oyunla seyirci karşısında; “Sadece Diktatör”. Oyun, bir diktatörün halkla kurduğu paradoks ilişkiyi ve içsel hesaplaşmalarını anlatıyor. Atay ile Emek Sahnesi’nde buluştuk, diktatörlük hallerini masaya yatırdık.
Ben oyunu izledim. Çok gergin, sert ve politik- ki siz de politik bir oyuncusunuz.
Evet, sistem eleştirisi, politik bir tavrı var oyunun. Bir oyuncu olarak siyasi görüşümü saklamaktan yana değilim. ‘Oyuncunun tarafsız kalması gerek’ görüşüne de yekten karşıyım. Hayır, öyle bir yükümlülüğü yok oyuncunun. O da bir doktor, öğretmen gibi kendi mesleğini yapan biridir, onun da bir siyasi görüşü olur. 
Sadece Diktatör, Türkiye’de mi geçiyor? 
Ülkenin siyasal sıkıntıları açısından da bu oyunun zamanlaması doğru. Ama sadece ülkemizdeki sorunları eleştiriyoruz sonucu çıkarmak yanlış. Diktatörlük müessesini oluşturan dinamikleri ve diktatörlüğün kendisini eleştiren bir oyun bu.
“Oyun, tıpkı 14. Louis gibi ‘devlet benim’ diye haykıran diktatörün sarayında geçiyor” deniliyor. Bu durumu günümüze bağlamak işten bile değil; Erdoğan ve ‘Aksaray’... Bu paralellik hakkında neler söylersiniz? 
Erdoğan’ın üzerine alınıp alınmaması umurumda değil. Zaten, hakaret olarak addedebilmesi için de oyundaki diktatörün kendisi olduğunu kabul etmesi gerek. Biz kimseye diktatörsün demiyoruz. Kaldı ki oyun salt kendisini işaret ediyor olsaydı da kaygım olmazdı. Kaygı duyarak sanat yapamam ki. İstediğim zaman, bu ülkede mülki amir kim varsa onu eleştirebilirim. Ben halkım, bu eleştiri hakkını kimse benden alamaz. Türkiye’nin yaşadığı tüm sıkıntıları AKP ile açıklayamayız. Bu ülke 2002’den önce de güllük gülistanlık değildi. 
Oyundaki ‘isimsiz’ diktatör, “Tesadüf değilim. Ben sizin aynanızım” diyor. Yani bir diktatörü diktatör yapan halktır, halk kendi ile çok meşgulken, dayanışmadı ve diktatör geldi (mi)?
Sadece kendi hayatımızı rayına oturtmak, ‘mutlu mesut’ yaşayıp gitmek adına çevremizdeki sorunlardan uzaklaşıp, kaygısız olduğumuzu zannederek hayata devam etmek, şu an yaşadığımız kaygıların en büyük nedenlerinden. Düşündüğümüzden çok fazla etkimiz var yaşadığımız hayata, birer muhalif bile olsak. Çünkü muhalif olmak sadece itiraz etmek değil. Muhalefet etmek onunla mücadele etmektir. Biz ne kadar mücadele ediyoruz? 
Daha az bireysel yaşayıp, toplumsal sorunlarla daha çok ilgilenmek, diktatörlüğü yok eder mi?
Diktatörlerin varlığını sadece bu sebebe bağlayamayacağımız için, diktatörlerin olması olasıdır. Ama en azından diktatörle mücadele daha güçlü olacaktır. Diktatörler de, örgütlü bir halk karşısında bu kadar rahat at koşturmayabilir ki bunun en yakın örneğini Gezi’de yaşadık. 
Seyirci oyundan ‘mutlu’ ayrılsın istemiyor gibisiniz.
Salondan ‘ferahlama’ hissiyle çıksın istemeyiz. Bir diktatörün gelişip serpilmesinde bizim ne kadar etkimiz var diye seyirciye soru sordurtmak derdimiz. Oyunun, insanlara mücadele ruhu katmasını istiyoruz. Çünkü kısa vadede hiç bir şey bu ülke insanları için kolay olmayacak. Ülkenin bir kısmında yaşanan ablukalar, ülkenin başkentinde patlayan bombalar, sokak ortasında öldürülen insanlar… Sihirli bir değnek ile bu gerçekler değişmeyecek. Bunu değiştirme gücü seyircide yani halkta. 
Oyunda bir saat boyunca yüksek perdeden bağıran çağıran, gergin bir diktatörü canlandırdıktan sonra, siz kendinizi nasıl sakinleştiriyorsunuz? 
‘Oyuncu rolden çıkamaz’ klişesine katılmıyorum. Oyuncu role girer de çıkar da, bu onun işi. Oyunda söylediklerimin kendi üzerimdeki etkisini nasıl attığımı sorarsanız; atmıyorum, atmamalıyım da... 35 yaşımdayım, 15’imden beri siyasete yakınım, bu gerçekliklerin farkındayım. Kendimi bundan sıyırmaya değil, bilakis mücadele etmeye çalışıyorum. 
Etiketler; Barış Atay

ARŞİV