Bazı sokakların sürprizi büyüktür. Dar bir sokağı bekleyen radyo tamircisi, tarihi bir çeşme. Bazen bir evin çatısına kadar yükselen sarmaşık… Yol boyu dizilen kediler. Erguvan, … Şaşırtır, gülümsetir… Üsküdar’da Mihrimah Sultan Caminin arka sokağında yer alan müzik müzesi de hem şaşırtan hem de sevindiren sürprizlerden. KAANuni isimli müzik atölyesinin enteresan bir hikâyesi var.
Zeki Bülent Ağcabay’ın 22 yıl evvel bir kanunla başlayan müzik merakı onu hem KAANuni Koleksiyon hem de KAANuni Meşk Meclisi’ne götürmüş.
Tek başına 1000’den fazla müzik aleti biriktiren Zeki Bülent Ağcabay aslında bir mimar. Gaziantepli olan Ağcabay “Aileden gelen bir müzik kulağı var” diye başlıyor söze.
“Enstrüman çalmıyordum ama sesim de kulağım da iyidir. Ortaokul çağlarında bir öğretmenin bilinçsiz bir hareketiyle müzikten uzaklaştım. Meslek hayatı, aile falan derken 43-44 yaşında “ya ben çalışan bir adam mıyım. Benim bir hobim yok mu?” diye kendi kendime hesaplaşmaya giriştim. Bu sefer de bu işi abarttım.”
KANUNLA BAŞLAYAN MERAK
Ortaokuldan sonra müzikle ilgilenmeyi bırakan Zeki Bülent Ağcabay, önce Edirne’de müzikle ilgili faaliyetlere başlamış ama yarım kalmış. Sonra İstanbul’a geldiğinde ise Kadıköy’deki musiki cemiyetlerine gitmeye başlamış. Sonra bir gün iş için bir müzik mağazasının önünde dururken içerdeki kanunu görmüş sonrasını şöyle anlatıyor:“Babam kanun severdi. İlkin kanun aldım. Almam da şöyle; bir iş için bir müzik mağazasının önünde duruyorum kanunu gördüm. Babam da ‘kanunu ne kadar severdi niye benim bir kanunum olmasın’ dedim içeri girip aldım. İlginç bir alış şekli. Benden bir yaş küçük kardeşim var. O bağlama çalar, gitar çalar. Ona da nispet olsun diye ‘bak ne aldım’ diye aradım. Ondan sonra kanun konusunda kimden yardım alabilirim derken korodaki saz arkadaşlarından bir takım bilgiler aldım. Enstrüman yapımcısı olan Pâki Öktem ile tanıştım. Pâki Öktem dünya müzelerinde eserleri olan saz yapımcısıdır. Onun dükkânına gidip gelmeye başladım. Ona çıraklık yaparak enstrüman konusunda epey bir mesafe aldım. Pâki abi beni Ethem Ruhi Üngör ile tanıştırdı. Üngör, önemli bir enstrüman koleksiyoneridir. Ondan etkilendim. Önce kanun, tambur, ud, keman, kemençe edindim. Pâki abi şu anda 90 yaşında işten çekildi ve tezgahını ve aletlerini de bana devretti.”
Pâki Öktem, Ağcabay’in hem hocası, hem abisi hem de dostu. Ondan bahsederken gözlerinin içi gülüyor. KAANuni Koleksiyon’da Öktem’e ait bir oda var. Fotoğrafları, listeleri, yazıları, çalışmalarından kesitler usta enstrüman yapımcısına saygı niteliği taşıyor.
Öktem'in desteğiyle müzik aletleri edinmeye başlayan Ağcabay için enstrüman satın almak zamanla tutkuya dönüşmüş.
Koleksiyonda neler yok ki. Çeşit çeşit akordeon, tanbur, cümbüş, piyano, ud, keman, kanun, gitar, mızıka, santur, tar, bülbül taran, klasik kemençe, lavta, kudüm, nekkare, bendir, zil, darbuka, çevgen, divan sazı, bağlama, çöğür, cura, zurna, davul, tulum, kemençe, kabak kemani, klarnet, rebab, sipsi, balaban, mey, dilli kaval, dilsiz kaval, tar, kopuz…
Tüm dünya müzik aletlerini topladığını anlatan Zeki Bülent Ağcabay, enstrümanlarını ülkelerine göre sınıflandırarak sergiliyor. Bir köşede Çin, bir köşede Hindistan, Afganistan, Afrika, Rusya, Japonya ve Güney Amerika… Sadece bu kadar da değil; 1800’lü yılların laternaları, baron kemençeler, dulcimer gibi başka yerde bulunması pek mümkün olmayan enstrümanlar, usta müzik aleti yapımcılarının nadide eserleri ve unutulmaz virtüözlerin çalgıları da KAANuni Koleksiyon’da yer alan aletler arasında. Mesela Ercüment Batanay’ın tanburu, Kapıdağlı İlya ve Onnik Usta’nın yaptığı udlar, Baron Usta’nın imzasını taşıyan baron kemençe. Bunun yanı sıra el yazması eserler, besteler de koleksiyonda yer alıyor.
“BAZEN KENDİM DE İNANAMIYORUM”
Bir yandan biriktirirken diğer yandan da aldığı müzik aletlerini çalmayı öğrenmiş Ağcabay; “Virtiöz olmamakla birlikte kanun, santur, ritim sazları çalarım” diyor. Enstrümanların bakımını da elbette kendisi yapıyor.
“Abarttık. Bazen kendim de inanamıyorum. Ne yaptım” diyor." Kimse size ne yapıyorsun böyle diye sormadı mı" soruma ise. “Genelde eşin bir şey demiyor mu diye soruyorlar. Eşim de mimar. Bizim evimiz de Edirne’de. Onun evine ben karışmam, benim evime o karışmaz.” diye yanıt veriyor.
Ağcabay, müzik evinde bir odayı da torunu Kaan’a ayırmış. Odada onlarca müzik aleti ve müzik kutusu var. Şans bu ki Kaan’ında müziğe ilgisi ve yeteneği var. Henüz yedi yaşında olmasına rağmen kanun, santur, keman ve piyano çalıyor. Kaan’ın müziğe ilgisi ve merakı ona umut vermiş. “O bana umut verdi o yüzden devam ediyorum” diyor.
MEŞK GÜNLERİ
Evinin altında yer alan garaj kısmını atölye olarak kullanan Zeki Bülent Ağcabay, burada birbirinden değerli müzik aletlerinin onarımlarını yapıp onlara yeniden hayat veriyor. Fakat atölye sadece onarım için değil hem sohbet hem de meşk için. Çarşamba günleri KAANuni Meşk Meclisi günü. Müziğe gönül veren dostlarıyla bir araya gelip şarkılar söylüyorlar. Pandemi nedeniyle kesintiye uğrayan meşk günleri yeniden ve sosyal mesafe kurallarına uyarak yeniden başlamış. Ağcabay hem kanun çalıyor hem söylüyor, birinin elinde ud, bir başkası kemanı alıyor. Dost meclisinde sokağa ezgi bırakıyorlar. Yolunuzu düşürürseniz çarşamba günleri saat 13.00-16.00 arası yapılan meşki izleyebilir, ruhunuzu müzikle doyurabilirsiniz.