“Doğaçlama tiyatro mükemmellikle ilgilenmez”

5. İstanbul Uluslararası Doğaçlama Tiyatro Festivali, Türkiye’nin doğaçlama tiyatro alanındaki uluslararası temsilcisi istanbulimpro’nun Kadıköy’deki sahnesinde yapılacak. 16-19 Ekim tarihleri arasındaki festivale 6 farklı ülkeden 7 doğaçlama sanatçısı katılacak. Festivalin düzenleyicilerinden Koray Tarhan, “Doğaçlama tiyatro sayesinde son yıllarda gençler bir araya gelip gruplar kurup, kendi meşreplerince seyirciler bulup gösteriler düzenliyor. Tiyatro özgürleşiyor…” diyor

09 Ekim 2019 - 11:57

“Oyun insanın bedenini, zihnini, zekâsını ve yaratıcılığını uyandırır ve yaşam enerjisine dokunarak onu harekete geçirir.”

Böyle demiş Viola Spolin. Amerikalı oyuncu, drama hocası ve yazarı, ‘doğaçlama tiyatrosunun Amerikalı büyükannesi’ olarak bilinen Spolin.

Türkiye’nin doğaçlama tiyatro alanındaki uluslararası temsilcisi istanbulimpro da 5. Kez oyun oynamaya davet ediyor… Ekim ayında doğaçlamanın nabzı Yeldeğirmeni’ndeki  istanbulimpro Sahne’de atacak zira 16-19 Ekim tarihleri arasında 5. Uluslararası Doğaçlama Tiyatro Festivali yapılacak. 6 farklı ülkeden gelen 7 doğaçlama sanatçısı, atölyeleri ve farklı gösteri formatlarını Türkiye seyircisiyle buluşturacak.  Daha önceki festivallerde 12 ülkeden 45 oyuncu İstanbul’da bir araya gelmiş, 25 gösteri ve 12 atölyeyle toplamda üç binin üzerinde seyirciye ulaşmıştı.

Biz de bu vesileyle istanbulimpro kurucularından Koray Tarhan’la doğaçladık.

  • Doğaçlama ile nasıl bir bağınız var?

Ankara Üniversitesi DTCF Tiyatro Bölümü mezunuyum . 1998’den bu yana tiyatro ve müzik alanında yurtiçinde ve yurtdışında birçok doğaçlama performans gerçekleştirdim, proje yönettim, ekip çalıştırdım, bilimsel çalışmalar sundum, kitap yazdım, konuyla ilgili bir blog yönetiyorum.  Türkiye’nin ilk doğaçlama topluluğunun kuruluşunda yer aldım, DTCF’deki deneysel doğaçlama çalışmalarının içinde bulundum. Türkiye’nin ilk Kürtçe Doğaçlama Topluluğu’nu çalıştırdım, ilk gösterilerini yönettim, çeşitli kurum ve kuruluşlarda doğaçlama tekniklerini uygulayarak sanatsal çalışmalar yürüttüm. Tıp Fakültelerinde nörologlar, psikiyatrlar ve psikologlarla çeşitli seminer ve konferanslarda doğaçlama ve insan beyni üzerine sunumlar ve atölyeler gerçekleştirdim. Doğaçlama üzerine pratik ve teorik olarak çalışmalar yürütmeye, konuyu hala öğrenmeye çalışıyorum.

  • İstanbulimpro, bu alanda odaklanmış bir tiyatro değil mi? Çalışmalarınızdan bahseder misin?

İstanbulimpro, 2007’de kurulduğu günden bu yana disiplinlerarası işler yapmaya, sahnede hikayesi olan doğaçlamalar gerçekleştirmeye, seyirciyle buluşabileceği her fiziksel alanda buluşmaya, bildiklerini paylaşmaya, dünyanın uzak noktalarını birbiriyle buluşturmaya çalıştı.  Kendi özgün formatları ve doğaçlama anlayışıyla Amsterdam, Berlin, Chicago, Los Angeles, San Francisco, Belgrad, Portland, Pekin, Selanik, Ljubljana, Tallinn, Viyana gibi şehirlerde düzenlenen festival ve konferanslarda Türkiye’yi temsil etti.  İstanbul Uluslararası Doğaçlama Tiyatro Festivali ve İstanbul Uluslararası Hikaye Anlatıcılığı Festivallerinin organizatörlüğünü ve ev sahipliğini yürüttü.  Türkiye’nin birçok şehrinde gösteriler ve eğitimler gerçekleştirdi.  2009 yılında Yenilikçi Tiyatro Ödülü, 2015 yılında Tiyatro Mekanı ödülünü aldı. 

  • Tiyatro izleyicisi herkes az çok bilir doğaçlamayı… Ama sizin taraftan bakınca neler söylersiniz? Nedir doğaçlama, nasıl bir türdür?

Doğaçlama, sanatsal yaratım sürecinin anda gerçekleşmesi ve bu süreç içinde anlatılacak, yaratılacak olanın insiyatifinin birebir oyuncuda ya da başka disiplinleri de düşünecek olursak performansçının kendisinde olduğu bir sanat biçimi.  Bir yönetmenin ya da bestecinin seslendirilmek üzere başka kişilere ezberlettiği süreçlerden farklı şekillerde işleyen bir sanatsal süreç.  Caz müziği buna iyi bir örnek olabilir.  Ortak armoni için bireysel seçimlerinizi başkalarının yarattıklarıyla uyumlu halde sergilemenizi gerektiren performans alanı da diyebiliriz doğaçlama sanatına. 

“TİYATRO ÖZGÜRLEŞİYOR”

  • Ben bir seyirci olarak, tiyatro dünyasından izlenimlerin doğrultusunda ‘doğaçlamayı daha ziyade amatör grupların yaptığı’ gibi bir algı var. Ne dersiniz bu konuda?

Bu algı ne kadar güzel bir şeye işaret ediyor aslında.  Bu durum tiyatral faaliyetin dünyevileştiğini gösterir.  Yani tiyatroyu herkes yapabilir.  Amatör kelime anlamı olarak yaptığı işi severek yapan anlamını taşır.  Augusto Boal’in bir sözü vardır; “Tiyatroyu herkes yapabilir, tiyatrocular bile”.

Doğaçlama tiyatro mükemmellikle ilgilenmez, hatalı durumları avantaja çevirmek ve bunun üzerinden anlamlı bütünler oluşturma çabasının daim olduğu bir süreç sunar.  Spor gibi.  Doğaçlama tiyatro sayesinde son yıllarda gençler bir araya gelip gruplar kurup, kendi meşreplerince seyirciler bulup gösteriler düzenliyor.  Eskiden tiyatro yapabilmeniz için aylarca bir duayenin anılarını dinlemek zorunda kalacağınız tiyatro kurslarına gitmek zorunda kalırdınız.  Şimdi ise iki kalas bir hevesin zamanı. Tiyatro özgürleşiyor işte, ne güzel. 

İster izlersiniz, ister izlemezsiniz ama o gençler oralarda birşeyler yapıyorlar.  Önlerindeki süreç bu yaptıklarını ne kadar derinleştirmek istediklerini görecekleri bir süreç.  Ayrıca tüm doğaçlama tiyatro pratikleri seyirciye aynı deneyimi sunmaz, yoksa bu durum “Tüm Çinliler birbirine benziyor” demeye benzer, böyle diyen biri dikkatli bakmıyor demektir. 

“DOĞAÇLAMA, BOKS RİNGİ GİBİ!”

  • Oyuncu açısından nasıl bir alan? Özgürlük sağlıyor herhalde ama bir yandan da doğaçlayabilmek için bir donanıma da sahip olmak gerek gibi geliyor.

Oyuncu bireysel insiyatifini kaybetmeden ekiple uyum yakalamak üzerine çalışmalı.  Bu süreç müthiş derecede özgürleştirici ve oyuncuyu kendi hakikatini ve yaşadığı hayatın hakikatini aramaya sevk eden bir deneyim sunuyor. Oyuncu hangi donanıma sahipse, ondan o çıkıyor. Konvansiyonel, yani metinli tiyatro yapanlar ezberledikleri ve oynadıkları sürece kimse onlardaki donanım eksikliğini hissetmez. Bu eksikliği ya da oyuncunun cehaletini göremez, çünkü konuşan kendisi değil, yazarın yazdığı karakterdir.  Dolayısıyla sahneye çıktığında karşınızdaki insanı allameyi cihan zannedebilirsiniz, ama belki de öyle değildir.  Oysa doğaçlama performans alanı boks ringi gibidir, elinizde avcunuzda ne varsa ortaya saçılır.  Dolayısıyla oyuncu kendisini her alanda geliştirmeli, hakikat arayışı sürecinde kendi donanımını arttırmak için ne yapabiliyorsa onu yapmalı.  Ancak bundan her bildiğini sahne üzerinde satan, sevgili hocam Hilmi Yavuz’un dediği gibi ‘malumatfuruş’ biri olmamalı. 

  • Dünyada nasıl bir konumda bu tür?

Dünya’da bu tür inanılmaz bir hızla gelişiyor. Dünya doğaçlamayı sadece amatörlerin yaptığı algısını 60 sene önce bıraktığı için artık bu disiplin hayatın birçok alanında kendisini ve etkisini gösteriyor. 70’li  yıllarda gelişen Amerikan komedi filmlerindeki oyuncular, senaristler, yönetmenler hep Amerika’nın o yıllardaki ünlü doğaçlama tiyatro topluluğundan çıkma.  Chicago merkezli bu topluluğun adı The Second City.  Büyük oyun ve senaryo yazarı David Mamet burada çalışmış, Alan Arkın, Robin Williams, John Belushi, Mike Myers, Whopi Goldberg ve sayılabilecek bir çok isim bu tiyatrodan çıkmış.  Blues Brothers filmi, ZAZ ekibinin filmleri hep doğaçlama pratiğinin içindeki insanlar tarafından yaratılmış.  Ayrıca doğaçlamanın insanlar ve ekipler üzerindeki olumlu etkileri çeşitli kurumsal çalışmalarda geliştirici kaynak olarak kullanılıyor.  Avrupa’da birçok okulda doğaçlama, müfredata girerek öğrencilerin derslerinin arasında yer alıyor. Bu konuda yazılan kitaplara her gün bir yenisi ekleniyor. 

  • Peki ya Türkiye’de?

Türkiye’de nasıl mı?  Doğaçlama İçin Elkitabı isimli kitabımı basılması için götürdüğüm kendi dağıtım ağı da olan ülkenin en büyük yayınevlerinden birinin editörü, doğaçlama üzerine kitap yazdığımı söylediğimde; “Ha ha ha doğaçlamanın kitabı mı olur, çıkar yaparsın” diye bir cümle kurdu.  Durumumuz bu şu an...  Kitap da oradan basılmadı zaten.  En büyük yayınevlerinden birinin tepesindeki insanın bile doğaçlama üzerine yazılmış yüzlerce kitaptan haberi yok.  Oyuncuların, yönetmenlerin büyük çoğunluğu deseniz herkes bulunduğu yerden bakarak “biz bunu okulda yapmıştık” noktasında kalmışlar.  Gerisini televizyonlardan takip edebiliyoruz.  Ama gelişecek. 

  • Neden doğaçlama üzerine bir festival düzenleme gereği duyuyorsunuz?

Bir sonraki süreçte –demin bahsettiğim gibi- soruları daha da azaltabilmek adına bu tip festivalleri önemsiyoruz.  Doğaçlama sadece salondakileri güldürdüğünüz sürece yolunda giden bir disiplin değil.  Dünyada neler oluyor?  Kendimizi nasıl geliştirebiliriz?  Bu sorulara cevap aramak için yapıyoruz bu festivalleri.  Bir de Althusser’in söylediği afili bir cümle vardır, benim için hep rehber olmuştur; “Bilinç kişinin içsel gelişimiyle değil, ötekinin radikal keşfiyle olur”. 

  • Festivalin bu sene 5.si. geçen yıllardakilere dair neler söylemek istersin şöyle bi dönüp baktığınızda?

Bu festivalin en önemli özelliği hiçbir kurumun, yerel yönetimin desteği olmadan gerçekleştirilmesi.  Bununla övünüyor muyuz?  Hayır.  Anlayamıyoruz.  Bazı lokal işletmeler ve seyircilerimiz dışında kimseden destek görmedik.  Bu yıl 7 ülkeden doğaçlama sanatçısı ağırlıyoruz.  Yine tık yok.  Daha önceki yıllarda çok güzel etkileşimler oldu.  Harika gösteriler ve atölyeler gerçekleşti, bu yıl da olacak.  Acaba plastik atıklara dikkat çeken bienalin petrol firmasından sponsor bulması gibi biz de devlet tiyatrosuna mı başvursak? 

  • Bu seneki festivalinden bahsedin biraz da. ‘Doğaçlama geliştirir’ sloganını açar mısın?

Doğaçlama yapabilmek için etkili dinlemeliyiz, sağlıklı bir ego ile ekip içinde kendi rengimizi kaybetmeden bir bütünlük yaratmak için gönüllü olmalıyız, yardımcı olmalı, karşımızdakinin fikrini kendi fikrimiz gibi benimsemeli ve ona pozitif katkıda bulunmalıyız.  Riske girmeye gönüllü olmadan doğaçlama yapmamız mümkün değil. Bu süreçte çuvalladığımızda durumu ortak amacın lehine çevirmenin yollarını aramalı, hatalarımızdan birşeyler öğrenmeli, yeni fikirlere açık olmalıyız.  Doğaçlama yapmaya başladığımızda beynimizde, ezberlenmiş pratikleri tekrar ettiğimiz zamandakinden çok farklı yerler aktive olmakta.  Doğaçlamaya hazırlık ve performans anlarının bizden beklediklerini toparlayınca gelişmekte olan bir insan bulmamız mümkün.  Doğaçlama geliştirir aşağı yukarı bu…

Bu seneki festivalin teması doğrultusunda doğaçlamanın buradaki alışılmış performans çeşitlerinin dışında yaklaşımlara odaklandık.  Fiziksel tiyatro, palyaço teknikleri ve  hikaye anlatımı ekseninde gerçekleşen doğaçlama performanslar ve atölyeler olacak festivalde. 


ARŞİV