Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) tarafından kurulan Uluslararası Tiyatro Enstitüsü’nün girişimiyle 1961'den bu yana her yıl 27 Mart, “Dünya Tiyatro Günü” olarak kutlanıyor.
Kutlamalar kapsamında, uluslararası ve ulusal bildiriler kaleme alınıyor. Uluslararası bildiri 20'den fazla dile çevrilirken, pek çok gazetede yayımlanıyor ve dünyadaki birçok tiyatro grubunun oyunundan önce okunuyor.
İlki 1962’de Fransız şair, oyun yazarı, romancı, film yönetmeni ve görsel sanatçı Jean Cocteau tarafından yazılan evrensel bildiriye, bu yıl yönetmen, yazar, genel sanat yönetmeni, Uluslararası Tiyatro Olimpiyatları Komitesi Başkanı Theodoros Terzopoulos imza attı. 2025 Dünya Tiyatro Günü Ulusal Bildirisi ise gazeteci, yazar, eleştirmen Hayati Asılyazıcı tarafından yazıldı.
“SANSÜR DUVARININ YIKILMASI GEREKLİLİKTİR”
Türkiye’de “ulusal tiyatro” kavramının önde gelen isimlerinden biri olan eski İstanbul Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Hayati Asılyazıcı tarafından kaleme alınan ulusal bildiride özetle şu ifadelere yer verildi:
“ (...) Tiyatro sahne ışıkları altında kendini beğenme yeri değil, aksine var olan sözü, sanatlı söyleme yeridir. Sahne güzelin bilgisi altında, düşüncenin güzellikle kuvvetlendirildiği bir büyük insanlık mabedidir. (...) Siyasal, ekonomik, toplumsal çürümeler, çürümüşlükler ve cehalet yüzünden insanlık bir büyük testten geçiriliyor. Virüsler, teknolojik saldırılar, açlık, sömürü, işgaller, savaşlar, emeksiz boş hayallerle kurgulu yalan hayatların pompalandığı TV kanalları, içi boşaltılmış gösteriler, boş konuşmalar ile beslenen körleşmeler, köleleştirme yöntemleri karşısında sınav veriyor. Şiir zamanın içinden siliniyor. Zaman ve mekân gücün elinde oyuncak ediliyor. Ahmet Hamdi Tanpınar’dan bir alıntıyla, “Saatin kendisi mekân, ilerleyişi zaman, ayarı insandır” sözünün içi boşaltılıyor. İnsanın anlam arama, yaratma çabasını besleyecek olan bilme isteği, hakkı ve öğrenme eşitliği sistematik biçimde yok ediliyor. “Mankurt”laştırılmış insan modellerinin sömürüye açık işgücü üzerinden ekonomi beklemek, erk sağlamak üzere devşirme, yapay yöntemler kurgulanıyor. İnsanlığın sorgulama, soru sorma gücü siliniyor, sindirilmek isteniyor. Tiyatro büyük iletişim gücüyle bu saldırılarla baş edebilecek kıymetli bir alandır. Sansür, engel bu yüzden önünde duvardır. Bu duvarın aşılması, yıkılması da bir gerekliliktir.”
“YENİ ANLATIM YOLLARINA İHTİYACIMIZ VAR”
Yönetmen, eğitmen, yazar, Attis Tiyatrosu’nun kurucusu ve genel sanat yönetmeni, Uluslararası Tiyatro Olimpiyatları Komitesi Başkanı Theodoros Terzopoulos ise 2025 Dünya Tiyatro Günü Uluslararası Bildirisi’nde 21. yüzyılda insanlığın içine sokulduğu duruma dikkat çekti:
“Tiyatro, yoksullaştırılmış, sanal gerçeklik hücrelerine hapsedilmiş, boğucu özel yaşamlarına gömülmüş yurttaşlarla dolu bir dünyada, çağımızdan yükselen imdat çağrısını duyabilir mi?
Gölgesini yaşamın her alanına yayan totaliter bir baskı ve kontrol sistemi tarafından ezilen varoluşların robotlaştırıldığı bir dünyadan yükselen çağrıyı duyabilir mi?
Tiyatro ekolojik yıkımı, küresel ısınmayı, inanılmaz biyolojik çeşitlilik kaybını, okyanuslardaki kirlenmeyi, buzulların erimesini, orman yangınlarındaki ve aşırı meteorolojik hadiselerdeki artışı umursuyor mu? Tiyatro ekosistemin etkin bir parçası olabilir mi? (...)
Tiyatro, insanlık durumunun 21. yüzyılda içine sokulduğu, yurttaşların politik ve ekonomik çıkarlar, medya ağları ve kanaat oluşturucu firmalar tarafından manipüle edildiği halden kaygı duyuyor mu?
(...) Öteki’nden, farklı olandan, Yabancı’dan duyulan sessiz ama derin bir korku giderek düşüncelerimizi işgal ediyor, eylemlerimize yön veriyor. (...)
Tiyatronun spotları yanıltıcı bir şekilde kendisine, tiyatroya odaklanmayı bırakıp sosyal travmayı aydınlatabilirler mi?
Kesin yanıtları olmayan sorular bunlar çünkü tiyatro varlığını ve devamlılığını yanıtsız sorulara borçludur.
(...) Günümüzün çok biçimli “Karanlık Çağlar”ından çıkabilmek için, hem belleği geliştirecek hem de yeni bir ahlaki ve siyasi sorumluluk şekillendirecek yeni anlatım yollarına ihtiyacımız var.”