İstanbul’un sinema tarihine adını altın harflerle yazdırmış Emek Sineması’nın yıkılmasına karşı mücadele veren ve “Emek yıkılmayacak, yenileri açılacak” diyen bir grup tiyatrocu Kadıköy’de “Emek” adlı bir tiyatro sahnesi kurdu. Hasanpaşa’da açılan Emek Sahnesi, 25 Şubat’ta “Öteki” adlı oyunla ilk kez seyirciyle buluşacak.
Pınar Yıldırım henüz 27 yaşında genç bir tiyatrocu. Yıldırım ve onun gibi düşünen genç tiyatrocu arkadaşları, yaşamlarında önemli bir yeri ve sanatçı olmalarında büyük payı olan Emek Sineması’nın yıkılmasına karşı yıllardır mücadele ediyorlar. Onlar, bununla yetinmeyip yeni kurdukları tiyatrolarına “Emek Sahnesi” adını koydular. 17 Şubat’ta bir kokteylle açılışı yapılan Hasanpaşa’daki Emek Sahnesi’nde, kurucusu Pınar Yıldırım’la buluştuk, hikâyelerini dinledik.
-Her tiyatrocunun hayalinde kendi sahnesini açmak vardır. Siz bu hayali çok genç yaşta gerçek kıldınız. Tiyatroyla nasıl tanıştınız?
27 yaşındayım. Tiyatroyla lisede tanıştım. Aslında hiç kafamda yoktu. İstek Acıbadem Lisesi’nde Edebiyat öğretmenlerimin zorlamasıyla tiyatro kulübünde yer aldım. Tiyatro hocamız da devlet tiyatrosu oyuncusu Sevinç Erol’du. İlk oyundan sonra iyice alıştım tiyatroya. ÖSS sınavına bir hafta kala konservatuvara girmeye karar verdim. Şansım yaver gitti ve Yeditepe Üniversitesi Tiyatro Bölümü’nü burslu kazandım. 2009’da mezun oldum, aynı yıl MinT Akademi’de oyunculuk dersleri vermeye başladım. Zaten Emek ekibini oluşturanlar Yeditepe’den sınıf arkadaşlarım ve MinT Akademi’den öğrencilerim. Biz burayı birlikte kurduk.
-Kaç kişinin emeği var bu sahnede?
Tek kurucu benim ama 30 kişinin emeği var. En büyük destekçim ise ailem. Bütün maddi giderleri babam karşıladı. Hocalarımın da manevi desteği oldu. Rahmetli Ali Taygun’a çok şey borçluyum. Şehir Tiyatroları’nın yönetmenlerindendi ve beni de yönetmenliğe teşvik etti. Yani sadece 30 kişinin değil, öncesinde bizi yetiştirenlerin de bu sahnede çok emeği var.
-Emek Sineması’nın yıkılması tartışmaları devam ederken siz Emek Sahnesi’ni açtınız ve ismi bu tarihi sinemadan aldığınızı açıkladınız. Hikâyesi nedir?
Biz Emek Sineması’nın kapatılmasına karşı olan muhalif ekibin içindeyiz. Kapatılmasına izin vermeyeceğiz ama kapatılacaksa da biz yenilerini açacağız. İsmin hikâyesi de şöyle: Bu sahneyi tuttuğumuz ve kontratı imzaladığımız gün Emek Sineması için 24 saatlik bir eylem vardı. Sinema önünde çadırlarımızla kamp kuracaktık. Uyku tulumlarımızla eyleme yetişmeye çalışırken bir taraftan da annem, ben ve Genel Koordinatörümüz Hasan Karakurt, sahnemizin ismi üzerine konuşuyorduk. Kontratı yapmıştık ama hala bir ismimiz yoktu. Vapura doğru giderken annem birden durdu ve “Emek olsun” dedi. Gerçekten bizim için çok anlamlı bir isim. Yaptığımız iş, duruşumuz, görüşümüz bunu gerektiriyor. Kapatılmayacak, yenileri açılacak dedik ve adını Emek Sahnesi koyduk.
-Ekip sadece genç tiyatroculardan mı oluşuyor?
Evet, biz genç bir ekibiz. Ustalardan aldıklarımızı kendimiz hayata geçirmek istedik. Bizim en büyük destekçilerimizden birisi de Tiyatro Hal ekibidir. Onlar da Haliç Üniversitesi öğrencilerinin kurduğu bir ekip. 3 ay önce de onlar Mecidiyeköy’de yer açtılar. Onlarla birbirimize destek olarak yürüyoruz.
-Emek Sahnesi’ni Kadıköy’de açmanızın özel bir anlamı var mı?
Elbette. Bizim açımızdan Kadıköy’ün sosyal demokrat bir belediyenin yönetiminde olması ve kültür-sanat faaliyetlerine önem vermesi, sahnemizi burada açmamızın en büyük nedeni. Bir yandan da alternatif bir sahne olarak Anadolu Yakası’nda olmak istedik. Ben Kadıköy’de doğdum, yetiştim. Buranın çok güzel bir seyirci kitlesine sahip olduğunu da biliyorum.
-Hasanpaşa, daha çok gecekonduların olduğu, kültür sanat etkinliklerinin pek olmadığı bir mahalle. Emek Sahnesi’ni bu mahallede açmak da bilinçli bir tercih miydi?
Kesinlikle bilinçli bir tercih. Hep burjuva kesimlerinin olduğu yere mi gideceğiz? Bizim bilet fiyatlarımız da özel tiyatrolar gibi yüksek fiyatlı değil. Herkes bana diyor ki: “Neden daha zengin semtlerde açmadın?”. Ben de diyorum ki “Ben ticaret yapıyorum, sanat yapıyorum”. Varoş denilen insanlar bizim asıl hitap etmek istediğimiz kesim. Zaten sahnemiz de Acıbadem ile Fikirtepe’nin tam ortasında. Biz biraz Mevlana modundayız: “Kim olursan ol gel, Acıbadem’den de Fikirtepe’den de gel” diyoruz. Sahnemiz herkese açık.
-Atölye çalışmaları da yapıyor musunuz?
Evet. 15 yaş üstü Oyunculuk Atölye’miz, 7-14 yaş grubu için Yaratıcı Drama Atölyesi var. Dans, resim ve enstrüman dersleri de veriyoruz. Özellikle enstrüman derslerini müzik direktörlerimiz Uğur Ateş ve Serhat Karan veriyor bu dersleri. Onlar da Kasım ayında Hollywood’da Müzik Medya Ödülü’nü aldılar.
-Emek Sahnesi’nin ilk oyunu “Öteki” olacak. Biraz bu oyundan bahseder misiniz?
“Öteki” daha önce “Kafamdaki Çatlak Sesler” adıyla yazdığımız ve çalıştığımız bir oyundu. Sahneye taşıdığımızda rahatsız olan kesimler oldu. Ötekileştirilmeyi anlatıyorduk ve herkesin bir şekilde ötekileştirildiğini söylüyorduk. Oyun sürekli kendini güncelleyen bir yapıya sahip. Her hafta kendini yeniliyor. O dönem oynadığımızda insanların rahatsız olduğunu görünce, kendi yerimize geldiğimizde dedik ki “Madem rahatsız ediyoruz o zaman doğru bir şey yapıyoruz.”. “Öteki”, kendi aramızda yazığımız tiratlardan çıktı. Önce her birimiz, kendimizi öteki hissettiğimiz günü yazdık. Sonra bunları birbirimize okuduk ve gerçekten çok duygusal anlar oluştu. Daha sonra empati kuralım dedik ve birbirimizin öteki olma hallerini oynamaya karar verdik. Sanat Direktörümüz Mehmet Kara, oyunu tiyatro metni haline getirdi. 25 Şubat’ta “Öteki”yle prömiyer yapacağız.
Semra ÇELEBİ