Emrah Ablak ile “bir zamanlar”

Kadıköy Belediyesi’nin düzenlediği Kadıköy Çizgi Festivali’nin konuğu karikatürist Emrah Ablak ile karikatür aşkını, ustalarından öğrendiklerini ve Karikafilm’i konuştuk. Ablak, “Kâğıt bizim hayatımızdan koptu, tıpkı eskiden taş tabletlerin koptuğu gibi. Artık ana akımın dijital medya üzerinde inşa edilmesi gerekiyor” diyor

23 Eylül 2021 - 12:17

Kadıköy Belediyesi’nin bu yıl 24-26 Eylül’de Yoğurtçu Parkı’nda düzenleyeceği Kadıköy Çizgi Festivali’ne çok sayıda yazar, çizer katılacak ve okurlarıyla buluşacak. Mesleğinde 30 yılı dolduran Emrah Ablak da festivalin konuklarından. “Tübitak”, “Jamal”, “Aman Ne Komik”, “Hamsiyi Beklerken” adlı kitapları bulunan ve hala Uykusuz dergisinde çizen Ablak, son yıllarda sosyal medyayı en etkin kullanan çizerlerden. 2007’de ilk videosunu yayınladığı #karikafilm binlerce takipçiye ulaştı. İlginç hikayeleri hareketli çizimlerle buluşturan Ablak,  “Şimdi artık elimizde dijital medya var ve dijital medya bize inanılmaz şeyler sunuyor. Bunlardan bir tanesi ses. Artık popüler medyanın içine ses koyabiliyorsun. Bu kâğıt değil, bu başka bir şey. Dolayısıyla bizim çizgiyi, görsel sanatları, dijital medyanın kapasitesi ve yetenekleri oranında tekrar düzenlememiz gerekiyor” diyor

Mühendislik fakültesinden mezun oldunuz ama siz karikatürist olmaya karar verdiniz. Sizi bu karara yönlendiren sebepler nelerdi?

Ben mühendislik okudum ama hep karikatürist olmak istedim. Fakat bizim zamanımızda aileleri ikna etmek diye de bir şey vardı ve karikatüristliğin bir okulu yok. Benim aileyi mutlu edecek bir okul kazanmam ve İstanbul’a gelmem gerekiyordu. İstanbul’da Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümünü kazandım. Sonra direkt Oğuz Aral’ın dergisine gidip gelmeye başladım. Çizgi çok kullanılıyordu bizim çocukluğumuzda veya benim yaşadığım yerlerde insanların yataklarının altında çizgi romanlar olurdu; Tommiksler, Teksaslar… Bütün ebeveynlerin neredeyse yatağının altında çizgi roman vardı. Sokaklarda çizgi roman pazarları kurardık, çocuklar kurardı. Sokaklarda dediğim de belli bir sokağı vardır onun, eksik sayıları gidip oradan bulursun. Yani o kültürün çok içindeydik. Çocukken de çiziyordum ve o olay devam etti.

Bu kararı vermeseydiniz hayatınız nasıl olurdu?

Bu kararı çok erken verdim. Çok erken verdiğim için bir şey diyemiyorum. Büyük ihtimalle komplo teorisyeni olurdum. Çünkü bilgileri hikayeleştirmeyi seviyorum.

“DERGİ OKUL, HOCALAR DA USTA”

Birçok dergide çizdiniz, buradaki ustalarla nasıl bir ilişkiniz vardı?

Oğuz Aral’ın ilk öğrencileri bizim ustalarımız oldu. Oğuz Aral’ın kendisine de ucundan yetiştik. Bu işin bir okulu olmadığı için zaten dergide öğreniyorsun. Dergi okul, hocalar da ustalar oluyor. Mesela Gırgır’ın ikinci ve üçüncü sayfaları siyasi, güncel esprilerin olduğu sayfalardı, gündem sayfalarıydı ve bu sayfaların karikatürleri çizilirken zaten o sayfaların espricileri var, onlar esprileri buluyor. Bir karikatürde mesela füze çizilecek. Karikatürü x şahsına veriyor Oğuz Aral çizmesi için. Ama diyor ki füzeyi y şahsı çizsin, çünkü füzeleri o daha güzel çiziyor, yani kurşun kalemleri ona göre yaptırıyor. Dolayısıyla her ustadan öğreneceğim bir şey var. Her usta yeterince uzman ama bazı konularda daha da uzmanlar. Gidip o ustalardan o uzmanlıkları alıyorduk. Kimi çiniye çok hakimdir, kimi kurşun kaleme, kimi kompozisyona. Hepsinden öğrenirsin bir şeyler. Hatta bu iş o kadar uzun sürüyor ki rahmetli Galip Abi, (Galip Tekin) vefat etmeden iki üç sene önce son beş sene onunla beraber çalıştık- çini mürekkebiyle ilgili bana o kadar güzel bir bilgi verdi ki. Ondan sonra gidip 1960’lardan kalma, taş gibi olmuş çini mürekkeplerini satın aldım ben. Normalde bitmiş diye atarsın. Fakat o şişeleri sıcak suda kaynattım, mürekkepler çözüldü. Bu bilgiyi de Galip Tekin’den aldım.

-O günden bugüne neler değişti?

O günden bugüne neler değiştiğini hepimiz biliyoruz; cep telefonları, akıllı telefonlar gelişti. Eskiden kâğıt popüler medyaydı, artık ekran popüler medya oldu. Bizim iş popüler medyada devam eden bir iş olduğu için kâğıttan koptu. Daha doğrusu kâğıt bizim hayatımızdan koptu, tıpkı eskiden taş tabletlerin koptuğu gibi. Artık ana akımın dijital medya üzerinde inşa edilmesi gerekiyor.

-Nasıl olacak bu?

Ben kâğıda çizdiğimi alıp buraya aynı şekilde uygulayacağım- bu şekilde olmaz. Çünkü kâğıt medyasının birtakım avantajları vardı. Üzerine renk basılabiliyordu ve biz kâğıt medyasının bütün avantajlarını kullandık; kâğıdı büyük yaptık, renkli yaptık, saman kâğıt yaptık, beyaz kağıt yaptık, yani türlü cambazlık yaptık kağıt medyası üzerinde ve onu tükettik. Hatta şunu hatırlıyorum, Süpermen’in öldüğü sayıda derginin arka kapağı, katlanınca başka bir resim, açınca başka bir resim şeklinde, animasyon gibi yapılmıştı. Süpermen aşağı düşüyordu. Bunlar hep kâğıt medyasından maksimum faydalanmak için yapılan numaralar. Şimdi artık elimizde dijital medya var ve dijital medya bize inanılmaz şeyler sunuyor. Bunlardan bir tanesi ses. Artık popüler medyanın içine ses koyabiliyorsun. Bu kâğıt değil, bu başka bir şey. Dolayısıyla bizim çizgiyi, görsel sanatları, dijital medyanın kapasitesi ve yetenekleri oranında tekrar düzenlememiz gerekiyor. Animasyondan bahsetmiyorum, animasyon çok başka bir şey. Ama karikatür sanatını ve çizgi roman sanatını burada dijital medya içinde besleyecek birçok şey olduğunu görüyorum ben. Bunları kullanmanın yolunu bulmamız gerekiyor.

“ÇAĞDAŞ OLDUĞU İÇİN SEVİLDİ”

-Siz değişime ayak uyduran ve bu araçları iyi kullanan bir çizersiniz. Sosyal medyadaki birçok işiniz kısa zamanda popüler oldu. “Karikafilm” nasıl ortaya çıktı?

Karikafilm’in ortaya çıkışı 2007. 2007’de İzmir’e gittim. Motorla geziyorum, yolumun üzerinde İzmir var, orada durdum, orada da birkaç tane İzmirli arkadaşım vardı. Beni bir gün çok güzel ağırladılar. Bunların grupları vardı Les diye, onlara dedim ki “Ben sizin bir şarkınıza klip yapacağım, size bir kıyak olarak.” Turum bitti. İstanbul’a döndüğümde, HI-8 mi deniyordu onlara, öyle bir el kameram vardı, onunla bir klip çektim. 2007, YouTube’un ilk açıldığı sene. Aslında YouTube açıldığı gibi oraya koydum klibi. YouTube’a yaptığım ilk işti ve “Karikafilm” o şekilde çıktı ve sonra iki klip daha yaptım. Fakat o zamanlar tabii internet bu kadar hızlı değil, YouTube medyasından hemen karşılık alamıyorsun… Tekrar işime döndüm, dergiciliğe. Seneler sonra aynı formülü tekrar hatırlamak iyi oldu tabii.

-Karikafilm neden bu kadar beğenildi?

Karikafilm’in beğenilmesinin nedeni, popüler medyayı tercih etmesi. İnsanlar dediler ki “Biz kâğıt medyasında işi böyle görüyorduk ve şimdi bu işi dijital medyada böyle görmemiz bize doğru geliyor.” Güzel veya değil, ona çok bakmadılar. Ama bu yapılan doğru. Bunun güzeli olursa iyi olur. Böylece şans verdiler. Bence o yüzden sevildi. Çağdaş olduğu için sevildi.

“YENİ KUŞAK DERGİYİ BİLMİYOR”

-Dergi mi sosyal medya mı?

Bu sorunun cevabı yok. Çünkü ikisi ayrı çağın popüler medyaları. Geçtiğimiz çağın popüler medyası dergiydi ve dergi doğru tercihti. Ama şu an bu çağın popüler medyası sosyal medya, doğru medya da dijital medya artık. Dergi yine yapılır ama eskisi gibi cayır cayır olmaz.

-Neden?

Eskiden dergide bir iş yaptığınızda insanların diline yapışıyordu. “Falanca, insanın kendine yakışanı giymesidir” diye bir şey yapmıştım ben ve o dönem herkes onu kullanıyordu. Sokağın dilini ve özellikle de ana akım mizahı belirler popüler medya. Bunu artık dergilerde yapmak zor çünkü o kadar büyük takipçi sayılarına dergide ulaşamazsınız. Yeni kuşak zaten dergi diye bir şeyin olduğunu bile bilmiyor. Uykusuz’un Facebook sayfasını bir Facebook sayfası zannediyorlar, Uykusuz diye bir dergi olduğunu bilmiyor çoğu insan.

-Bu yılki Kadıköy Çizgi Festivali’nin konuğu olacaksınız. Okurlarınızla buluşacaksınız, ne hissediyorsunuz? 

Okurlarla aslında buluşuyorum ben, dergiye gidip gelirken… Eskisi gibi değil yani. Artık sokakta tanıyorlar seni. Eskiden bir İzmir vardı, İzmir imzaları. Sabah başlardık, akşam 8’e, 9’a kadar sürerdi, fuar alanı kapanırdı ama kuyruk bitmezdi. Binlerce kişi olurdu, fuar alanından dışarı çıkardı imza kuyruğu. Şimdi artık bu zor. Zordan kastım da şu; dijital medya içinde ana akımı taşıyabilirsek eğer, tekrar aynı şey olur.


ARŞİV