Sanatın da, onu sunma biçimlerinin de giderek farklılaştığı günümüzde sanatçılar kendilerini ifade etmek için değişik yöntemler kullanıyorlar kimi zaman. Mesela artık ressamların tuvalleri galerilerden dışarı taşıyor. Onlardan biri de Kadıköylü Elif Buğlem Ahioğlu. Kendisi eski bir matematik öğretmeni, şimdi ise kendini ‘özgür ruhlu bir sanatçı’ diye tanımlıyor. Zira müzik de yapıyor, podcast de çekiyor, resim de çiziyor. İlk kişisel sergisini de geçtiğimiz aylarda Acıbadem’deki evinde açtı. Biz de bu ‘sanat yuvası’nı ziyaret ederek Elif Buğlem Ahioğlu ile konuştuk.
Kendinizi besteci-çoklu enstrümanist-bioenerjist-podcaster olarak tanımlıyorsunuz. Lisans eğitimi aldınız mı yoksa alaylı mısınız?
Alaylı kelimesini doğru bulmuyorum. Çünkü bu alanlarda gerekli lisans teorik/pratik bilgileri kıymetli eğitmenlerle çalışarak edindim. Okul disiplin kazandırabilir, belki çevre sağlar; ancak iç disiplin, merak, yaratıcı zekayı kullanma becerisi ve sürekli gelişim, yenilenme ömür boyu gerekli olan asıl unsurlardır. Dolayısıyla özgür ruhlu bir sanatçı diyebiliriz. (gülümsüyor)
“SANATLA İÇ İÇEYDİM”
Aslında matematik öğretmenisiniz ama 2019’da yaşadığınız kırılma anı-öze dönüş ile tamamen sanata yöneldiniz diye anladım.
Düzelteyim. 2019’a kadar aktif matematik öğretmenliği de yapıyordum. Artık yapmıyorum. Ancak süreç boyunca ve küçük yaşlardan itibaren sanatla iç içeydim. Matematik öğretmenliği lisansı sürecinde müzik eğitimleri almaya başlamıştım, bir yandan da çiziyordum. Sanata dair her şeye merakım vardı. Yönüm sanata o yıllarda çevrilmişti. Kırılma anları bu yönü kesinleştirdi.
Matematik, müzik ve resim… Bunların hepsi birbiriyle bağlantılı mı? Evrenin ritmini sanatınıza aktardığınızı söylüyorsunuz.
Sadece bu üçü değil her şey birbiriyle bağlantıda. Sürekli bir görünmez aktarımla birbirini besleyen, zenginleştiren muazzam bir ahenkle var eden bir sistemdeyiz. Her şey muazzam bir ritimle, sevgiyle öylece akmakta. Bu büyüleyici bütünsellik, nizam, ahenk gerçekten nefes kesici. Buna şahit olmak sanatla dengelenme sağlıyor yaşam içinde. Ve işte bu nefes kesici serüvende nefes alabilme hikâyem sanat...
“SANAT ŞİFADIR”
Sanatınızın hem kendiniz hem de başkaları üzerindeki etkisini nasıl gözlemliyorsunuz?
Sanatın dönüşümdeki rolü çok keyifli. Dönüşümün direncini kıran etkili bir araç. Akışkan, renkli ve neşeli… Dolayısıyla ayrım gözetmeksizin her şeye ulaşabiliyor. Tabii birleştirici yönü tartışılmaz. Doğal olarak bizi hasta eden ayrılık yanılgısını ortadan kaldırdığı için sanat şifadır. Bunu kendi sanatsal dönüşüm sürecimden sonra sevenlerimle paylaşımlarımdan aldığım dönüşlerle aktarmış oluyorum.
İlk serginizi evinizde açma fikri ilginç. Detaylarını dinlemek isteriz. Sanat piyasasına/galerilere tepki mi?
Önceki söylemlerimden de anlaşılacağı üzere tamamen özgür bir yapım var. ‘’Bilge Baykuş’’ sergisi de özgündü. Müzik, resim, meditasyon, enerjisel paylaşım ve sessizlik iç içeydi. Telefonlar tamamen kapalıydı yani dış uyaranlarla bağlantıyı kesmiştik, tamamen içe odaklandığımız bir serüvendi. Bir kere seans usulü ile gerçekleşecek bir paylaşımdı. Yani sadece belirli saatlerde şaman davulu ile meditatif başlanan, ardından eserlerin hikâyeleri/enerjilerinin paylaşıldığı yani katılımcının sürece aktif dahil olduğu, sanatsal dönüşümü anbean 2 saat boyunca yaşadığı bir sergi süreciydi. Ve ayrıca kısa bir süre içinde hızla gelişen ve tarihleri kesinleşen bir etkinlik oldu. Dolayısıyla bu koşullara uygun bir galeri bulamadım. Tabi bazı galerilerin sanatçı dostu olmayan sert çalışma koşulları da evde sergi fikrini beslemiş oldu.
Orada olmayanların gözünde canlandırabilmesi için bir seansın nasıl gerçekleştiğini paylaşır mısınız bizimle?
Konuklar tam vaktinde adrestelerdi. Galoşlarını giyerek salonda yerlerini aldılar. Kısa bir tanışma faslından sonra telefonlar kapandı. Tamamen sessizleştik ve gözlerimizi kapattık. Ardından ilk bölümde 13 dakika, ikinci bölümde de 12 dakika süren Şaman davulu ile meditasyon sürecini anlattım. Kalplerimize odaklanıp mistik bir başlangıç yaparak enerjilerimizi birledik. Ardından her eserin hikâyesi/enerjisinin anlatımı yapıldı. Açığa çıkan sorular ve özel paylaşımlarla devam ettik. Oldukça katkı dolu ve keyifli bir süreçti hepimiz için.
Hiç tanımadığınız insanları evinize konuk alırken endişe hissetmediniz mi?
Ayrılık/tanışmazlık bir illüzyondur. Her şey kendimizi her halimizle kabul edip sevebilmemizle alakalı. Bu sergi için hazırdım. Dolayısıyla tereddütsüz olarak, tüm katılımcıları yaş sınırı olmadan davet ettim.
Peki kimler geldi? Nasıl bir paylaşım ortamı oldu?
Bir çok farklı gruptan katılımcılar vardı. Her seans tam dolu geçmese de süreç boyunca katılım güzeldi. Aktarmak/paylaşmak istediklerim yerlerine ulaştı.
Sanırım bu rahatlıkta Kadıköy'de olmanızın da etkisi vardır.
2016’ dan beri Kadıköy’deyim, son 5 senedir güzel ve sakin Acıbadem’de yaşıyorum. Bu sanatsal yoğunluk/zenginlik/hareketlilik Kadıköy’e yerleşme nedenlerimden en güçlüsü oldu. Sadece sanat değil birçok alandaki birlikte aktif akış hali, insanların meraklı/saygılı/rahat/gelişime açık ve sevecen halleri, her kültürden esnaf ya da komşunun oluşu, hayvan ve doğa sevgisi gibi unsurları yakalamak, tarih boyunca yaşamış bir çok sanatçının izlerini solumak… Her yönüyle, sanatımın her anında yer alıyor Kadıköy. Katkısı tartışılmaz. Tüm zenginliğiyle Kadıköylü olmaktan oldukça mutluyum.