Ezgi Köker ile bir “Kahve”

Hikâyesi Kadıköy’de müziğin içine doğarak başlayan Ezgi Köker ile yeni teklisi “Kahve”yi bahane edip 8 Mart öncesi biraraya geldik. Köker, “Birlikte daha güçlü olduğumuzu, birbirimizi desteklememiz gerektiğini düşünüyorum” diyor

04 Mart 2021 - 16:40

Sanat müziği, halk müziği ve İncesaz grubundaki çalışmalarının dışında kendi besteleriyle de müzik yolculuğunu sürdüren Ezgi Köker’in yeni teklisi “Kahve” tüm dijital platformlarda yayına girdi. Doğma büyüme Kadıköylü olan ve “Kadıköy bir takım olsa en büyük taraftarı ben olurdum” diyen Köker ile biraraya gelip hem kahve içtik hem de müzik yolculuğunu konuştuk.

  • Önce sizi tanıyarak başlayalım. Ezgi Köker’in müzik serüveni nasıl başladı?

Ezgi Köker, doğumu itibarıyla müziğin içine atılmış bir insan. Çünkü annem babam sanatçı. Sevim Seçkin, Erol Köker. İkisi de TRT’de halk müziği sanatçısı. Genetik miras geçtiği için ben de müziğe yöneldim ama onlardan farklı olarak halk müziğini değil, sanat müziğini seçtim. Bu zamana kadar genel olarak onu icra ettim.

  • Niye böyle bir seçim yaptınız?

Aslında bence bu da annemden geçme bir şey. O Türk Müziği söylemek istemiş. Makamlara, şarkılara çok hayranmış fakat annemin Antep şivesi var. Gırtlak yapısında türkü sesi var. Doğal olarak türkü söylemek zorunda kalmış. Onun içindeki şevk bana geçti. Çok küçük yaştan beri Klasik Türk Müziği’ni Itri’leri falan çok severdim.

  • Eğitim alma süreciniz nasıl başladı?

Annem beni İstanbul Üniversitesi Konservatuarına yönlendirdi. “Müzik görecekse Batı müziği görsün.” dedi. 11 yaşında girdim. Flüt bölümündeydim. Bir sene sonra ‘Dönülmez Akşamın Ufkundayım’ı çalmaya başlayınca İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuarına geçtim. Ortaokuldan üniversiteye kadar viyolonsel çaldım. Üniversitede branşımı değiştirdim Şan bölümüne geçtim. Alâeddin Yavaşca ile ders aldım. Klasik Türk Müziği’ni daha da sevdim.

  • Sonra okul bitti...

15 yaşımdan beri çalışıyor, otellerde arkadaşlarımla birlikte ud çalıp söylüyordum. Üniversite hayatım boyunca hep çalışmıştım. Fakat hiç ayağa kalkıp tek başıma şarkı söylememiştim. Mezun olduğum yaz bir yerden teklif geldi. Ayakta söyleyecektim. Meyhane gibi bir yerdi. Hiç alışık değildim. Orada biraz çalıştım ama istenen repertuvar, seyircilerin tepkileri beni çok rahatsız etti. Küçüktüm ve her yerime bakıyorlarmış gibi geliyordu. Bana hiç uygun değildi. O sırada devlet korosu sınavına girdim ve başarılı oldum. Hemen o işten istifa ettim.

“CAMİA BENİ YUTAR MI DİYE KORKUYORDUM”

  • İnce Saz ile çalışmaya başlamadan önce solo albümünüz çıktı, değil mi?

2006 yılında koroya girdikten sonra müzik piyasasında biraz daha ismim duyulmaya başlandı. Albüm yapmak istiyordum hatta para bile biriktirmiştim fakat tek başıma ev tutmaya karar verdim. O parayla ev tuttum. Tam o sırada Kalan Müzik sahibi Hasan Saltık arayıp çağırdı. 2012 yılında “Sade” adında bir albüm yayınladık. Çok güzel ve iyi müzisyenlerle yaptığımız gerçekten sade bir albüm oldu. O albümle ilgili konser falan yapmadım. Biraz da korkuyordum.

  • Neden?

Bu camia beni yutar mı diye korkuyordum. Bir şeylere gebe olmak istemiyordum. Kendimden de emin değildim. Daha sonra 2014 yılında İnce Saz ile bir görüşmemiz oldu. Benimle çalışmak isteklerini söylediler. Gurur duydum, çok mutlu oldum. Tam o sırada eşimle tanıştım. İnce Saz ve ailemin de desteği ile korkularımı yendim. İnce Saz’la birlikte konser deneyimim arttı. İnce Saz da bir okul gibi oldu.

  • Ne kadar zamandır, söz yazıp beste yapıyorsunuz?

Dokuz yaşından beri şiir yazıyorum. Çok uzun seneler söz yazdım. Bir gün bir söz, bir melodiyle birlikte geldi. Sonra geliştirmeye başladım, hani insana kendi bestesi, kitabı güzel gelir ya birkaç arkadaşımla paylaştım. Onlar da beğendi. Oturmasını, demlenmesini istedim. Tam o sırada İnce Saz hayatıma girdi. Demlenme sürecini onlarla geçirmiş oldum.

  • Halk müziği de sanat müziği de söylüyorsunuz ama kendi besteleriniz bunlardan farklı bir sound. Aslında yapmak istediğiniz bu mu? Yani kendi söz ve bestelerinizi söylemek mi?

Hiç birinden vazgeçmek istemiyorum. Hepsini çok seviyorum ve hepsinde kendime güveniyorum. Genelde halk müziği söylüyorsanız Türk müziği söylediğinizde halk müziği gırtlağı yansıyor. Dışarıdan bir kulak nasıl düşünür bilmiyorum ama çok yansıtmadığımı düşünüyorum. O yüzden kendimi çok sınırlandırmak istemiyorum ama kendi bestelerimle çok mutluyum.

  • Kendinizin yazdığı, bestelediği bir şeyi söylemek diğerlerinden nasıl farklı?

Çok daha samimi hissediyorum. Türk müziği okuduğumda birikmiş bir kültürün müziğini söylüyorsunuz her konuda dikkatli olmam lazım. Şarkının içine tam olarak giremiyorsunuz, türkü yine kendi dinamikleri olan bir bölüm. Bunda daha özgür hissediyorum.

“İMKANSIZ BİR AŞKIN ŞARKISI”

  • “Bir kızıl goncaya benzer dudağın”, herkesin bildiği zevkle dinlediği bir şarkı. Fakat kendi bestelerinizde başka bir risk var, çünkü insanlar ilk sizden duyacaklar ve sevmeyebilirler. O riski göze almaya nasıl karar verdiniz?

Doğru söylüyorsunuz. Ezgi Köker Türk Müziği sanatçısı etiketinin içine girmek bir süreç gerektiriyor ve bundan vazgeçmek gibi de gelebilir ama değil. Hali hazırda Cumhurbaşkanlığı Korosu’nda Klasik Türk Müziği seslendiriyorum. Elimde bir özgürlük alanı var.  Kimse bana pop, türkü okuyamazsın demiyor. O zaman niye yapmayayım.

  • En son “Kahve” tekliniz çıktı. Kahve’nin bir hikâyesi var mı?

Kahverengi gözlü bir adama dair imkânsız bir aşk hikâyesi.

  • Kahve’den önce Uyuma İnsan çıkmıştı. Uyuma İnsan bol mesaj veren bir şarkı. Onu yaparken neler düşündünüz?

Hem ülkemizin hem dünyanın geçtiği bir süreçte yaptım. İsyan etme veya kafayı yeme sınırlarından şarkı söyleyerek ve yazarak sıyrıldım. Bir derdi ve bir umudu olan bir şarkı. Bir barış şarkısı. Çok güzel bir yere geldi. Tepkileri çok mutlu etti.

  • Bizim bildiğimiz üç beste var, başka çalışmalar var mı?

Olacak. Beş şarkılık bir EP yapmayı düşünüyorum. Muhtemelen biri benim, biri arkadaşımın şarkısı olacak. İkisi hazır, üçü için de bir aranjörle görüşüyoruz.

  • İnce Saz devam edecek mi?

Benim gücüm yettiği sürece ve beraberliğimizden beraberce hoşnut kaldığımız sürece devam edecek. Orada olmak çok keyifli. Benim için farklı bir besleme oluyor. Gerçi şu süreçte ne İnce Saz ne de ben farklı bir şey yapabiliyoruz.

“EŞYALARINI SATAN ARKADAŞLARIM VAR”

  • Pandemi sizi nasıl etkiledi?

Evde olduğum için daha çok anne oldum. Bir yandan maddi ve manevi olarak çöktüğümüz bir dönem oldu. Devlet sanatçısıyım ama müzisyen arkadaşlarım için çok üzüldüm. Kiralarını ödeyemediler, müzik aletlerini, eşyalarını satan arkadaşlarım oldu. Başka mesleklere yönelen arkadaşlarım oldu.

  • Siz kimleri dinliyorsunuz?

Çok farklı müzikleri dinliyorum. Daft Punk ayrılmış mesela çok üzüldüm. Polo & Pan isimli Fransız grubu var, dans müziği yapıyorlar. Onları seviyorum. Evdeki Saat, Fırat Akarsel’i seviyorum. Kalben’i çok seviyorum. Sezen Aksu hastasıyım. Çok ilham verici bir kadın.

  • Sezen Aksu’nun kadın sanatçılar üzerinde sizce nasıl bir etkisi var?

Çok kendine güvenen bir kadın, bu çok değerli. Bizim bu ülkede en çok bunu öğrenmeye ihtiyacımız var. İlişkilerini açıkça yaşadı. Her şeye göğüs gerdi. Hepsini yazdı, söyledi. Onun cesareti, kadınlığından utanmaması çok ilham verici.

  • Söylediğiniz şarkılarda da sesinizde de bir naiflik, zarafet, sanki biraz da kırılganlık var. Ezgi Köker hayatta nasıl biri?

Genel olarak öyleyim. Bu zamana kadar çok hassas olduğum için çok hastalığa müsait oldum. Bunu değiştirmek istiyorum. Bu kadar kırılgan ve hassas olmak istemiyorum. Daha güçlü olmak istiyorum.

 “BELKİ KADIKÖY’E BİR ŞARKI YAZARIM”

  • Kadıköy’e gelelim. Galiba Kadıköy’de doğdunuz. Kadıköy sizin için nasıl bir yer?

Kadıköy bir takım olsa baş taraftarı herhalde ben olurum. Doğum yerim Moda Caddesi. Buradan çıkmak istemiyorum. 4,5 yaşında çocuğum var. Onun da burada büyümesini istedim. Ben Moda Parkı’nda büyüdüm, diledim ki o da orada büyüsün. Kadıköy’ün her yeri bana keyif veriyor. Kokusu bile iyi geliyor. Belki Kadıköy’e bir şarkı yazarım.

“BİRLİKTE GÜÇLÜYÜZ”

  • Önümüz 8 Mart, Dünya Kadınlar Günü ile ilgili özellikle kadınlara söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Keşke herkes eşit olsaydı, değer görseydi ve böyle bir günü kutlamak zorunda kalmasaydık. Birbirimizle daha güçlü olduğumuzu, birbirimizi desteklememiz gerektiğini düşünüyorum. Zaten hayat bizi bu coğrafyada yeterince dibe çekiyor. Hiç olmazsa kendi hemcinsimize karşı biraz daha naif ve sevecen yaklaşabiliriz.


ARŞİV