Kısa Film Yönetmenleri Derneği’nin Barış Manço Kültür Merkezi’nde düzenlediği “Ustalarla Buluşma Söyleşileri” devam ediyor. Emin Alper’le başlayan söyleşilerin ikinci konuğu yönetmen Ezel Akay oldu. “Neredesin Firuze”, “Hacivat ve Karagöz Neden Öldürüldü?” ve “ 7 Kocalı Hürmüz” gibi filmleri seyirciyle buluşturan Akay, son 4 yıldır film yönetmedi. Ama usta yönetmen “Zübük”, “Puslu Kıtalar Atlası” ve “Hunililer” gibi yepyeni film ve tiyatro projeleriyle seyirciyle buluşmaya hazırlanıyor. Moderatörlüğünü Okan Üniversitesi Sinema - TV bölümü öğretim üyesi Burak Kaplan’ın yaptığı söyleşide Akay, sinemaya başlama serüvenini, hikaye anlatıcılığını, film yapma tekniklerini ve yeni projelerini konuştu.
“BİLMECE ÇÖZMEK GİBİ”
Film yapmanın heyecanlı bir şey olduğunu söyleyen Akay, sinemaya başlama hikayesini şöyle anlattı: “Boğaziçi Üniversitesi’nde mühendislik okuyordum. Bir şekilde yolum reklam filmleriyle kesişti. ‘Ben bu işi yaparım’ dedim ve kameranın arkasına geçtim. 500’den fazla reklam filmi yönettim ama daha sonra sinemaya kafa yormaya başladım.”
Her filminde seyirciye bir bilmece sunduğunu ifade eden Akay, “Film izlerken haz almak beni en çok ilgilendiren konulardan biri. Ama bunu yaparken seyircinin bir bilmece çözmesini istiyorum. Ahlaki ve politik meseleleri şeker kabına sokup seyirciye öyle sunuyorum ki yutması kolay olsun.” dedi.
“YEŞİLÇAM’DAN MİRAS KALMADI”
Yeşilçam hakkında da değerlendirmelerde bulunan Akay, “Yeşilçam’dan bize miras kalan bir şey yok” diyerek şöyle devam etti: “Bunun sebebi Yeşilçam’ın çok kötü bir üretim tarzına sahip olması değil. Bir kere arada 30 yıllık bir boşluk var ve sinemacılar geleceğe sinemacı yetiştirmek konsantrasyonuyla çalışmış değiller. Herkes kendi arasında film çekmeyi planlamış ama o kadar. Kazanılan paralar tekrar sinemaya dönmemiş. Tek tük birkaç sinemacı var. Darbe yüzünden ağırlıklı olarak siyasi nedenlerle, biraz ekonomik krizi bahane ederek, biraz da televizyonun varlığıyla rahatlayarak tam 30 yıl boyunca Türkiye’de seks filmi haricinde 5-10 tane film çekilmiş. Bu bir jenerasyon demek.”
“Boğaziçi’nde Tarkan filmleri koyup ‘Hadi Türk filmleriyle dalga geçelim’ diye seanslar düzenliyorduk. Bu bir vaka. Şimdi bakıp nostaljik hissediyoruz ama bizi kandırıyorlar. O zamanlar feci dönemlerdi. 60’lar Türkiye’si hiç de iyi dönemler değildi. Çocukken benim için güzeldi. Ben 61 doğumluyum, 68’de kardeşimi elinden tutup 2,5 liraya sinemaya gidiyordum, ayran içiyordum, eve gidiyordum, sigorta parası ödemiyordum, ehliyetim yoktu, nefisti yani. Ama anne babamız bazen o filmleri izleyerek rahatlıyordu. O filmlerin hiçbirine özenmiyorum, oyunculukları iyi değildi.”
“DAHA FAZLA SALONA İHTİYAÇ VAR”
Yeni Türkiye sinemasını da değerlendiren Akay, “Şimdi çok özgün Türk filmleri çekiliyor. Çekilen bazı filmler gerçekten çok yerel; buranın derdini, sesini, kokusunu taşıyan çok daha ilginç filmler çekiliyor şu an ve az da değil. Tolga Karaçelik, Mahmut Fazıl Coşkun, Emin Alper başarılı işler çıkarıyor. Geçtiğimiz yıl 85 milyon bilet satılmış, daha fazla sinema salonumuz olsa daha iyi olacak.” diye konuştu.
“HACİVAT VE KARAGÖZ ANLAŞILMADI”
Akay, Burak Kaplan’ın “Hacivat ve Karagöz Neden Öldürüldü?’ filminizi bugünün koşullarında nasıl yorumlarsınız?” sorusuna ise şu şekilde cevap verdi: “Aslında ben filmin anlaşılmadığını düşünüyorum. Film ilk çekildiği zaman çok ilginç tepkiler göstermişlerdi; bugünün habercisi olacak tepkilerdi. Hiç kimse filmle ilgilenmedi, hiçbir sinemacı arkadaşım bana teknik konularla ilgili bir soru yöneltmedi. Sadece siyasi ve sosyal-antropolojik sorular geldi. Orada çok acıklı bir hikaye var ve ben o hikayeyi de acıklı bir olay yüzünden seçmiştim. Benim mizahçı bir arkadaşımı sırf bir konuda komiklik yaptı diye bacağından vurdular. Bir, o bana bu durumu hatırlattı. Bir de mizahçı arkadaşlarım biraraya geldiklerinde olağanüstü komik hikayeler anlatıyorlar ama size anlatamam veya çıkıp televizyonda anlatsalar polis evlerini basar. Rahat rahat anlatamıyorlar ama bir yerde de anlatmaları lazım yoksa ölürler. Bu bana ilginç geldi. Biz öldüremeyeceğimiz şeylerle dalga geçeriz, bu bizi sağlıklı kılar. Mizah böyle bir işe yarıyor aslında. Orada da öldüremedikleriyle, kendilerinden daha büyüklerle alay ediyorlardı ve büyükler bunu anladı.”
“OYUNCUYU ANLAMAK GEREKİYOR”
Soru-cevap kısmında katılımcıların sorularını yanıtlayan Akay, “Oyuncu seçiminde nelere dikkat ediyorsunuz, kriterleriniz var mı?” sorusuna şöyle cevap verdi: “Oyuncularla çalışmak benim için hakikaten özel bir zevk, gerçekten bulmaca çözmek gibi bir şey. Birincisi, oyuncu psikolojisi denen şeyi iyi kavramak gerekiyor. İkincisi de oyuncuyu aptal yerine koymak çok tehlikeli çünkü o zaman performans alamıyorsunuz. Halbuki oyuncudaki akla hitap etmeyi, ona doğru sorular sormayı başardığınız zaman o da entelektüel kesiliyor. Çünkü entelektüellik sadece sözel bir şey değil başka yerlerimiz de entelektüel. Oyuncu bunu hissediyor; sana bakıyor, sen ona pis pis bakmıyorsun ama o anlıyor ki seni güldüremedi, güldüremeyecek o yaptığıyla. O durumda içinde başka bir şey arıyor. Böyle bir ilham alma verme ilişkisine girmek lazım. Böylece oyuncunun yeni bir şey denemesine izin veriyorum.”