Daha önce pek çok sanat yapıtına konu olan kentsel dönüşümdeki Fikirtepe semti, bu kez beyazperdeye yansıdı. İlk filmi “El Yazısı” ile tanınan Ali Vatansever, ikinci sinema filmini Fikirtepe’de çekti, adını da ‘Saf’ koydu. Başrollerinde Saadet Işıl Aksoy ve Erol Afşin’in olduğu filmde, Fikirtepe’de bir gecekonduda yaşayan genç evli bir çiftin kentsel dönüşüm söylentilerinin mahalleye düşmesiyle beraber dönüşen hayatları anlatılıyor.
Dünya prömiyeri Toronto Uluslararası Film Festivali’nde yapılan, Amerika’daki Palm Springs Uluslararası Film Festivali’nden ödülle dönen ve Türkiye prömiyeri geçtiğimiz günlerde İstanbul Film Festivali’nde yapan Saf filmini Ali Vatansever’le konuştuk.
30’lu yaşlarımın ortalarına kadar Erenköy’de yaşadım. Gençlik yıllarımda Fikirtepe’yle ilişkim birkaç ziyaretimle sınırlıydı. Son beş senede ise bölgeye çokça gitme fırsatım oldu.
Yıllardır şehir ekseninde çalışan sivil toplum kuruluşları ve girişimlerin çalışmalarına gönüllü katılıyorum. Senaryonun erken aşamalarında hikâyenin İstanbul’un çeperlerinde geçmesini istiyordum. Fakat şehir üzerine düşünüp çalıştıkça; yıllar içerisinde kentsel dönüşüm sadece özel alanları değil merkezi etkilemeye başladıkça hikâye de dönüştü. İnsanlardan Sulukule’yi, Tarlabaşı’nı dinlerken Fikirtepe’de dönüşüm başladı. Fikirtepe’yi dönüşüm sürecinde ziyarete gittiğim ilk gün gördüklerimden sonra hikâyeyi buraya taşımaya karar verdim.
Saf, kentsel dönüşümü insan hikâyeleri üzerinden ele alıyor. Durumu dramatize etmekle, övmekle, yermekle uğraşmıyor. Fikirtepe’deki gündelik hayatı, insanların hayat gayesini merkezine alarak izleyiciyi Fikirtepe’de olma deneyimine davet ediyor. Fikirtepe’yi bir araç olarak kullanıp kutuplaştırıcı ve ayrıştırıcı bir konuda beylik bir mesaj vermeye çalışmıyor.
“Bir şey” demeye çalışmıyorum. Konuyu bütün katmanlarıyla insan gözünden serimlemeye çalışıyorum. Çünkü konu, olgular değil insan olunca saflara hapsolmak, hayatı siyah beyaz, bizim taraf karşı taraf diye görmek bence anlamsızlaşıyor. Şehrin dönüşümü taraf olunacak kadar basit olsaydı bugün farklı şeyler konuşuyor olurduk. Bugün bu zamanda, yapıcı bir yere evriltmek arzusundaysak belki de atmamız gereken ilk adım; siyah beyazlardan gri alanı beraber keşfetmek...
Bu ikisine de göz kırptığı için Türkiye’de ve yurtdışında ismi Saf olarak kullanıyoruz.
Bizi çok iyi ağırladılar. İlk günden itibaren mahalleli gibiydik. Herkes işine giderken biz de günaydın deyip işimize koyuluyorduk. Fikirtepe’nin gecekondularında da, şantiyelerinde de bulunduk. Fikirtepe dönüşümün ortasındayken, araftayken, biz oradaydık. Tozlu havasını da, mahallenin binbir kokusunu da içimize çektik. Ekipçe unutamayacağımız günlerdi.
Filmin dokunduğu bütün katmanların izleyicilerde karşılık bulması beni şaşırttı doğrusu. Sanırım dünyanın dertleri ortaklaşıyor. Hepimiz birarada nasıl yaşayacağımızı anlamaya çalışıyoruz. Yıkımı nasıl yapıma çevireceğimizi keşfetmeye çalışıyoruz.
Konuya dair önyargıları kırabilecek miyiz? Sadece kısıtlı bir coğrafyadan hareketle farklı coğrafyalarda karşılık bulabilecek miyiz? Yaşayıp göreceğiz. Umarım yapıcı tartışmalara gebe olur Saf.
Artık sinemacılar olarak beklenti beslememeye çalışıyoruz. Giderek daralan gösterim imkânlarında izleyiciyle buluşma derdini aşıp, doğru izleyiciyle buluştuk mu sorusunu bile soramaz olduk. Günümüzün yoğun temposu ve hayat gayesinde, insanlar sinemaya gündelik meselelerinden uzaklaşmak için gidiyorken, biz de bu meseleleri filmler üzerinden tartışılır kılmak istiyoruz. Şehirlerimizin dönüşümünü, insanımızın dönüşümünü anlamaya gayret eden insanlarla sinema sayesinde buluşabilecek miyiz? Benim en merak ettiğim soru bu.
Vizyonun ilk iki haftasını takiben şehir ekseninde çalışan kuruluşlarla işbirliği içerisinde olmayı; sadece Fikirtepe’de değil yurdun her yerinde gösterimler yapmayı hedefliyoruz. Talep oluşursa, keyifle gezeriz. 20 Nisan Cumartesi günü saat 19.00’da Rexx sinemasında ekibin katılımıyla bir gösterim de olacak.
Filmin fragmanı: