Filmlerle gelen sonbahar…

Sonbahar geldi, sezon açıldı, kültür sanat camiası canlandı. 15 yıldır olduğu gibi bu yıl da etkinliklere doyacağımız bir sezonun müjdecisi Filmekimi 7 Ekim’de başlıyor

29 Eylül 2016 - 15:28
Filmekimi, her yıl olduğu gibi, dünya festivallerinde gösterilmiş, ödüller almış, eleştirmenlerin ve izleyicilerin ilgisini çekmiş ve merakla beklenen yeni yapımları içeren zengin programıyla ekim ayının en çok konuşulan sinema etkinliği olacak. Filmekimi Vodafone FreeZone sponsorluğunda 7-16 Ekim tarihlerinde İstanbul’da 10 gün sürecek bir maratonla birlikte İstanbul dışında da ekim ayı boyunca gösterimlerine devam edecek.
15. yılında Filmekimi programında, Altın Palmiyeli Ken Loach’tan Cannes Film Festivali’nde Büyük Ödül’ü kazanan Xavier Dolan’a, Oscar’lı yönetmen Asghar Farhadi’den, bağımsız Amerikan sinemasının kahramanlarından Jim Jarmusch’a, kadar merakla beklenen birçok yönetmenin filmi yer alıyor.
Filmekimi gösterimleri İstanbul’da bu yıl Beyoğlu’nda Beyoğlu ve Atlas, Kadıköy Rexx Sineması ve Nişantaşı City’s Cinemaximum’da yapılacak. Biletler 1 Ekim’den itibaren hizmet bedeli eklenmeden Biletix satış kanalları, Atlas ve Rexx Sinemaları gişelerinden temin edilebilecek. Fazla gecikmeyin çünkü biletleri en hızlı tükenen festivallerin başında geliyor Filmekimi… Filmekimi bu yıl 51 filmlik zengin programının yanında 15.inci yıla özel hazırlanan afişleriyle de dikkat çekiyor. Juliette Binoche, Berenice Bejo, Angeliki Papoulia, Şebnem Bozoklu’nun yanı sıra Elijah Wood, Fırat Çelik ve Berk Hakman bu yıl Filmekimi rengine bürünerek afişlere yüzlerini veriyor.
Peki, hangi filmleri izlemek gerek? Sinefil okurlarımız için Filmekimi’nde “bizce” kaçırmamanız gereken 10 filmi sizler için seçtik:

Ben, Daniel Blake / I, Daniel Blake / Ken Loach
Politik sinemanın zirvesindeki Ken Loach’a Özgürlük Rüzgârı’ndan sonra ikinci kez Altın Palmiye kazandıran “I, Daniel Blake”, dokunaklı olduğu kadar öfke dolu bir dram. Devlet yardımı alabilmek için sisteme ve bürokrasiye direnen Daniel Blake adlı emekli bir marangozun mücadelesini izleyen film, bozuk sisteme ve boğucu bürokrasiye karşı dayanışmayı ustalıkla yüceltiyor. Ken Loach ve yıllardır birlikte çalıştığı senaristi Paul Laverty’nin son yıllarda çektikleri en iyi film olarak yorumlanan “I, Daniel Blake”, Ağustos ayında yapılan Locarno Film Festivali’nde de İzleyici Ödülü kazandı.

Alt Tarafı Dünyanın Sonu / Juste La Fin Du Monde / Xavier Dolan
Xavier Dolan’ın Cannes Film Festivali’nde Büyük Ödül ve Ekümenik Jüri Ödülü kazanan son bu son filmi, başrollerini Fransa’nın en tanınmış oyuncularından Marion Cotillard, Gaspard Ulliel, Vincent Cassel, Léa Seydoux ve Nathalie Baye’ın paylaştığı bir aile dramı. Fransız yazar Jean-Luc Lagarce’ın 1990 tarihli aynı adlı tiyatro oyunundan uyarlanan filmin anti-kahramanı Louis, uzun yıllardır görüşmediği ailesini ziyarete gider. Amacı, onlara ölümcül bir hastalığını olduğunu söyleyip veda etmektir. Dolan’ın en olgun filmi olarak karşılanan It's Only the End of the World akıllardan çıkmayacak, güçlü bir melodram.

Satıcı / The Salesman / Asghar Farhadi
Oscar’lı yönetmen Asghar Farhadi, Fransa’da çektiği “Geçmiş”in ardından sarsıcı bir dramla yeniden ülkesine dönüyor. Günümüz İran’ında geçen “The Salesman” başlarına gelen korkunç bir olayla başa çıkmaya çalışan genç tiyatrocu çift Rana ve Emad’ı konu alıyor. İran sinemasının güçlü soluğu Ashgar Farhadi’nin izleyiciyi girdap gibi içine çeken senaryo dinamikleriyle ve oyuncu kadrosunun kusursuz performansları, filme Cannes’da hem En İyi Senaryo hem de En İyi Erkek Oyuncu ödüllerini kazandırdı. The Salesman ahlaki açılımları ve İran toplumuna getirdiği derin çözümlemelerle insan davranışlarının dehlizlerine iniyor.

Paterson / Jim Jarmusch
Bağımsız Amerikan sinemasının kahramanlarından Jim Jarmusch, izleyiciye sevdirdiği vampirlerden sonra sıradan insanlara dönüyor. Filme de adını veren Paterson, New Jersey’de Paterson kasabasında yaşayan bir otobüs şoförü; fazla konuşmayı sevmeyen, hep yanında tuttuğu not defterine şiirler yazan sıradan bir adam. Jarmusch, “şiirsel” sinemasını Paterson’da şiirin kendisiyle harmanlıyor ve izleyen herkesin tanışmaya bayılacağı bir karakteri çıkarıyor karşımıza. Paterson’ı canlandıran ve en son Star Wars’da Kylo Ren olarak izlediğimiz Adam Driver’a İran asıllı Golshifteh Farahani eşlik ediyor.

Bir Ulusun Doğuşu / The Birth of a Nation / Nate Parker
1831’de, köleliğin en ağır işlediği Virginia’da kölelerin isyanının başını çeken Nat Turner hakkındaki bu sert film, sahibinin zoruyla, ülkeyi gezmek zorunda bırakılan köle Nat’in bu süreçte silahlı bir isyana önayak olmasını anlatıyor. Oyunculuktan gelen yönetmen Nate Parker, hem İzleyici Ödülü hem de Büyük Jüri Ödülü kazandığı Sundance'te gösterildiği anda yılın sinema olaylarından birine dönüşen bu ilk filminde ülkesini tarihle yüzleştiriyor. Görsel tercihleriyle de dikkate şayan filmin adı DW Griffith’in 1915 yapımı aynı adlı filminin ırkçı yaklaşımına bir gönderme sayılıyor. Şimdiden Oscar için konuşulan filmler arasına girdi.

Ma Vie De Courgette / My Life As A Courgette / Claude Barras
Dünya prömiyerini Cannes’da “Yönetmenlerin 15 Günü” bölümünde yapan ve dakikalarca ayakta alkışlanan “My Life as a Courgette”, dünyanın en saygın canlandırma festivallerinden Annecy’de En İyi Film ve İzleyici ödüllerini kazandı. Hem karanlık hem naif tarzıyla her yaştan izleyicinin gönlünü fethedecek film, 9 yaşındaki bir çocuğun, alkolik annesinin ölümünden sonra gittiği yetimhanede edindiği arkadaşlarıyla hayatı öğrenme çabasını konu alıyor. Cannes Film Festivali’nin en sevilen filmlerinden biri olarak adını duyuran bu canlandırma, Claude Barras’ın ilk uzun metrajlı filmi ve İsviçre’nin Oscar adayı.

Toni Erdmann / Maren Ade
Cannes Film Festivali’nde eleştirmenlerden tarihinin en yüksek puan ortalaması alan Toni Erdmann 15.Filmekimi programında... Her anı sürprizlerle dolu Toni Erdmann, izleyicinin son derece karmaşık ama bir o kadar yoğun tepkilerle tanık olduğu bir sinema mucizesi; son yılların en heyecan verici, en duygusal aile komedisi. Bir babanın kızıyla yakınlaşmak için verdiği çabaları anlatan ve Cannes’ın tartışmasız en çok konuşulan filmi olan Toni Erdmann, burada eleştirmenler birliği FIPRESCI ödülünü kazandı; Münih Film Festivali’nin de açılış filmi olarak gösterildi. Toni Erdmann, Almanya’nın Oscar adayı olarak açıklandı.

Voyage of Time / Terrence Malick
İnce Kırmızı Hat / The Thin Red Line’ın ardından Filmekimi’nde gösterilen The Tree of Life / Hayat Ağacı, Knight of Cups ile büyük takdir toplayan Terrence Malick'in Eylül ayında Venedik'te Altın Aslan için yarışacak yeni filmi, evrenin tarihi üzerine görkemli bir belgesel. Usta yönetmenin 40 yıldır üzerinde çalıştığı ve “En büyük hayallerimden birisi” diye tanımladığı bu destansı film, göz alıcı efektleriyle izleyiciye benzersiz bir deneyim vaat ediyor. Voyage of Time'ın müzikleri bir diğer ustaya, Ennio Morricone'ye emanet. Belgeselde anlatıcı göreviniyse sesiyle Cate Blanchett üstleniyor.

Julieta / Pedro Almadovar
Her filmi olay yaratan Pedro Almodovar’ın 20. filmi Julieta, bir kadının hayatının gizemlerine uzanan bir yolculuğu anlatıyor. Nobel Ödüllü Kanadalı yazar Alice Munro’nun üç öyküsünden uyarlanan ve “Almodovar’ın 5 yıldızlı dönüşü” sözleriyle övülen Julieta, dünya prömiyerini yaptığı Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye için yarıştı. Julieta, Almodovar’ın olgunluk döneminin en iyi örneklerinden biri olarak dikkat çekiyor.

Komün / The Commune / Thomas Vinterberg
Berlin Film Festivali’nde Trine Dyrholm’e En İyi Kadın Oyuncu Ödülü getiren Komün, Dogme akımıyla uluslararası üne kavuşan Danimarkalı yönetmen Thomas Vinterberg’in son filmi. Bir akademisyen ve ünlü bir haber sunucusu eşinin aile dostlarıyla bir komün kurmaları ve ardından gelişen olayları anlatıyor. Thomas Vinterberg, yeni filminde, bir evliliğin yeniden doğum ve yıkım hikâyesini çocukluk tecrübelerinden beslenerek anlatıyor. Komün, hayatın kendisi gibi, yer yer eğlendiren ama nihayetinde can acıtan bir film.


 

ARŞİV