Fotoğrafın yaratıcı ve tehlikeli suları: SOKAK FOTOĞRAFÇILIĞI

Sokak fotoğrafçılığında izin almak gerekir mi? Etik kaygısı nasıl gözetilir? Sokaklar fotoğrafçı için sonsuz özgürlük alanı mıdır? Sokak fotoğrafçılarıyla bu sorulara cevap aradık

17 Temmuz 2019 - 10:25

Geçtiğimiz günlerde video blogcu Başak Kablan, sosyal medya üzerinden bir video yayınlayarak, sokak fotoğrafçılığında izin alma zorunluluğunun olmadığını, kişisel mahremin sokağa taşınamayacağını iddia etti. Kısa zamanda hem hukukçular hem de fotoğrafçılar sosyal medya üzerinden çeşitli yorumlarda bulundular. Journo.com’un yayınladığı bir haberde ise sokakta fotoğraf çekmenin yasal çerçevesi anlatıldı. Haberde, “Kişilik hakları kamusal alanda da devam eder, bu yüzden sokakta fotoğrafı çekilen kişi ya rıza göstermelidir veya görüntü alınmasında kamu yararı olduğu kanıtlanmalıdır. Fiilen izin verilen durumlarda dahi ancak ölçülü bir şekilde çekim yapılabilir. Sokakta da olsa kimlikleri belli olan kişilerden izin almadan fotoğraf çekmek hukuken bir tür kumardır. Tek bir şikayet sonucu tazminata mahkum olabilir, hatta hapse girebilirsiniz.” ifadelerine yer verildi.

Peki, sokak fotoğrafçıları bu konuda ne düşünüyor, sokakta fotoğraf çekerken nelere dikkat ediyorlar? Sokak fotoğrafçılığında bilinen isimler Ufuk Akarı, Sevil Alkan, Alphan Yılmazmaden ve Serkan Tekin ile söyleştik ve onlara

- Sosyal medyada yer bulan ve geniş kesimlerce tartışmaya açılan sokak fotoğrafçılığı izin ve etik konusunu nasıl karşıladınız?

- Sizin için sokağı fotoğraflamak tam olarak ne demek ve neden önemli?

- Sokakta fotoğraf çekerken nelere dikkat edersiniz? Sokak fotoğrafçısının özgürlük alanı nerede başlar, nerede biter?

- Sokak fotoğrafçılığını etik ve hukuk bağlamında nasıl değerlendiriyorsunuz? Siz sokakta çektiğiniz insanlardan izin alıyor musunuz?

- Sokak fotoğrafçılığında izin alınması durumunda fotoğraf gücünü yitirir mi?” sorularını yönelttik.

Ufuk Akarı

UFUK AKARI: “TEPKİ ALMIŞSAM SİLİYORUM”

*Her konuda ahkam kesen bir Youtuber en son raconu sokak fotoğrafı üzerine kesince, ilgili ilgisiz herkes bir hukukçu ve özgür vatandaş söylemiyle fikirlerini paylaştı. Tartışmayı kamuoyu yaratması nedeniyle olumlu buluyorum. Ancak Twitter’daki yazışmalar ve yorumlara bakınca, tartışmaların kişi hak ve özgürlüğünün yegâne tehdidinin sokak fotoğrafçılığı olduğu gibi sığ ve çıkmaz bir ağız dalaşından öteye gidemediği görülüyor. Ülkemizde herkesin futbol konusundaki yetkinliği belki de futbol sezonu hasretiyle birden sokak fotoğrafına transfer olmuş adeta. Ülkemizde bu fotoğraf disiplinini evrensel ölçülerde yapmaya gayret eden bir avuç fotoğrafçı ele geçse neredeyse linç edilecek. Meseleyi fotoğrafçının konusundan izin almaya indirgemeyi doğru bulmuyor ve eksik değerlendirme olarak görüyorum.

Kişi hak ve özgürlüklerinin her dakika yaşamın tüm alanlarına yerleştirilmiş 7/24 kayıt yapan özel ve devlet kurumlarına ait kameralar ile ihlal edilmesi konusunda tek laf edilmemiş. Google Earth’e göz atın, tüm detaylarla sokaktan fotoğraf çeker yayınlarsınız. Bu konuda tek laf edilmemiş. Minibüs, dolmuş, otobüs, mobeseler, market, bakkal, terlikçi, kuruyemişçi, AVM’ler  sokaklar nefes alınacak tek nokta kaçırmadan ‘biri bizi gözetliyor’ evindeyiz. Ancak kimsenin tepki vermek aklına gelmiyor.

*Sokak hayat, fotoğraf hayattan damıtılmış bir andır. Büyük fotoğrafçı Henri Cartier Bresson’ un dediği gibi “fotoğraf bir nevi haykırış ve özgürleşme biçimidir.” Sokak fotoğrafı paraya tahvil edilebilen bir fotoğraf türü olmadığı için özgürdür. Doğaçlama çalışıldığı ve anlık olduğu için yaşama bakışın en doğal tezahürüdür. Motivasyonu ve dürtüsü tamamen bireyseldir ve hayata yoğunlaşmaktır.

*Konularla göz göze gelmemeye özen gösteriyorum. Bir konu üzerinde fazla oyalanmıyorum ve fotoğraf kaçtıysa peşine düşmüyorum. Her zaman çevreyle iletişime açık saygılı ve kibar olmak çok önemli. Eğer fark edilip tepki almışsam o fotoğrafı çekmiş olsam bile siliyorum. Bazen fotoğraftan sonra bir onay bakışması ve teşekkürle ayrılıyorum. Sokak fotoğrafçısının özgürlüğü çağdaş demokrasilerdeki tanımdan farklı ve ayrıcalıklı değildir. Yani özgürlüğünün sınırı, başkalarının özgürlüğünün başladığı yere kadardır. Kamusal alanları özgürlüğün ortaklaştığı yerler olarak algılıyorum.

*Asıl mesele alınan görüntünün etik(ahlaki) olup olmamasıdır. Hukukçu değilim ancak hukuktan önce fotoğrafçının kendine koyduğu etik sınır ve çerçeve, kısacası vicdan bence daha önemli. Başarı için her şey mubah değildir. Çünkü sokak fotoğrafının merkezinde insan vardır ve ticari faaliyet amacı yoktur. İnsan onurunu ve saygınlığını zedelemeyecek her türlü insanlık halleri fotoğrafımın konusudur. Bu yaklaşım aynı zamanda benim etik anlayışımın özetidir. Ben sokak portreleri çekmiyorum. Sezgisel ve spontane yapılan sokak fotoğrafı tarzı ile çalışıyorum. Bu nedenle izin almadan doğal ve anlık insanlık hallerinin peşindeyim.

*Bu kritik bir değerlendirme. İzin almadan çekilen fotoğraflar daha değerli ve daha güçlü fotoğraflardır diye bir genelleme yapılamaz. Örneğin; William Klien ve Diana Arbus dünya fotoğraf tarihine geçmiş fotoğrafçılardır, konuları fotoğraflandıklarından haberdardır ancak bunlar olağanüstü doğallık içeren çok güçlü ikonik fotoğraflardır.

Sevil Alkan

SEVİL ALKAN: “NEREDE DURMASI GEREKTİĞİNİ BİLMELİ”

*Bu çok uzun zamandır tartışılan bir konu. Bildiğim kadarıyla hukuken kamusal alanda çekilen fotoğrafların (ticari amaç dışında) kullanmasını engelleyen bir durum yok. Bu durumda fotoğrafçının etik anlayışı ön plana çıkıyor. Bence fotoğrafçı nerede durması gerektiğini bilmeli.

*Ben aslında özellikle sokağı değil, ilgimi çeken insan, hayvan, obje ve durumları fotoğraflayarak, bir hikaye anlatmaya çalışıyorum. Kendi yaşam çemberimin dışındaki insanlara temas etmek için tabii ki sokak çok önemli bir yer. Aynı zamanda sürprizlerle dolu ve çok heyecan verici.

*Fotoğraf çekerken kafamda bir hikaye vardır. Bu hikayeye göre fotoğraftaki öğeleri yan yana getirip, çekimlerimi yaparım. Sokak özgürdür. İş tamamen fotoğrafçının yaklaşımına kalır. Diğer fotoğrafçıların çalışmaları hakkında ahkam kesemem ama benim özellikle dikkat ettiğim birkaç unsur vardır. Çocuklar ve engelli insanlar konusunda ekstra hassas davranırım. Fotoğraflarımda insanları rahatsız edecek öğelerin olduğuna inanmıyorum.

*Bu konuyu hukukçuların tartışması daha doğru olur bence ama ben çektiğim insanlardan izin almıyorum. Fotoğrafını çektiğim kişiler bazen fotoğraflarını silmemi istiyorlar, ben de siliyorum. Bazen çektiğim fotoğrafları düzenleme aşamasında gözden geçirip, sıkıntılı olabileceğini hissettiğim fotoğrafları yayınlamadığım da oluyor.

*Bence kesinlikle yitirir. Yaratıcılık biraz da ön görülmeyenden ve planlama olmamasından kaynaklanıyor. Fotoğraf çekerken ben bile bazen çektiğime şaşırıyorum. Bu çok güzel bir his. İzin alarak bu durumun kaybolmasını istemem açıkçası.

Alphan Yılmazmaden

ALPHAN YILMAZMADEN:“KİŞİLİK İHLALİ VARSA ÇEKMEM”

*Bu konu sokak fotoğrafçılarının kendi aralarında sıklıkla üzerinde durdukları bir konu, gri alanları çok olan durumun farklı mecralarda da gündeme gelmesini konunun tartışılması ve bilgi paylaşımı açısından önemli buluyorum.

*Tüm sanat dalları gibi fotoğraf sanatının ve özelde sokak fotoğrafının öznesi insandır. Fotoğrafçı kişisel birikimleri çerçevesinde insan ve çevresinin etkileşimini yorumlar. Doğal olarak insan ve insana dair her şey sokak fotoğrafının konusudur. Olağan akışın içerisinde fotoğrafçının göstermek istediklerine dair anlar aranır ve kaydedilmeye çalışılır. Sokak fotoğrafı sorulara yanıt aramak peşinde değildir hatta belki de yeni sorular üretir.

*Kamusal alanda herkesin fotoğrafı çekilebilir, bu dünyanın birçok ülkesinde de ülkemizde de böyle. Kişiler çekilen fotoğrafın doğrudan konusu da olabilir geri planda bulunabilir, ancak sokak fotoğrafının amacı fotoğrafa konu olan kişi/kişilerin küçük düşürülmesi değildir. Bu prensip gözetildiği sürece kişilik hakları ihlal edilmemiş olur düşüncesindeyim.

*Kişilik hakları ihlali olarak değerlendirilebilecek sahneleri çekmemeye çalışırım, genellikle önceden izin alarak fotoğraf çekmem.

*Önceden izin alınması, görülen anın yeniden üretilmesi çabasını beraberinde getirir ve tam anlamıyla başarılamaz. Dolayısıyla fotoğrafçının, izin alınmasının gerektiğini değerlendirdiği durumlarda sonrasında izin alınması daha uygun olacaktır.

Serkan Tekin

SERKAN TEKİN: “HUZURSUZ EDİYORSAM ÖZGÜR DEĞİLİM”

*Sokakta “etiğe aykırı bir amaç” güdülmediği halde izin alma zorunluluğu olması sokak fotoğrafçılığını çok olumsuz etkiler. Ahlak dışı ya da küçük düşürücü bir fotoğraf çekilmediği müddetçe izin alma zorunluluğunun getirilmesi, çoğu sokak fotoğrafının doğasını/doğallığını bozacaktır. Keşke sokak fotoğrafçılarına bu anlamda özgürlük tanıyan bir “Sokak-Kart” falan verseler. Biz de rahatça fotoğraf çeksek.

*Benim için sokağı fotoğraflamak sokağın o anki ruhunu fotoğraflamak demek. Sokağı, sokaktaki insanı, sokaktaki diğer canlıları, evleri, arabaları... Kısacası sokağa dair her şeyi bir estetik amaçla fotoğrafımda biraraya getirmektir benim için. Sanat kendini ifade biçimiyse, benim aracım da sokak fotoğrafıdır. Sokaktaki mizahı, karşılaştığım absürtlükleri, uyumları, uyumsuzlukları fotoğraflayarak ifade ederim kendimi ve kendi gözümden sokağı. Sokak fotoğrafının önemi de buradan geliyor. Fotoğrafa çıktığımda her defasında farklı şeyler görebilmek de bu sayede oluyor.

*Ben özellikle son dönem fotoğraflarımda insanları belirsiz tutmaya çalışıyorum. Çünkü bazen kadraj dışındaki insan bile yanıma gelip “ne çekiyorsun bee” diyerek tepki gösterebiliyor. Bu da bir noktadan sonra yoruyor. Diğer fotoğraflarım için en dikkat ettiğim husus insanları rahatsız etmemektir diyebilirim. Çektiğim fotoğraftaki insan o fotoğrafı gördüğünde kendini kötü hissedecekse, “o fotoğrafı çekmesem de olur” derim hep. Sokak fotoğrafçısının özgürlük alanını da klasik özgürlük anlayışıyla uyumlu olarak değerlendiriyorum. Başkasını huzursuz etmediğim sürece kendimi özgür hissediyorum. Ama hissetmek yetmiyor maalesef.

*Sokak fotoğrafçılığı, enstrümanı fotoğraf makinesi olan, malzemesi sokağa dair her şey olan bir ifade yoludur. Sokakta çıplak gözle bakmamda sakıncası olmayan bir görüntüyü fotoğraf makinesiyle kayıt altına almam suç olmasa keşke. Ama çıplak gözle bile bakıldığında hakaret, küçük görme, ahlak dışı vb. bir duygu uyanıyorsa ya da uyandırıyorsa bu benim için de etik dışıdır. Ben çoğunlukla sokakta fotoğrafını çektiğim insanlardan izin almıyorum. Ülkemizde insanlar fotoğraf makinesinin kendilerine doğrultulduğunu gördüğünde zaten yeterince tepki veriyorlar. O nedenle ben mümkün olduğunca fotoğrafını çektiğim kişileri tanınmayacak formlarda kullanmaya çalışıyorum. Buna rağmen, çektikten önce ya da sonra bilgilendirdiğim durumlar da oluyor.

*Bence kesinlikle yitirir. İzin almak insanları doğal hallerinden illa ki uzaklaştıracaktır. Habersizken yüzünde öfke, mutluluk, şaşkınlık veya benzeri güçlü bir ifade olan bir insan, izin istendikten sonra “cheese/peyniiiiir” pozu verebiliyor ve bu noktada da doğallıktan uzaklaşılıyor ister istemez. İnsanın doğal haliyle yer alamayacağı bir sokak fotoğrafı da büyük ölçüde gücünü kaybedecektir. Bize de sokaktaki cansız varlıklar ve hayvanlar kalacak artık. Ya da elinde şemsiyeyle altın oranda duran modeller.


ARŞİV