Fotorast'tan bir ‘arayış' projesi: Kıyıdaki İnsan

Kadıköy kıyılarından başladıkları ‘Kıyıdaki İnsan’ projesiyle,çekimler yapan bir grup Kadıköylü fotoğrafçı insanın kıyıyla ilişkisini fotoğraflarla anlatıyor.

07 Kasım 2012 - 11:48
 
Semra ÇELEBİ
 
Kadıköylü bir grup fotoğrafçı, insanın kıyı ile ilişkisini, kıyıyı nasıl kullandığını göstermek; aynı zamanda kendi hissettiklerini karelere yansıtmak amacıyla “Kıyıdaki İnsan” adlı bir fotoğraf projesine imza attı.
Tomris Sarhan, Dana Orhon ve Füsun Akbulut’tan oluşan Kadıköylü fotoğrafçılar, 2011 yılının bahar aylarında Fotorast proje yürütücüsü Turgay Süsem ile başladıkları “Kıyıdaki İnsan” adlı projelerini kısa süre önce tamamladı. Projeye Kadıköy kıyılarında başlayan grup
Kadıköy’deki kıyı ve insan ilişkisini fotoğraflamaya başladıktan bir süre sonra başka kıyılara savruldu. Çekimlere, ağırlıklı olarak İstanbul kıyılarında olmakla birlikte, Kocaeli, Muğla, Aydın, Antalya, Mersin, İzmir, Porto, Odesa ve Napoli’de devam ettiler.
Yaklaşık bir buçuk yıl süren projeyle ilgili grup: “Elbette eksiklerimizin olduğunun farkındayız ama çalışma bitince önemli olanın, ortaya çıkan ürünlerden ziyade, bu süreç içersinde değişmek olduğunu anladık. Güzel fotoğraflar ve başarılı bir projeden ziyade fotoğraf adına yeni şeyler öğrenmenin ve farklı bir bakış açısı kazanmanın daha önemli olduğunu düşünüyoruz” diyor.
Suadiye Sanat Galerisi’nin de mekân desteğiyle gerçekleşen proje fotoğraflarının tamamını www.fotorast.com adresinden izleyebilirsiniz.
 
KIYIDA OLMAK, SINIRDA OLMAK…
Grup projeyle ilgili şunları söylüyor: “Kıyıda olmak bir şeyin sınırında olmaktır belki de. Orada ufuk çizgisinin arkasında başka şeyler var, önümüzde yeni bir dünya var, adım atmamızı bekliyor ama çoğu zaman biz uzaktan izlemeyi yeğliyoruz. Bizi bağlayan statülerimiz var, bizden beklenenler ve bizim beklediklerimiz var. Behrengi’nin ‘Küçük Kara Balık’ı olmak korkutur bizi, sadece uzak denizlere bakmakla yetiniriz. Ufuk çizgisi özlemlerimiz, meraklarımız ve korkularımızla yüzleşmektir bir bakıma. Budur belki de bizi denizin kıyısına götüren, bizi denize uzun uzun bakmaya iten şey. Şehirlerde yaşayanlar için bir kaçıştır kıyı, insanlardan, kalabalıktan, gürültüden kaçış. Kent insanının ev-iş-tv arasında sıkışan hayatının nefes alabildiği yerdir kıyı. Doğaya olan özlemimizin bizi sürüklemesine izin vermemizdir yaşanan. Kendimizle olabilmektir kıyıda olmak, karşımızda ilgileneceğimiz bir şey yok. Ufka bakarken faturaları, işi, trafiği, yarın ne yemek yapacağım gibi şeyleri düşünmeyiz. Ufka bakmak bilinmeze bakmaktır biraz, kıyıda olmak ise hayatımızda hep bildiğimizi sandığımız şeyleri düşünebileceğimiz yerdir. Başkasının söylemleri değil kendi olma isteğimizdir bizi kıyıya getiren. Kıyıda yalnız olmak, kendini dinlemek, birey olmak, düşünmek, dalgaların sesini dinlemek…”
 
 

ARŞİV