“Ben gazeteciliği aşka benzetiyorum, iktidar sahiplerine beğenmedikleri soruları sorduğum için polisten yediğim dayakları da aşk acısına sayıyorum” diyen gazeteci Musa Ağacık’ın yeni kitabı ‘Musa’dan Beri’ geçtiğimiz ay çıktı. Ağacık hem kitabını okurları için imzalamak hem de Kadıköylülerle söyleşmek için 5 Ocak Cumartesi günü Caddebostan Kültür Merkezi’ndeydi.
“MUSA AĞACIK, 78 KUŞAĞINDANDIR”
Kadıköy Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu’nun da katıldığı söyleşide yazar B. Sadık Albayrak, konuşmasına Ağacık’ı anlatarak başladı: “Musa Ağacık, 78 kuşağındandır. 78 kuşağı 68’deki ağabeylerinin taleplerini devam ettirdiler. Türkiye’yi bugünlere getiren sermaye sınıfı, ABD ile birlikte 12 Eylül darbesini gerçekleştirdi. Özgürlük isteyen insanları bırakmak istemediler. İşte biz, o darbenin çocuklarıyız. Kuşak lafı öylesine bir laf değildir. İnsanlar ailelerinden daha çok toplumun ve tarihin çocuğudur. Musa aynı zamanda Türk aydınının çocuğudur. Çocukluğu Bebek’te geçiyor, emekçi bir ailenin çocuğu. Ama tanıştığı bir kadın sayesinde Ruhi Su, Yılmaz Güney, İlhan Selçuk ile tanışıyor. İlkokul öğretmeni de Köy Enstitüsü’nden yetişmiş biri. Köy enstitüsü bir efsanedir. Hayatın içine kök salmıştır. ‘Musa’dan Beri’ kitabını okuduğunuzda göreceksiniz, Musa hiçbir otoriteye boyun eğmeden rahatsız edici soruları sorabilen bir gazeteci.”
“OFİSBOY”LUKTAN GAZETECİLİĞE…
Albayrak’ın ardından söz alan Musa Ağacık, konuşmasına çocukluk yıllarını anlatarak başladı: “İstanbul’a Erzincan’dan geldim. Emel adında bir kadına yardım ettim ve sürekli onlara gitmeye başladım. O evde kabağı bile ilk defa gördüm. Bir gün okumak isteyip istemediğimi sordu, ben de Erzincan şivesiyle ‘okumak istirem’ dedim. Bana ablalık yaptı, bir odasını bana verdi. Kültüre, sanata, tarihe merakım öyle doğdu. Suna Kan, İdil Biret, Lale Oraloğlu, Ruhi Su, Yılmaz Güney eve gelip gidiyordu. Komşularımız arasında Mehmet Ali Aybar vardı.”
Rona Serozan’ın da hayatının şekillenmesinde önemli bir payı olduğunu belirten Ağacık, gazeteciliğe Türk Haberler Ajansı’nda başladığını belirtti ve o zamanları şöyle anlattı: “Türk Haberler Ajansı’na ilk ofisboy olarak girdim ama amacım gazetecilikti. 1 Mayıs 1981’de gazetecilik kadrosuna aldılar. Anılara gelecek olursak Kenan Evren’i izliyordum bir süre. Fakat herkes, konuşurken önünü ilikliyordu o zamanlar. Herkes paşam diyordu. Ben ona soru sorarken; Spartacus gazeteci olsaydı, Deniz Gezmiş gazeteci olsaydı ne sorardı diye düşündüm. Zorunlu din dersleriyle ilgili bin tane soru sordum, bin tane hakaret işittim.”
“KARŞIMDAKİ BENİ APTAL ZANNEDİYOR”
Albayrak, araya girerek Kenan Evren’in bugün yaşadıklarımızın altyapısını kuran insan olduğunu vurguladı ve dincileştirmenin, disiplinin o zaman yaygınlaştığını söyledi.
Ağacık, kitap kapağını Vedat Kemer’in tasarladığını belirtirken gazeteciliğe bakışını şöyle özetledi: Belleksiz gazeteci gazeteci değildir. Aziz Nesin bana, Sokrates’ten etkilendiğimi ona benzediğimi söylemişti. Ben soru sorduğum zaman çözerim, konuşmayan kimse kalmaz. Karşıdaki beni aptal zannediyor ve ağzındaki tüm baklayı çıkarıyor. Soru bilgiçlik taslarsa kimse konuşmaz.”
İlk YÖK Başkanı İhsan Doğramacı’ya da defalarca soru sorduğunu belirten Ağacık, bir anısını şöyle anlattı: “Doğramacı, bir yerde alanı olan çocuk sağlığına dair sunum yaptı. İnek sütü ile anne sütünü karşılaştırıyordu. ‘Türkiye’deki bebeklerin yüzde 80’i inek sütü ile besleniyor’ dedi. Ben de o zaman Doğramacı’ya ‘Peki siz hangi sütle beslendiniz?’ diye sordum. Kovdular beni, yanıtı öğrenemedim.”
Yine Ağacık, Turgut Özal’la da defalarca karşılaştıklarını, sorular sorduğunu söylerken onunla ilgili de şu anısını paylaştı: Bir gün Meclis’te Siirt Milletvekili rozeti takmıştım. Hatta bir milletvekilini de ‘Ben bağımsız milletvekiliyim’ diye kandırmıştım. Meclis’te gezerken bir anda Özal geldi ve beni tanıdığı için ‘Yine milleti kandırmaya başlamışsın’ dedi. Ben de ‘Hep siz kandıracak değilsiniz ya ben de kandırayım’ diye cevap verdim.”
Yine Süleyman Demirel, Sakıp Sabancı, Alparslan Türkeş, Necmettin Erbakan, Recep Tayyip Erdoğan gibi isimlerle de anılarını anlatan Ağacık, kitabını Kadıköylü okurlar için imzaladıktan sonra etkinlik sona erdi.