“Gecede Yaşayanlar” Kadıköy’de…

Bir oğulun, babasının ölümünün ardından kimlik arayışını konu edinen Gecede Yaşayanlar oyunu, 8 Mart Çarşamba ve 25 Mart Cumartesi günü saat 20.30'da Kadıköy Theatron’da sahnelenecek

27 Şubat 2017 - 16:06

Kadıköylü genç tiyatrocu Oğuzhan Özcan, “Gecede Yaşayanlar” adında yazıp oynadığı tek kişilik oyunu ile Kadıköy’de sahne alıyor. Bir insanın –toplum ve aileye rağmen- kimlik arayışını konu edinen oyunu Özcan’a sorduk.

  • Kendinizi okurlarımıza tanıtır mısınız?

İstanbul Teknik Üniversitesi- Elektronik Haberleşme Teknolojileri Bölümü mezunuyum. Bu esnada bünyesine girdiğim İTÜ Sahnesi ile tiyatro çalışmalarına başladım. Dananın kuyruğu burada koptu. Zaten kendimi mutlu hissetmediğim ve bir fikir üretemediğim bölümde okurken, mezun olacağım sene tiyatro kulübüne girmek, benim için köprüden önce son çıkış oldu. Güzergahı belli bir yolda ilerlerken, son çıkış tabelasını görüp aniden manevra yapınca bir sarsılma oldu tabii. Bu sarsılmanın sancıları sürerken Nazım Hikmet Akademisi Tiyatro Bölümü’nün tanıtım videosuna denk geldim. “Kaybettiğimiz insanı arıyoruz” diyordu Süleyman Atanısev, “Ee, ben de kendimi arıyorum” dedim. Ve normalde hiç cesaret edemediğim bir şeyi yaparak “Ne olacaksa olsun” deyip kuruma başvurdum.

  • Ahmet Cemal Kültür Atölyesi (ACKA) öğrencisiymişsiniz ve de Nazım Hikmet Akademisi Tiyatro Bölümü mezunu. Bu eğitimler, kurumlar size ne kattı?

Nazım Hikmet Akademisi’deki üç yıllık eğitimin iki senesini tamamladım. Bu kurumda adeta kabuk değiştirdim. Gündelik hayatımda kullandığım eşyaların rengine kadar bir dönüşüme uğradım. ACKA’da özellikle ilk yıl Birgül Oğuz, Nazım Çapkın, Tuğçe Isıyel gibi eğitmenlerden öğrendiklerim sayesinde Gecede Yaşayanlar’ı yazabildim.

  • Daha önce hangi tiyatro kurumlarında görev aldınız, hangi oyunlarda oynadınız?

İlk kez İTÜ Sahnesi’nde Carlo Goldoni’nin İki Efendinin Uşağı oyunuyla sahneye çıktım. Hem NHA, hem ACKA’dayken özel günlerde birer kez oynadığım kısa oyunlar oldu. Tiyatro Düş’üm bünyesinde çeşitli çocuk oyunlarında oynadım. Geçtiğimiz yıl sahnelenen Erhan Tuna’nın yönettiği Oğuz Atay’ın Oyunlarla Yaşayanlar adlı oyununda, Süleyman Atanısev’in asistanlığını yaptım. Hem kendi oyunum, hem de benim için ciddi katkı sağlayan bir deneyim oldu.Bu sezon İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda Sihirli Keman adlı çocuk oyununda görev alıyor, aynı zamanda Gecede Yaşayanlar’ı düzenli bir biçimde oynamaya çalışıyorum

  • Oyun, bir insanın –toplum ve aileye rağmen- kimlik arayışını konu ediniyor. Ne dersiniz?

Oyunun prova aşamasındayken tıkandığım dönemde, kendimi şu soruyla cebelleşirken buldum: “Ağzımdan çıkan kelimeler ne kadar bana ait?”

Yani, televizyon, gazete, radyo vs. yayın organlarında maruz kalınan argümanlara kendini kaptıran, vitamin hapları gibi hemencecik mideye indirilen sloganvari cümleleri düşünmeden yutup, sık sık duyduğu cümleleri doğruymuş gibi kabul edip bu doğrularla farklı görüşteki insanlara saldıran bir anlayışa karşı bir fikir geliştirme veya kendine dayatılan düşünceleri olduğu gibi kabul etmeme açısından bakıldığında, evet, metin bir kimlik arayışını konu ediniyor.

Gecede Yaşayanlar bir anlatı metni. Babasının ölümünden sonra kendini İsimsiz Anlatıcı olarak konumlandıran kişi-birey-karakter veya daha doğru ifadeyle bir “figür”ün kendine ait ufacık bir alanda çoğunlukla kapıcı Servet Amca adında, bir isim kalıbına oturtulmuş, varlığını ona verilen Servet ismiyle sağlayabilen bir kişiyle yaptığı gevezeliği konu ediniyor.

Oyunu oynayan kişi olarak ele aldığımda, benim için önemli olan hadise, İsimsiz Anlatıcı’nın kendini var etme şekli: Söyledikleri hiç ciddiye alınmayan, kenara itilen … adındaki kişinin (isimsiz anlatıcı olmadan önceki adını ben de bilmiyorum), babasının ölümünden sonra, babasının ona verdiği ismin gazetelerdeki vefat ilanları sayfalarında öldüğünü göstererek; babasının oğlu olmaktan sıyrılınca, bu zamana kadar “baba” adıyla, yani ataerkiyle yapamadığı konuşmaları- tartışmaları İsimsiz Anlatıcı olarak, yani elle tutulabilir bir şey olmadan, dolayısıyla sınırlandırılamadan, hava gibi her yere temas edebilerek gerçekleştirebilme çabası.

  • Kimler bu ‘Gecede Yaşayanlar’?

Gecede Yaşayanlar’dan kastımız bu çok sesli ortamda yapılan konuşmalar. Peki bu sesler kim? Duydukları hakkında fikir yürütmeden, bunları olduğu gibi kabul eden, ezberledikleri hazır kalıp cümlelerle cevaplar veren Nurten Teyze, Sevinç, Sevinç’in anne ve babası, Babanın Sesi zaman zaman da Servet Amca. Ve onların fikirleri karşısında boğulup, vermek istediği cevapları dışarı yansıtamayan İsimsiz Anlatıcı.

  • Tek kişilik oyunda rol almak nasıl bir his?

Başından beri bunun hayallerini kuran birisi için inanılmaz bir mutluluk… Çekimser bir insan olduğum için grup çalışmalarında kendimi rahat hissedemiyordum. Ancak uzun süre tek başına çalışmak, eksik yanlarımı görmemde faydalı oldu.

Ancak oyunu düzenli oynamaya karar verince bir şeyin farkına vardım ki: oyuna seyirci bulmak, oyunun tanıtımını yapmak, oynamaktan daha çok zorluyor beni. Özellikle Gecede Yaşayanlar bilinen bir metin olmadığı veya ben bilinen bir oyuncu olmadığım için yaptığım başvuruların ya dikkate alınmaması ya geçiştirilmesi ya da nazik bir dille reddedilmesi atlatması güç badireler oldu.

  • Kadıköylü müsünüz? Oyunu sahnelemek için neden Kadıköy Theatron’u tercih ettiniz? Yani.. Sanırım siz bağımsız bir oyuncusunuz. Bir kurum yok. Bir oyun yazdım ve de oynayacağım diyerek, Theatron’un kapısını mı çaldınız?

Kadıköy’de yaşamıyorum. Ancak Nazım Hikmet Akademisi’ne başladığımdan beri son dört yıldır haftanın en az 5 gününü burada geçiriyorum. Hatta yabancı dil kursu için bile haftasonları buraya gelmeyi tercih etmiştim. Arkadaşlarımla hep burada görüşüyorum. Bilmiyorum siz karar verin, Kadıköy’lü olmayı hak ediyor muyum?

Oyun ilk olarak Kadıköy Theatron’da değil, 8 Haziran 2016’da Nazım Hikmet Akademisi’ndeki oyunculuk hocalarımdan Sertaç Ayvaz’ın sahip olduğu Öykü Sahne’de gösterildi.

Yazma aşamasından itibaren ilk sahnelendiği güne kadar yaklaşık 15 aylık bir süre geçti, süreç beni fazlasıyla yordu. Tam vazgeçeceğim, dediğim anda arkadaşlarımın tavsiyesi üzerine, ne yapmışız bir görelim, diyerek oynamaya karar verdim. Haziran- Eylül arasında Maslak Atatürk Oto Sanayi’de yer alan Studio Reservoir’da birkaç gösterim yaptık. Kadıköy Theatron ise salt benim tercih ettiğim değil, aksine bana kucak açan, beni yalnız bırakmayan, seyirci az olsa bile “sıkma canını” diyerek sırtımı sıvazlayan, desteğini esirgemeyen bir yer, oyunum için bir yuva oldu.

  • Sorularım dışında söylemek istedikleriniz var mı?

Henüz emekleme aşamasında olup, bir bebeğin büyümesi için nasıl besine ihtiyacı varsa, öylesine oynayabilme gereksinimi olan Gecede Yaşayanlar’ı izlemek üzere herkesi Kadıköy Theatron’a bekliyoruz.Oğuz Atay’ın Demiryolu Hikayecileri adlı hikayesini “Ben buradayım sevgili okuyucum, sen neredesin acaba?” demesi gibi bitirelim:“Biz buradayız sevgili izleyici, sen neredesin acaba?”


ARŞİV