Geçmişe özlem, geleceğe sitem

Kadıköy’ü anlatan yazarlar Selim İleri, Mario Levi ve Ahmet Ümit; geçmiş güzel günleri yâd ederken, geleceğin Kadıköy’üne dair endişelerini de paylaştı

19 Kasım 2015 - 15:57
Gökçe UYGUN
Farklı zamanlarda Kadıköy’de yaşamış üç usta yazar, Selim İleri, Mario Levi ve Ahmet Ümit Kadıköy Belediyesi’nin düzenlediği söyleşide kendi Kadıköylerini anlattı. Üç usta yazarın “Bizim Kadıköy’ümüz” söyleşisi, 14 Kasım Cumartesi günü Caddebostan Kültür Merkezi’nde, Kadıköylülerin yoğun ilgisiyle gerçekleştirildi.

SÜREYYA’DA SÜNNET DÜĞÜNÜ
Söyleşiyi, doğma büyüme Moda sakini olan Selim İleri başlattı. Kadıköy’e dair mutlu çocukluk anları olduğunu söyleyen İleri, “Mesela tramvayın dan dan seslerini hiç unutamam. Bu sesler daha sonra bir kitabıma da ilham verdi. Süreyya Sineması (şimdiki opera) da benim için çok özel bir yer. Hiç unutmuyorum orada bir sünnet düğününe gitmiştik. Orada ilk kez hayatımda fresk gördüm. Renkli halleri beni büyülemişti. Uzun zaman aklımdan çıkmadı, bir romanımda da o fresklerden bahsettim sonra” dedi.
Selim İleri, kendisi gibi Kadıköylü olan rahmetli yazar Hulki Aktunç ile bir anısını da şöyle anlattı; “Artık varolmayan Opera Sineması’nda, Charlie Chaplin’in Şehir Işıkları filmini izlemeye gitmiştik. Filmin sonunda ben çok ağladım, rahatladım. Ama Hulki hiç ağlayamadı ve bir baktım ki bayıldı! Çok duyarlı biriydi...” İleri, Kadıköy çarşısının kendisi için çok özel yerlerden biri olduğunu vurgulayarak, özellikle balıkçıların kırmızı tablalarındaki incir yapraklarının ilgisini çektiğini ve buna dair bir şiir yazdığını söyledi.

BAKİRELER’E KULAÇ ATMAK
Mario Levi de konuşmasına bir soru ile başladı. İçinde bulunulan Caddebostan Kültür Merkezi binasının yerinde önceden ne olduğunu soran Levi’yi; salonu dolduran orta yaş ve üstü Kadıköy sakinleri hep bir ağızdan ‘Budak Sineması’ diye yanıtladı. Levi, bu sinemada Timur Selçuk, Cem Karaca, Barış Manço gibi isimlerin konserler verdiğini anımsatarak, “Hatta 70’li yılların başında burada bir festival yapılmıştı. Adına da ‘Birinci Rock Festivali’ demişlerdi, ikincisinin olacağına çok emin bir şekilde ama olmamıştı!” sözleriyle salondakileri güldürdü.  Levi, bir anısını da şöyle anlattı; “Süreyya Plajı açıklarında bir Bakireler Mabedi vardı. O zamanki çocuk aklımla, oraya dek yüzerek gidebileceğime inanıyordum. Annem de hep ‘Büyüyünce gidersin’ derdi. Büyüdüm ve bir gün gittim. Ama yürüyerek! Çünkü o anıt şu an denizde değil, Maltepe’de bir parkta…”

KADIKÖY VE ÇORBA
Aslen Antep’li olan ancak gençlik yıllarını Kadıköy’de geçiren Ahmet Ümit de Kadıköy ile tanışmasını şöyle anlattı; “78 yılında İzmit’te bir miting dönüşü Harem’e geldik, yürüyerek Kadıköy’e geçtik. Çok erken bir saat olduğu için çorba içelim dedik. Biz memlekette acılı çorbalara alışkın olduğumuz için burada tavuksuyuna çorba içmek garip gelmişti. Kadıköy’e dair ilk anım budur”.
12 Eylül darbesini Kadıköy’de yaşayan Ümit, “Bir sabah Yıldızbakkal’da evden çıktım yürüyorum. Sokaklarda kimse yok, bir gariplik var. Bir askere denk geldim, ne olduğunu sordum. Asker, darbe yerine  ‘devrim oldu’ yanıtını verince, kendi kendime ‘Allah Allah devrim mi yaptık biz’ diye düşünmüştüm!” sözleriyle darbe anısını paylaştı.

GELECEĞİN KADIKÖY’Ü…
Söyleşinin ikinci kısmında ise dinleyicilerin soruları ışığında Kadıköy’ün bugün ve geleceği konuşuldu. Yazarların, bu konudaki düşünceleri de şöyle;
Ahmet Ümit: Eskiden daha az insan, daha az bina vardı. Ama şu an tüm Türkiye’de olduğu gibi Kadıköy’de de, ‘medeniyeti, bina yapmak sanan bir anlayış’ var maalesef.  Şehirlerde barbarlık var. Benim Kadıköy’e dair tek tesellim; eski güzel günleri gördük, yaşadık ve yazdık…
Selim İleri: Artık burada yaşamıyorum ama Kadıköy ile bağım hiç kopmadı. Haftada iki gün filan gelirim. Koço gibi değerler hala ayakta neyse ki. Ancak, anneciğimi burada kaybettiğim için Kadıköy benim için biraz da acı yumağı… İnsan yaşlandıkça anılarına daha ışıltılı bakabiliyor. Bu anıları tekrar yazmak isterim. Bir kent kültürü bitiyor. Sadece Kadıköy değil, her yer değişiyor. ‘Umutsuz kasaba’ kültürüne doğru gidiyoruz maalesef…
Mario Levi: Kadıköy’ün geleceği konusunda çelişik duygular içindeyim. Bir yandan o bahçeli güzelim evlerin yüksek yüksek binalara dönüşmesi beni endişelendiriyor. Bu Kadıköy’e hiç yakışmıyor. Öte yandan da Kadıköy’ün genç nüfusu beni umutlandırıyor.

YAZARLARDAN PARİS TEPKİSİ
Söyleşinin yapıldığı Cumartesi’den bir gece önce, dünyayı sarsan Paris katliamı yaşandı. Toplumsal olaylara duyarlılıklarıyla bilinen yazarlara, katliama dair düşüncelerini de sorduk.

Selim İleri: Dünyanın bu kadar gaddarlaşması, gitgide dengesini yitirmesi korkunç…   Büyük ve derin bir yas duyuyorum. Geçmişte okuduğumuz, kötü ütopyası olan bilimkurgu romanları, gerçekten yaşamın bir parçası mı olmaya başladı diye düşünerek, endişeleniyorum.

 
Ahmet Ümit: Bir süredir dünyada yaşanan büyük terör olaylarının yeni bir halkası. Paris’te olması insanlığı ayağa kaldırdı ama ne yazık ki bu olaylar Ortadoğu’da her gün yaşanıyor. Bu olaylara üç şey neden oluyor bence; yoksullular ile zenginler arasındaki derin uçurum, ötekileştirme ve Batılı ülkelerin bu bölgedeki çıkar ilişkileri… Görülüyor ki bir ateş var ve bu ateşten kaçmak mümkün değil. Yeni bir sayfa açılmalı. Şiddetten ve ötekileştirmeden uzaklaşmak, geliri adaletli dağıtmak, demokrasi ve laiklik gerek.
 
Mario Levi: Herkes gibi bir endişeye kapıldım, üzüntüye ek olarak. ‘Ne oluyoruz?’ sorusunu sormaya başladım. İnsanlık, böyle bir yere nasıl vardı? Canlı bombalar da bu dediğime dâhil.  Fransa’yı bildiğim için söyleyebilirim, bu Fransa için bir dönüm noktası. Ayrıca Işid’in en büyük zararı da savunduğu dine yani Müslümanlığa verdiğine inanıyorum. Oysaki Fransa, birçok ülkeden daha fazla bağlıdır laikliğe. Bu katliam, İslamafobi’nin artmasına neden olacaktır. En kötüsü de bu noktaya varmış olmak…
 


ARŞİV