“Geçmişime şarkılar yapıyorum”

Hayat hikâyesi bir belgesele de konu olan Ali Kartal namı-ı diğer Derd’Ali , 13 yıl polislik yaptıktan sonra tüm hayatı boyunca en çok istediği şeye, müziğe döndü. Kadıköy’de yaşayan Derd’Ali ile müzik yolculuğunu konuştuk

23 Kasım 2021 - 13:16

Hayat hikâyesi yönetmen Zafer Özgentürk’ün “Aşkın Derd'Hâli” isimli belgesel filmine konu olan Derd'Ali yani Ali Kartal eski bir polis. Çocukluğundan beri müzikle ilgilenen Ali Kartal yaşam koşulları nedeniyle polis olmuş ama iki farklı hayat arasında sıkışıp kalmış. 2018 yılında malûlen emekli olan ve artık sadece müzikle ilgilenen Derd’Ali ile Moda Kitap’ta hem yeni şarkısı “Mahpeyker”i hem de müzik yolculuğunu konuştuk.

  • Sizin hayat hikâyeniz belgesel oldu ve bu çok rastlanan bir durum değil. İlginç bir hayat hikâyeniz var. Biraz anlatabilir misiniz?

Adanalıyım. Aileden gelen bir gelenekle polis oldum. Büyük abim emniyet müdürü ortanca abim de polis. Babam Urfa’dan göçmüş, annem Adıyaman’dan Adana’ya gelmiş.

Bizim aile yapımız da biraz değişik. Annem iki evli, babam da iki evli. Adile Naşit ile Münir Özkul’un Neşeli Günler filmi gibiyiz. Babamın eşi ölüyor dört çocuğuyla ortada kalıyor, annem de eşinden boşanıyor iki çocuk var. Bunları evlendiriyorlar iki çocuk annem, dört çocuk babam getiriyor, bu evlilikten sadece ben doğdum. Zorlu bir hayattı. Babam at arabacısıydı. Hamallık yapıyor, çimento taşıyormuş. Ben üç yaşındayken vefat etmiş. Büyük abim babamdan olan kardeşlerini alıp evden ayrılmış. Ben, annemin diğer eşinden olan engelli oğlu ve ablam kaldık, diğer kardeşlerimi yıllar sonra tanıdım.

  • Ne zaman müzikle ilgilenmeye başladınız?

Ortaokulun sonu, lisenin başlarıydı. Ablam gitar aldı. O zamanlar Düş Sokağı Sakinleri’ni falan çok seviyordum. Gitar çalmaya başladım. “Terk-i Alem” isimli bir grup kurduk. Adana’nın bir çok mekanında çaldık. Arkadaş söz yazıyordu müzikleri ben yapıyordum.

Lise biterken annem “bu çocuk ne olacak” deyip beni abimin yanına götürdü. Hayat gailesinden ötürü polis okulu sınavlarına girdim. Parasızlık, bir yere ait olmama durumu derken ben şuursuz bir şekilde polis oldum. İlk görev yerim burası yani İstanbul.

“POLİSLİK YAPAMAZ HALE GELDİM”

  • Yıl kaç? Nerede çalıştınız?

2007 yılıydı. 21 yaşındaydım. Bayrampaşa Çevik Kuvvet’te sonra da Taksim’de Güven Timi’nde çalıştım. Liseden kalan müzik aşkı sönmüş değildi. Kadıköy’de konserlere gidiyordum. Polislik çatışması da hiç bitmiyordu. Mesela insanlarla tanışıyordum, polis olduğumu anladıklarında uzaklaşıyordu. Yıllarca kişilik çatışması yaşadım.

Sonra engelli abime yakın olmak için tayin istedim ve tayinim baba memleketim Urfa’ya çıktı. Urfa’da bir karakolda yazıcı olarak göreve başladım.

İstanbul’da bulamadığım ortamı Urfa’da buldum. Orada çok farklı ve güzel bir ortama dahil oldum. İki sene içinde hayata bakış açım iyice değişti ve polisliği yapamaz hale geldim.

  • Polisliği yapamaz hale gelmenizi biraz anlatır mısınız, nasıl oldu?

Olmuyordu. Gündüz gidiyordum, karakolda enteresan benle ilgisi, alakası olmayan anlaşamayacağım insanlar arasında çalışıyordum. İlişki kuramıyordum. Akşam da arkadaşlarla buluşup müzik yapıyor, sohbetler ediyorduk. Alakasız iki yaşamdı.

İnsan hayatında kabuk atar ya evriliyorsunuz. Gün geçtikçe öyle bir durum olmaya başladı. 2012 yılında Polis Akademisi’nin Bando Mızıka Akademisi sınavı açıldı. Sınava girdim ama beni almadılar. Sınav sonuçları açıklandıktan sonra karakol amirinin yanına gidip ben bu işi yapamıyorum, nasıl yapacağız diye sordum. O da “Sen zaten iyi değilsin, silahını alalım seni bir hastaneye sevk edelim” dedi. Hastaneye sevkim yazıldı, psikiyatriste de durumu anlattım. Silahım alındı. Altı ayda bir kontrole gitmeye başladım. Evrak işinde çalışmaya başladım.

  • Peki diğer polislerin tavrı ne oldu?

Bana tuhaf tuhaf bakıyorlar “bu delirdi mi?” diyorlardı. Daha sonra Adana’ya tayinim çıktı. Bu arada 2016 yılında Ufuk Beydemir’in “Ay Tenli Kadın” şarkısında santur çaldım. O şarkı dünya genelinde çok beğenildi. Şarkı bu kadar beğenilince emniyet teşkilatında da herkes duydu. Polis radyosunda çalışmaya başladım. İnsanların bakış açısı da değişti. Sağlık sürecim devam ediyordu. Heyete çıktım. “Benden ne kadar polis olur” diye sordum. Heyet görüş bildirdi. Emekli oldum. Yani 2018 yılında belgeselim ve albümüm çıktı, emekli oldum ve evlendim.

  • Kadıköy serüveniniz ne zaman başladı?

Ben çok iyi bir Kesmeşeker dinleyicisiyim. Bir de Mehmet Şenol Şişli var, Kargo grubunun bas gitaristi. Benim ismimi koyan da Mehmet Abi. Onların buradaki varlığı sayesinde burada yaşama isteğim vardı. Eşimle birlikte İstanbul’a gelmeye karar verdik. İyi ki gelmişim. Kadıköy hayata bakış açımı da değiştirdi. Pandemiden üç, dört ay önce geldik. Onlar sayesinde bir takım ilişkiler kurduk. Kızıltoprak’ta oturmaya başladık.

 “ZEYTİNİ SAYARAK YEDİK”

  • Anneniz belgeselde “müzikten geçinilmez, mesleğinden olacak diye korkuyorum” diyor. Emekli oldunuz ama emekli maaşı da belli. Yani annenizin korktuğu olmuş. Nasıl geçiniyorsunuz?

Polis emekli maaşı çok düşük değil. Teliflerden küçük bir meblağ geliyor. Eşim Suna şimdi çalışıyor ama pandemi döneminde çok zor zamanlar geçirdik. Zeytini sayarak yediğimiz bir dönem oldu. Ben hayatımda hiç o kadar dibe vurmamıştım. Suna ile sırt sırta verip burada bir hayat kurmaya çalışıyoruz.

  • İlk albümünüz Kalan Müzik’ten çıktı. Onun dışında farklı çalışmalarınız da oldu değil mi? Şimdi neler yapıyorsunuz?

Evet, iki şarkım başka bir şirketten çıktı. Sonrasında sekiz tane bağımsız single yayınladım. Ahmet Ali Arslan bana destek olup, yol gösteriyor. Evde bir odayı stüdyoya dönüştürdüm. Amacım hikâyemi ve şarkılarımı insanlara duyurabilmek. Şimdi geçmişime şarkılar yapıyorum. 70’ler, 80’ler müziğini ezbere biliyorum. Kendi müziklerimi yapıyorum. Ahmet Ali Arslan, Ergin Kandemir ile birlikte çalışıyoruz.

  • Son çalışmanız Mahpeyker’den bahsedelim?

İki yıldır üzerinde çalışıyoruz. Klibini de çektik. Klipte eşim oynuyor. Sponsor olmadan her şeyini kendimiz yaptık. 70’ler Anadolu pop tarzında. Bir adamın sevgilisine olan aşkını anlatıyor. Biraz Barış Manço’nun esprili tarafı var, müzik biraz Cahit Berkay’ı andırıyor. Söz ve müzik bana ait. Düzenlemesi Ergin Kandemir’e ait. Çok güçlü bir şarkı.

 DERTLİ ŞARKILARDAN DERD’ALİ’YE

Adınız niye Derd Ali?

İstanbul’da ilk yaşadığım dönemde Derd Ali yoktu. Rock müzik, Kesmeşeker dinleyen bir adamdım. Urfa’ya gidince Alevilerin yaşadığı Kısas Köyü var. Bağlama çalan bir arkadaşım beni oraya götürdü. Ve bende türkü merakı başladı. Deyiş yazmaya başladım. Yazdığım deyişleri Mehmet Abi’ye, Cenk Abi’ye gönderiyordum. Mehmet Abi de “Çok dertli yazıyorsun, senin adın Derd Ali olsun” dedi. Olsun dedim (gülüyor), öyle başladı.

 


ARŞİV