Gezi’den Kadıköy sokaklarına şiirler

Yiğit Ergün, 27 yaşında genç bir şair... 6 yıl önce yazmaya başladıklarını bir kitapta toplayan genç şairin, Gezi direnişinden Kadıköy sokaklarına bir şiir yelpazesi var

09 Mayıs 2019 - 10:31

Hukuk okurken yarıda bırakıp Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde sinema okumaya başlayan Yiğit Ergün, üniversite yıllarında şiirle tanıştı. Birçok dergiye şiirlerini yollayarak başlayan serüven, bu ay Anima Yayınları’ndan çıkan bir şiir kitabına ulaştı. 

Ergün, bir genç şair olarak şiiri neden tercih ettiğini, kuşağının şiirle ilişkisini, Gezi direnişinden, Kadıköy sokaklarına birçok konuyu gazetemize anlattı.

Ne zaman başladın şiir yazmaya?

6 sene önce başladım yazmaya. Hayatımın bir döneminde kendimi gebe hissettim. Dilini arayan biri gibiydim, düz yazı da yazıyordum. Kendimizi ifade edecek alanlar arıyoruz, bende de 21-22 yaşında başladı.

“BİRDENBİRE, ANSIZIN…”

Neden şiiri tercih ettin?

7-8 tane de öykü yazdım ilk dönemlerde, dergilere gönderdiğim şeyler oldu ama şiirde karar kıldım. Bu karar biraz kendiliğinden oluştu. Şiir benim için bir tutku. Öykü daha değiştirilebilir bir şey, benim için şiir daha doğrudan bir kendini ifade etme biçimiydi. Birdenbire ve ansızın yazdığın bir şeymiş gibi.

Aklına bir şey geliyor ve hemen yazmaya mı başlıyorsun?

Detaylar benim şiirimi oluşturan…  Metropol ve bu metropolün etkilediği insanları irdelemeyi seviyorum. Kadıköy doğumluyum zaten ve kent hayatı beni çok etkiliyor düşünürken. Masanın başına oturarak yazmaya çalışmanın şiiri öldürdüğünü düşünüyorum. Sürekli not defterimle geziyorum ve gördüğüm şeyleri not ediyorum. Şiirin agresif, içe dönük bir ruhu var. Gördüğüm şeyler notlara dönüşüyor, o notlardan, hikâyelerden bazılarını da şiire evriltiyorum. Benim için şiir, içe dönüş ve dışa kusma.

Şiir eski popülerliğini kaybediyor mu?

Şiir hiçbir zaman ölmez. Ama eskiden şiirin kendine has bir kitlesi vardı. Dergi kültürü daha yaygındı. Bugün sosyal medya ve mevcut ortam şiirin görünürlüğünü arttırsa da önemini zedeliyor. Bazı sayfalar var, şairi bile paylaşmadan şiiri dolaşıma sokuyor, bazen de yanlış olabiliyor mesela. Can Yücel ile Cemal Süreya’nın dâhil olduğu 9 şair, zamanında ‘şiir grevde’ diye bir eylem yapmışlar. Reklam ajansları, şairlerin dizelerini izinsiz kullandığı için olan bir eylemmiş. Bugün de bu gerçekleşiyor, bunun önüne geçilmeli.

Kendini ne zaman ‘şair’ olarak görmeye başladın veya başladın mı?

Kabuğumdan kurtulduğumu söyleyemem, bu bana düşmez. Ama bir şairi şair yapan 1. tekilden ne kadar kurtulduğuyla alakalı. Her sanatçıda ego olabilir ama ben kendi hikâyemden çıkıp, metrobüsteki insan yazmaya başladığımda daha iyi yere geldiğimi hissettim.

“HER ŞEY POLİTİK”

Kitapta ‘Y kuşağına’ ayırdığın bölüm var. Nasıl ortaya çıktı?

Kuşkusuz yazdıklarımda kendi kuşağımın çok büyük bir etkisi var; örneğin Gezi direnişinin. Orada hayatını kaybedenlere de şiir yazdım. Keşke o insanlar ölmeseydi ve ben yazmasaydım diye de düşünüyorum. Kitaptaki ‘Y kuşağı sendromu’ bölümü politik şiirlerin ağırlıkta olduğu bir bölüm. Benim için her şey politik. Akbilin bittiğinde o sesi duyman, ilişkilerin, bunca hız, yıpranmışlık... Hepsi politik.

Genç bir şair olarak zorlandın mı?

Şiire değer veren yayınevi sayısı ne yazık ki çok az. Büyük yayınevleri şiir dosyası kabul etmiyor bile. Kendinizi duyurmak için dergilere gönderiyorsunuz, yarışmalara giriyorsunuz. Ekleyeyim, genç şiirin önünü tıkayan 50-60 yaşlarında, ana akım şiir dergilerinde bazı isimler var. Bunlar da ciddi engel.

Kimleri okuyorsun?

Mehmet Eroğlu’nu çok severim. Hakan Günday, Metin Kaçan; şairlerden de Cemal Süreya, Küçük İskender, Ahmet Erhan sevdiğim isimler.

Kadıköy’e dair şiirin de var…

Kadıköy alt metin olarak bütün şiirlerimde var. Burada doğdum ve burası başka bence. Mesela Beyoğlu’nda olduğu gibi buranın da kendine has bir ruhu var. Kadıköy’ün bir sokak kültürü var. Her şair kendi kuyusunu bulur ama edebiyatla uğraşan biri için burada daha fazla imkâna sahip de oluyorsun.

“TÜM ÇAĞZEDELERE YAZIYORUM”

Kitapta 3 bölümü neye göre ayırdın?

Ben genellikle gece yazan biriyim, en çok kullandığım sözcük de bu sanırım. İlk bölüm ‘Gece gelen’ ilk dönem yazdıklarım, daha bu hayattan kaçtığın yermiş gibi geliyor. ‘Y kuşağı sendromu’ daha politik şiirler, ‘Platonik’ bölümü ise daha aşkı içeren bir bölüm. Kitabın isminin de Gece Gelen olması bence uygun oldu. Gece yalnız olmak beni iyi de hissettiriyor, aynı zamanda o zamanlarda tanıştığım insanları daha sahici buluyorum.

Şiirlerini kimlere yazıyorsun?

Bu çağın getirdiği iletişim biçimlerini, dayatılan hızı reddedenlere yazıyorum. Tüm çağzedelere… Alışılmış hayal kırıklıkları şiiri besler, ilk darbelerde oturup yazmazsın. Tüm yaşıtlarımın hissettiği bu hayal kırıklıklarını aktarabileceğim bir alan şiir. Mutlu bir insan olsaydım, hayatım daha konforlu olsaydı şiir yazmazdım. Şiirin bunların düşmanı olduğunu düşünüyorum. Ben bazı şeylerle yüzleşmek için yazıyorum.


ARŞİV