Türkiye’nin ilk sivil hava yolunu kuran ve hayatını “milli uçak” yapmaya adayan Vecihi Hürkuş’un film gibi hayatı gerçekten de film oldu… Hürkuş’un imkânsızlıklar ve engellere rağmen cesaret ve azimle geçen yaşamı, “Hürkuş: Göklerdeki Kahraman” adıyla beyazperdeye aktarıldı. Yönetmenliğini Kudret Sabancı’nın yaptığı, başrollerini Hilmi Cem İntepe ve Gizem Karaca’nın paylaştığı film, 25 Mayıs’ta sinemaseverlerle buluşmaya hazırlanıyor.
Biz de Kızıltoprak’taki atölyesinde imal ettiği ilk uçağıyla Fikirtepe’den uçuş yapan Kadıköylü hemşehrimiz Hürkuş’un filmini konuşmak üzere yönetmen Kudret Sabancı’yla Kadıköy’de buluştuk.
Şimdiye kadar filminin yapılmaması beni de hayrete düşürüyor. Nasıl yapılmaz? 5 ömürlük bir hayat yaşamış bir isim Vecihi Bey. Her sinemacının filmini çekme hayali olabilecek bir karakter. 1915-1917’lerde uçak yapmaya başlıyor. O dönemde uçağa binmek, uçak kullanabilmek, uzay mekiğine binmek gibi bir şey aslında! Büyük cesaret isteyen bir süper kahramanlık…
Hiç aynı mekânda birkaç yıldan fazla durmamış. 6 ay İstanbul’da kalıyor 1. Dünya Savaşı döneminde, oradan Irak cephesine gidiyor. Tekrar İstanbul’a geliyor 3-5 ay kalıyor, Erzincan’a geçiyor. Orada Ruslara esir düşüyor, tekrar dönüyor kaçıyor. Sonra Osmanlı’daki Hava Taburları’na katılıyor. Hayatı maceralarla dolu...
“BUNLARI BİZİM ANLATMAMIZ LAZIM”
Evet, maalesef ki bizim 1. Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı dönemi havacılarımızdan pek söz edilmez, fakat çok önemliler. Mesela Yüzbaşı Fazıl, Yüzbaşı Mehmet Ali, Fethi Bey… Bu kişiler havacılık tarihinin unutulmaması gereken isimleri.
Çünkü tarihimizi bilmek, anlamak, anlatmak, sahip çıkmak gerekiyor. Özellikle de Kurtuluş Savaşı hikâyelerimizin mutlaka ve mutlaka anlatılması gerekiyor. Bu yüzden daha çok film, daha çok dizi izlememiz daha çok okumamız, yazmamız lazım. Biz kültürümüze sahip çıkmazsak başkaları istediği gibi yok eder. Eğer biz anlatmazsak, başkaları kafalarına göre anlatırlar, çarpıtırlar. Bunları bizim anlatmamız lazım.
KALABALIK OYUNCU KADROSU
1 ayı biraz aşkın sürede çektik. Bazı sahneleri, tarihi dokusu korunmuş, çekime müsait bir şehir olduğu için Edirne’de yaptık. Geri kalanı İstanbul’da çekildi. Filmin içinde, günümüzde geçen bir hikayeyi Göztepe’de çektik. Cephe sahneleri için Kemerburgaz, Riva ve Maltepe’de setler kurduk.
Oyuncuyu seçerken, ünlü bir isim olmasından ziyade, Vecihi Bey’e benzerliğine baktık. İyi oyuncu olsun da varsın star olmasın dedik. Çünkü böyle filmlerde star oyuncunun, izleyiciyi gerçeklikten kopartmak gibi bir riski oluyor. Bu demek değildir ki filmde parlak isimler yok. Sürekli mekân ve insanlar değiştiğinden çok fazla karakter var. Kalabalık ve çok iyi bir oyuncu kadromuz var.
Kesinlikle öyle. Kullandığımız efekt teknolojisi Türkiye’de ilk defa denenen bir teknoloji. Green box gibi standart teknikleri zaten kullandık fakat Türkiye’de daha önce kullanılmayan 3 boyutlu lazer teknolojisini kullandık biz. Uçakları, karakterleri, oyuncuları, mekânları 3 boyutlu lazerle tarayıp sanal ortamda tekrar oluşturduk ve bunları filmde kullandık. Sette bulunmuş kişiler bile, sonradan izleyince nerede efekt olduğunu. Türkiye’de zannediyorum ki bu kadar görsel efektin kullanıldığı ilk film bu.
“GİŞE FİLMİ DEĞİL”
Bu bir gişe filmi değil, bu bir sanat filmi de değil. Bu bir dönem filmi. Bugünümüzü, geçmişe ve bu kahramanlarımıza borçluyuz. Bugünlerin ne kadar zorluklarla kurulduğunu bilelim ki kolay vermeyelim. Tam da bu nedenlerle filmimizi izlemeleri gerek.
Evet. Türkiye’nin çok reyting alan dizilerine bakın; Muhteşem Yüzyıl, Diriliş Ertuğrul, Vatanım Sensin. Bizim filmlerimiz, dizilerimiz dünyanın 4’te 3’üne satılıyor. Mesela, Binbir Gece diye bir dizi yaptılar, her yerde yayınlandı. Mesela o sayede Şili’deki kasabada yaşayan bir doktor, bizim burada develerle, kafamızda fesle, 4 tane kadınla dolaşmadığımızı gördü. Aslında İstanbul’un; Londra, New York, Paris’ten farklı olmadığını gördü. Mesela Muhteşem Yüzyıl diye bir dizi var, -ister beğenin ister beğenmeyin- bu dizi sayesinde, farzı misal Perulu bir bakkal şu anda Kanuni Sultan Süleyman’ı tanıyor.
Neden izlenmesin, izlenebilir tabi. Vizyona da girebilir, televizyonda da gösterilebilir. Yeter ki daha fazla insana ulaşsın.
Hayır, hiç kimsenin bir desteği yok.
HÜRKUŞ’UN RUHUNU YAŞAMAK…
Filmde “Vecihi” karakterini canlandıran Hilmi Cem İntepe, oynadığı rolden dolayı çok heyecanlı ve mutlu olduğunu belirterek, “Filmde çok büyük bir emek var. Gerçek bir kahraman Vecihi Hürkuş. Onun ruhunu yaşamak, onunla aynı şeyleri hissetmek değişik bir duyguydu benim için. Bazı sahnelerde zorlandım. Ben de ilk kez izledim görüntüleri ve çok heyecanlandım. İnşallah karşılığını alırız ve seyirci filmden memnun ayrılır.” dedi. Başrol oyuncularından Gizem Karaca da filmin duygusal tarafında yer aldığını vurgulayarak, “Gerçekten çok severek oynadık. İlk kez bir dönem filminde oynadım. O yüzden kendimi görünce heyecanlandım. Filmin her saniyesi bizim için çok değerliydi. Yaşadığım en farklı set deneyimim oldu.” diye konuştu.
KADIKÖYLÜ HÜRKUŞ…
1896 - 1969 yılları arasında yaşamış Türk pilot, mühendis ve müteşebbis olan Vecihi Hürkuş, Türkiye’nin ilk uçak tasarımcısı ve üreticisi. İstiklal Savaşı’ndan yeni çıkmış Türkiye Cumhuriyeti’nin göklere gönlünü vermiş bir ferdi olarak 1920’lerden itibaren yaptığı uçaklarla havacılığımızın gelişmesine katkıda bulunan ender kişilerden olan Hürkuş, Türkiye’nin ilk sivil hava yolunu kurdu. Kurtuluş Savaşı’nda ilk keşif uçuşlarını yaptı, ilk sivil uçağımızı bir mobilya atölyesinde imal etti. Hayatının yaklaşık 30 bin saatini havada geçiren ve ilk Türk havayolu şirketini kuran Hürkuş, yaşamını gökyüzüne ve Türk uçaklarını uçuracak milli havacıları yetiştirmeye adamıştı.
1930’da Kadıköy’de bir keresteci dükkânını kiralayarak, 3 ay içinde ilk Türk sivil uçağını (aslında ikinci uçağı VECİHİ XIV’ü) inşa etti. O günlerde bütün Kadıköy esnafı ona destek oldu. “Evet, bu uçağı Vecihi Bey yapıyor ama bu uçakta Kadıköy’ün şerefi var, biz senden para almayız” diyerek kendisinden hiç para almadılar. Hürkuş, ilk uçuşunu 27 Eylül 1930’da Fikirtepe’de büyük bir kalabalık ve basın topluluğu karşısında yaptı. Hürkuş’un adı; uçaklarını imal etiği hangarın yerinde yani Kızıltoprak’ta bulunan, Kadıköy Belediyesi’nin yatırdığı heykelde yaşıyor.