“Gönlümüz salaş o da girebilene”

Adana Ceyhan’ın varoş mahalleleri… Karanlık hikâyelerin, küfrün, yoksulluğun ve imkânsızlığın en yalın hali. Yunus Ozan Korkut, ilk filmi ‘Benim Varoş Hikâyem’i gazetemize anlattı

12 Ekim 2017 - 16:03
Yunus Ozan Korkut’un ilk filmi olan “Benim Varoş Hikâyem” mahalleleri gibi kendileri de toplumun kenarında kalmış 21 karakter üzerinden yaşamın zorlu koşullarına dair etkileyici bir belgesel/kurgu. Adana’nın Ceyhan ilçesinde geçen hikâye, aynı zamanda evrensel bir hikâyenin yerel örneği gibi. Kadıköylülerle beraber filmin yapım sürecini konuşan Yunus Ozan Korkut ile söyleştik. Korkut, “İzleyenler filmi çok komik buluyor. Ancak çok hüzünlü bir film. Yani sonuna doğru bu hikâyeye üzülmüyorsan insanlığından şüphe etmen gerekiyor” diyor

Öncelikle seni tanıyalım, kimdir Yunus Ozan Korkut?
1988 Adana doğumluyum. Ziraat mühendisiyim ama hiç ziraat mühendisliği yapmadım. Hiç aklımın ucundan bile geçmedi ziraat mühendisliği yapmak. 16-17 yaşımdan beri sinema yapmak istiyorum. Adana’dan da o yüzden çıktım. Üniversite kazanma hikâyem de böyledir yani, beni motive eden şey sinema yapma istediğimdi. Bunun için büyük şehre gitmem gerekiyordu. 

O zamanlar izliyor muydun, yani sinema takipçisi miydin?

Televizyona çıkanları izliyorduk. “Amores Perros” (Paramparça Aşklar ve Köpekler) benim için çok önemli bir filmdir. Onu izledikten sonra film yapmak istedim ben de.

Adana’yı benzetiyor musun Latin Amerika’ya?

Biraz benziyor ama Latin Amerika edebiyatına daha çok benziyor. Çünkü gerçek üstü birçok şey var. Herkesin inandığı ama gerçek olmayan birçok tuhaf şey… Bizim orada bir göl var, o göle düşenin bir daha çıkamayacağına inanılır. 20 metrekarelik bir alanı kaplayan bir göl. Hâlbuki böyle bir şey yok. Kendine özgü fantastik şeyleri var. Bence o açıdan benziyor biraz. 

Film yapma süreci nasıl gelişti? Ne zaman karar verdin Adana’da film yapmaya?
Film yapmaya 3 yıl önce karar verdim. Kendimden bir şeyler göstermem lazımdı, ama bunu samimi bir şekilde yapmam gerekiyordu. Benim tek samimiyeti yakalayacağım yer Ceyhan ve Ankara’daki arkadaş ortamım. Ankara ile ilgili bir şey yapma fikrim çok fazlaydı. Ancak çok fazla yapıldığı için açıkçası Ankara meselesine bulaşmak istemedim. 

Ankara pek keyifli olmazdı herhalde yani çok sıkıntılı bir şey olurdu.

Evet, daha bunalımlı bir iş olurdu o da parlak bir şey olmazdı. Zaten çok bütçesiz yapıyorsun yani sıfır bütçeyle, kendi imkânlarınla. O yüzden ben de Adana’da bir şeyler yapmayı düşündüm. İlk önce senaryo yazdım, sonra da bir süre iş güç derken çok vakit kalmadı. Zaten senaryo yazmakla bitmiyor ki onu çekmen lazım, çekmen için de paran olması lazım. O da yoktu bende. 

“HİKÂYELERİN TAMAMI GERÇEK”

Karakterleri nasıl belirledin? 

Hikâyeyi üzerine kurduğumuz bir adam vardı adını söylemeyeyim. O filmden çıkmak istedi, beklentilerini karşılayamadık. O yüzden film benim dış sesimle başlayıp, dış sesimle bitiyor. Karakterleri şöyle belirledim; dışarıdan baktığım zaman kim renkli geliyor, mesela Devran karakteri çok renkli bir karakter. Ceyhan’da çok spesifik ve lokal şeyleri kullandım ‘arabesk rap’ diye bir şey var onun lideri, onu çekmesem olmazdı. Kenan Abi mesela, Sarı Kenan o temsilidir yani, herkes bilir, sıkıntı olursa Kenan Abi çözer. 

Aslında film erkek dünyasını anlatıyor. 

Filme bir sürü kadın karakter de koyabilirdik ama bu kadın karakterler çok yavan kalacaktı film içerisinde. Adana’daki kadınlar da çok konuşmaya hevesli de değil, sürekli baskı altındalar. Eşi kızıyor, kardeşi bir şey diyor. Muhafazakâr diyemem Adana için ama; yani kendi kuralları olan bir yer, tedirginlik var. Kadın karakterler az ama seçtiğimiz karakterler güçlü karakterler bence. Duruşlarını erkeklik üzerinden tanımlıyorlar işin dramatik tarafı da bu. Benim koyacağım bütün karakterler de böyle olacaktı. Bu sebeple kadınları anlatamayacaktık filmde. Birkaç kadın karakter daha koymak istedik ama birisinin eşi cezaevindeydi sıkıntı çıkarıyordu, bir tanesi de töre cinayetinden dolayı Adana’ya kaçmıştı.

Filmden çıkarken şunu hissettim; gerçeklik ve kurmaca nerede başlıyor, nerede bitiyor. Oyunculuklar iyi olduğu için rol de yapıyorlar gibi hissediliyor ne dersin?

Anlatılan hikâyelerin tamamı gerçek ama temsilleri farklı. Yani bir sinema akışı var orada. Ama onu canlandıran karakterlerin bir bakışı da var. Birkaç yerde oyunculuk var, sadece hikâyenin gerçek olduğu bilinsin yeter. Çünkü insanlar ne hissettiklerinden çok işin gerçek olup olmamasıyla ilgilenmeye başladı ve bu benim çok hoşuma gitmedi önemli olan senin ne hissettiğin. 

Film daha vizyona girmeden fragmanıyla sosyal medyada çok fazla yayıldı. Sence neden bu kadar ilgi gösterildi?
 
Antalya Film Festivali’ne filmin tamamı hazır olmadan gittim, hayatımda yaptığım en büyük hataydı. Orda premier yapmak için dünyadaki bütün premierleri kaçırdım. Film bitmemişti haliyle, orada dağıtımcıyla karşılaştım dedi ‘bu filmi vizyona sokalım’. Antalya’daydık film daha sosyal medyada patlamamıştı. Berlin Film Festivali’nin market bölümüne gitti film. 1 saat içinde fragmanı hazırladık. Çok üstün körü verilmiş kararlardı. Sonra bunu Youtube’ye 
koyduk, aradan 1 ay geçti 3 bin kişi falan izlemişti. 

“ASLINDA HÜZÜNLÜ BİR FİLM”

 “Kötülüğü meşrulaştırıyorsun” diye bir eleştiri geldi mi? 

Çok fazla geldi, hem de Adana’dan. Adana’mızı kötü gösteriyorsun dediler. Bunları filmi izlemeden diyorlar ayrıca. Ceyhan 200 bin nüfuslu bir yer tabi ki tamamı filmdeki gibi değil. Ama benim mahallem böyleydi. Arkadaşlarıma bir borcum vardı onu anlatmak istedim. Çünkü arkadaşlarımın yarısı öldü. Bir şekilde vuruldular, boğuldular, kaçtılar… Biz böyle insanlarız herkesin böyle görmekten kaçındığı, sadece dışarıdan gülerek anlattığı insanlar. İzleyenler filmi çok komik buluyor. Ancak çok hüzünlü bir film. Yani sonuna doğru bu hikâyeye üzülmüyorsan insanlığından şüphe etmen gerekiyor.

Bir sahnede bir zamanlar aktif olan fabrikanın şimdi harabe halini gösteriyorsun. İşsizliğin yarattığı açmazları da bir şekilde göstermek niyetindesin sanırım. 

Tamamen işsizliğin anlatıldığı bir yer. Onları şiddete yönlendiren şey adaletsizlik. Bu insanlar kendince bir eşitlik arayışında. O yüzden hırçınlar. Ama bu çok normal zaten. Herkesin anlayabileceği bir hikâye bence, sadece biraz içeriden bakmak lazım.

Aslında hayalleri olan ama gerçekleştiremeyen insanların dünyası.

Kesinlikle. O kadar güzel o kadar büyük hayalleri var ki… Kendimden yola çıkarak düşünüyorum da hayalini kurduğum bir şeye yaklaşamazsam hırçınlaşırım. Bu adamlar da hayalini kurduğu şeye yaklaşamıyorlar ve hırçınlaşıyorlar. Birinin çok güzel hayalleri var Arsenal’da oynamak istiyor. 

Tek başına film yapmanın büyük sorumluluğu var. Yapımcı bulmakta zorlandın mı?
Halil Ünlüeser ve Bağış Erten filmin tamamlanmasına destek oldular. Onların destekleri sayesinde filmi tamamladık. Herhangi bir beklentileri de olmadı, benim için çok özel insanlar.

Senaryoyu mu beğendiler?
Benim içimdeki o hikâyeyi beğendiler. Destek olunması gerektiğini düşündüler. Hayatlarının içine girdim çok yoğun insanlar. Onların zamanlarını çaldım ama bana çok faydası oldu açıkçası onlar olmasa bu film olmayacaktı net söyleyebilirim yani. 

ARŞİV