Timurtaş Onan’ın 2000-2020 yılları arasında İstanbul’da çektiği sokak fotoğraflarından siyah beyaz bir seçki sunan “İstanbul Bir Garip Şehir” kitabı kısa süre önce fotoğraf severlerle buluştu. Fotoğraf çekmeye başladığı 1980’li yıllardan bu yana İstanbul’u defalarca farklı açılardan fotoğraflayan Onan, son kitabı ile izleyiciyi bu defa değişimin yaşandığı mekanlara çağırıyor.
Fotoğrafa gençlik yıllarını yaşadığı Kadıköy’de adım atan Onan ile hem kitabını hem de İstanbul’un ve Kadıköy’ün değişen yüzünü konuştuk. Onan, “Dönüşüme paralel olarak kent insanının yaşamını dramatik ama yer yer mizahi bir biçimde vermek istedim.” diyor.
DRAMATİK AMA MİZAHİ
“İstanbul Bir Garip Şehir” adlı kitabınızda 2000-2020 yılları arasında çektiğiniz fotoğraflar yer alıyor. Nedir bu kitabın öyküsü?
“İstanbul: Bir Garip Şehir”, 2023 yılına kadar çıkaracağım beş kitaplık antoloji serisinin ilki olan “İstanbul: Her Şeye Rağmen” den sonra ikinci kitabım ve İstanbul’un kültürel ve kentsel dönüşümü konusunda çektiğim projelerden biri. Dönüşüme paralel olarak kent insanının yaşamını dramatik ama yer yer mizahi bir biçimde vermek istedim. Şu anda devam eden “Dönüşen Şehir” adlı lomografi projem yine kentte kültürel ve fiziksel yozlaşmaya işaret ediyor.
20 yılda İstanbul'da neler değişti? Büyük bir değişim için 20 yıl uzun bir süre sayılmaz ancak özellikle son 10 yıldır İstanbul'un fiziksel özellikleri ve sosyal yapısı hızlı bir şekilde değişti.
Tamamen katılıyorum. Ülkemizde 1980’li yıllarda başlayan küreselleşme ideolojisi ve buna paralel neoliberal politikalarla şehrin hem fiziksel dokusu hem de yaşam dinamikleri son 20 yılda hızlı bir değişim geçirdi. Rant uğruna yerleşik alanlar, evler, mahalleler yok edildi. Tarım ve orman arazileri, imara açılarak canlı yaşamı yok edildi. İstanbul’un tarihi bölgeleri ve semtlerindeki ahşap evler binalar restorasyon adı altında komik binalara dönüştürüldü.
1990’ların başında yeniden sanat ve kültür merkezi haline gelen Beyoğlu’nda, 2000’li yılların ortalarından itibaren caddeye kimliğini veren müesseselerin el değiştirmesi sonucu, yerlerini giyim ve yemek zincirleri aldı. Sinemalar kapandı, bazıları hala direniyor ama karantina dönemiyle birlikte çok zor bir süreç yaşıyorlar.
BİNLERCE FOTOĞRAFIN ARASINDAN
20 yıl boyunca kaç fotoğraf çektiniz acaba? Kitapta kaç fotoğraf yer alıyor?
Kitapta 120 fotoğraf yer alıyor. Binlerce fotoğraflık İstanbul arşivimden seçmek gerçekten çok zor oldu.
Seçkiyi nasıl yaptınız?
Tek tek her fotoğrafla hesaplaşmak lazım. “İstanbul: Bir Garip Şehir”in fotoğraf seçimi üç ayımı aldı. Kitabın tasarımını da eşim Sennur Onan yaptı.
1980'li yıllardan itibaren İstanbul'da fotoğraf çekiyorsunuz. Arşivdeki fotoğraflarınıza dönüp baktığınızda nasıl bir hisse kapılıyorsunuz? Sizi en çok etkileyen duygu ne oluyor?
Beni en çok etkileyen duygu bir gün bu arşivin ne olacağı. 1980’lerden bu yana çok çalıştım. O dönemlerde bulunduğum ortamlara ve psikolojik durumuma bağlı olarak birçok farklı proje ürettim. Bütün bu arşivin Türkiye gibi bir ülkede değerlenmesi çok zor. Kendi imkanlarımla ve sevenlerimin desteğiyle bazı işlerimi yayımlayabildim ve belki birkaç çalışmamı daha kitaplaştırabilirim ama devamını görmeye ömrüm yetmez herhalde diye düşünüyorum.
Türkiye fotoğraf kitabı sayısında hala çok geride. Ancak son yıllarda birçok sanatçının fotoğraf kitabını görmek de mümkün. Dijitalde yer alan fotoğrafların hızlıca tüketildiğini düşünürsek sizce fotoğraf kitapları daha mı önemli hale geliyor?
Sosyal medyada her gün binlerce fotoğraf paylaşılması bence güzel bir devinim. Amatör fotoğrafçılığın, dijital teknoloji ve küçük kameralar sonucu iyice yaygınlaşması aynı zamanda ciddi eserleri tüketen bir meraklı kitlenin ve koleksiyonerlerin doğmasına sebep oldu. Dünyada bu konuda ciddi kitabevleri var ve fotoğraf kitapları farklı fotoğrafçıların farklı bakışlarıyla çağımızın tanığı olarak sanatseverlerin kitaplıklarında yerini alıyor. Bu sanata tüm yaşamını adamış kişilerin eserleri kesinlikle kitaplaşmalı diyorum.
Onan’ın “İstanbul: Her Şeye Rağmen” adlı kitabında yer alan fotoğraf, Kadıköy’ün 1980’li yıllarını anlatıyor
“BİR PARÇAM KADIKÖY’DE YAŞIYOR”
Şu an Kadıköy'de yaşamasanız da ben sizin Kadıköylü olduğunuzu biliyorum. Liseyi burada okudunuz, uzun bir süre bu semtte yaşadınız. Kadıköy sizin için ne anlam ifade ediyor?
Kadıköy tüm gençliğimin geçtiği yer. Moda ve Caddebostan’da yaşadım o yıllarda. Ortaokuldayken Reks Sineması’nın karşısındaki pasajdan 8mm film kiralar Neşe Sokak’taki evimizde ailece izlerdik. Fotoğrafa merak salmama neden olan Antonioni’nin “Blow Up” adlı filmini Bahariye Ocak Sinemasında izlemiştim. Kızıltoprak Kent, Bahariye Opera, Efes ve Feza sinemaları artık yok. Budak Açık Hava Sineması CKM olmuş. Kalamış Köhne’de vakit geçirirdik eskiden ama şu anda marina var yerinde.
Onan’ın “İstanbul: Her Şeye Rağmen” adlı kitabında yer alan fotoğraf, Kadıköy’ün 1980’li yıllarını anlatıyor
Kadıköy sizin için hala bir fotoğraf vahası gibi ama. Ne dersiniz?
Kozmopolit yapısı ile Kadıköy Rıhtımını çok severim. Denize doğru bakıldığında Haydarpaşa’nın görüntüsü, konservatuvar, çiçek tezgahları ve iki iskele bence her türlü estetik yoksunu uygulamaya rağmen orayı güzelleştiren şeyler. Moda fiziksel kimliğinden çok şey kaybetmemiş görünüyor. Pasifik Pastanesi, Moda Çay Bahçesi ve Dondurmacı Ali hala var.
Merkezden dışarılara çıktıkça kontrastlar gittikçe artıyor. Fikirtepe, yarım kalmış dönüşümüyle kanayan bir yara görüntüsünde. Üst Göztepe ve Yeni Sahra’dan Ataşehir’e doğru yürüdükçe gözlerime inanamıyorum. Her taraf üst üste binmiş beton yığınları, bir sürü AVM ve plazalar ile dolmuş. Dönüşüm buralarda tam anlamıyla etkisini göstermiş. Tüm bu eleştirel tavrıma rağmen bir parçam Kadıköy’de yaşıyor. Çünkü burası büyüdüğüm yer.