Gözyaşı Çetesi’nin “Karar”ı

Semtin sevilen müzik grubu Gözyaşı Çetesi son uzunçalarları “Karar” ile müzikseverlerle buluştu. Grubun kurucuları Pınar Balcı ve Umut Arabacı ile söyleştik

12 Aralık 2018 - 09:23

Fotoğraflar: Gökhan Göktaş 

Pınar Balcı, Umut Arabacı, Anıl Dağ, Barış Çakmakçı, Faruk Kavi, Sinan Tınar’ın oluşturduğu Gözyaşı Çetesi, ikinci uzunçalarları Karar’ı müzikseverlerle buluşturdu. 6 şarkının yer aldığı bu albüm aynı zamanda Gözyaşı Çetesi’nin farklı denemeler yaptığı bir çalışma. Grubun kurucuları Pınar Balcı ve Umut Arabacı ile Gözyaşı Çetesi’nin müzik dünyasını, Karar’ı ve Kadıköy’ü konuştuk.

BU NASIL BİR ÇETE?

İki albümünüzde de hüzünlü şarkılar var ama ağlayacak kadar değil. Nasıl bir çetesiniz?

Umut Arabacı: Gözyaşı Çetesi ismi aslında yıllar önce Pınar ile aramızdaki bir espriden çıktı. Dinlediğimiz müziklerde ya da yeni keşfettiğimiz müzikleri birbirimize dinletirken ruhumuza dokunan melodileri tanımlamak için “bir damla gözyaşı” derdik. Buradaki gözyaşı bir çok duygunun karşılığı aslında. Hüzünlü bir grup olduğumuzu düşünenler yanılıyor. Kavuşan iki insanın gözlerinde de, yıllarca emek verip bir başarı elde etmiş bir sporcunun gözlerinde de, kime yazıldığı belli olmayan şarkı sözlerini dinlerken sizde yarattığı hisle kendi gözlerinizde de görebileceğiniz gözyaşları bunlar. İnsan olmayı temsil ediyor, birçok duyguyu barındırıyor.

Pınar Balcı: Beraber müzik yapmaktan zevk alan insanlarız. Kim olduğumuz , kaç kişi olduğumuz pek önemli değil aslında. İyi müzik ve sıkı dostluklar oldukça çete kendi yolunda ilerlemeye devam edecek.    

ELOKTRONİK MÜZİĞİN KEŞFİ

Birinci albümünüz Garip Dava’dan 2 yıl sonra, yakın zamanda ikinci uzunçalar Karar'ı çıkarttınız. Değişiklikler oldu mu 2 yıl içinde?

Pınar Balcı: İki sene içinde denemekten, özgürce düşünmekten korkmadık . İkinci albümde parçalar şarkı formatında olmalı kafasından çıktı ve  çok daha uzun doğaçlamalara yer verdik. Saplantılı aranjelere girmedik. Bu herkes için radikal bir karar oldu. Sonuçta stüdyodan müzik kazandı diyerek ayrıldık.

Umut Arabacı: Hayat ilerlerken insana her daim farklı duygular yaşatıyor, zamanla birlikte hayatlarımız da ilerliyor. Tabii ki bu değişimler ve farklı duyguların bizi beslemesi de müziğimize yansıyor. Kendimizi değişime kapatırsak hayatın gerisinde kalacağımızı düşünüyorum. 

Birçok yeni grup şu sıralar elektronik müziği sık kullanmaya başladı. Sizin de tercihiniz böyle olmuş. Bunun özel bir nedeni var mı?

Pınar Balcı: Elektronik müziğin dünyadaki gelişimine yakından şahit olduk. 90 sonlarına geçerken Chemical Brothers ve Underworld’u keşfettiğimde elektronik müziğin, hayata bakışıma ve  farkındalık geliştirmemde nasıl bu kadar etkili olabildiğine çok şaşırmıştım. İkisine de benim için o dönemin şamanları diyebilirim. Müzikte ulaşmak istediğim yer onların benim ruhuma dokunduğu gibi birilerinin ruhuna dokunabilmekti. İçimdeki boşluğu müzik aşkı doldurdu. Yaptığım parçaların üstüne Umut bas çalmaya  başladı. 2000’lerin başında Digitalism, Soulwax gibi bilgisayar alt yapısı üstüne enstrüman çalan gruplar çıktığı dönemde müzisyen arkadaşlarımızla Gözyaşı Çetesi’ni kurduk. Sevdiğimiz elektronik parçaları alt yapıdan gelen “sequencer”lar üstüne çalarak yorumluyorduk, bazı bestelerimizi çalıyorduk. 2000 ortalarında LCD Soundsystem gibi bilgisayar olmadan elektronik dans müziğinin tamamıyla insanlarla çalındığı dönemde anladık ki bilgisayardan gelen metronoma bağlı kalmak müziğin ruhunu ve dinamiklerini öldüren bir etken.  Arada grupta değişiklikler oldu basın ve davulun mükemmel uyumunu yakaladık. Perküsyon, vokal, gitar, synth bu uyuma göre şekillendi.

Bütün bunların tadını aldıktan sonra da çalarken bir daha alt yapıya ihtiyacımız olmadı. Garip Davam şimdiki kadroyla ilk hücum kayıt deneyimimizdi iyi bir  ısınma oldu. Albümden sonraki süreçte Afrika’dan çıkan müzikleri zevkle dinledik. Perküsif çalınan rifflerin, az çalınan notaların gücünü keşfettik. Bizim için dans müziği çok daha lezzetli ve derinliği olan bir hal aldı. Karar’ın kayıt sürecinde deneyimliydik ve ne yapmak istediğimizi biliyorduk o yüzden içimizdekileri dışarıya daha iyi yansıtabildik. Konserlerde bütün bu ögelerin birleştiği doğaçlamalarla organik ve hipnotik dans müziğini yapıyoruz. Bunu yaparken ortaya kendine has bir müzik çıktı.    

              

“KENDİMİZİ BİR YERE AİT HİSSETMİYORUZ”

Albümdeki tüm şarkıların solistliğini Pınar Balcı üstleniyor. Aynı zamanda sözlerini yazıyor, beste yapıyor. O yüzden soruyu kendisine sormak istiyorum. Kendiniz yazdığınız için mi bu kadar içindesiniz şarkıların?

Pınar Balcı: Müzik paylaştıkça ve eşit dağıldıkça güzelleşen bir şey. Ben sadece bir hisle dar bir patikaya giriyorum grup arkadaşlarımı yanıma çağırıyorum ve oradan beraberce belirsizliğe açılan yollara doğru ilerliyoruz. Bu yolda giderken en çok beraber orada olmanın keyfini çıkarıyoruz. Kimse öne geçmiyor, vokal de dahil her enstrümanın kattığı şey olması gerektiği yerde. O zaman müzikte anlam ve bütünlüğe ulaşmış oluyoruz.      

"Kirlendi" adlı şarkınızda bir derdi de açık ediyorsunuz. Bu hayatla olan dertleriniz nedir?

Pınar Balcı: Açgözlülük çağımızın hastalıklarından biri. İhtiyacından fazla bir şeyi elde etmek için gücünü başkalarının üstünde kullanan insanları her yerde görüyoruz aslında. Dünya düzeni doyumsuzluk üstüne kurulmuş. Kendi cehennemimizde yaşarken bu hisleri süslerle örtmeye çalışmak bana manasız geliyor. İnsan gerçek duygularını görmezden gelip başkalarını suçlayarak ya da ezerek devam ettiği sürece asla gerçek anlamda var olamıyor.

Kendinizi “üçüncü yeniler” olarak bilinen akımın bir parçası olarak görüyor musunuz?

Umut Arabacı: Henüz ‘ne tarz müzik yapıyorsunuz’ sorusunun cevabını bile bulamadık. (gülüyor)

Pınar Balcı: Kendimizi bir yere ait hissetmiyoruz. Müzik yaparken başkalarının ne düşündüğünü pek sorgulamadık, ne üretiyorsak bundan zevk aldığımız için yapıyoruz. Tanımlama, kategoriye koyma kısmını isteyen yapabilir tabii ama bizim çalmaktan başka bir derdimiz yok.  

“KADIKÖY’ÜN HATIRINA...”

Yaşadığınız şehirle nasıl bir ilişkiniz var? Bu şehir müziğinizi, şarkılarınızı nasıl etkiliyor?

Pınar Balcı: İstanbul’da yaşamak çıkışı olmayan bir distopyanın içinde yaşamak gibi. Genelde kendinizi gerçekliği sorgularken buluyorsunuz. Bu hissin hayatımıza ve  müziğimize büyük etkisi oldu.   

Umut Arabacı: Pınar’ın yazdığı şarkı sözlerinde ve yaptığımız düzenlemelerde, enstrümanları kullanış seklimizde içten içe hep bir doğaya özlem var aslında. Deniz kenarında yürürken bastığımız kabuklardan gelen seslerden ilham almışsınız ama İstanbul’da bir stüdyonun  içinde dört duvar arasında onu tekrar canlandırmak için türlü türlü kabukları bir mikrofona sallayarak ayni sesi elde etmeye çalışıyorsunuz. Bu aslında dramatik bir durum. İstanbul’da size pozitif ilham kaynağı olacak bir şeylere rastlamak gitgide zorlaşıyor. İstanbul’a hala tutunabiliyorsak Kadıköy’ün hatırına tutunabiliyoruz. Bisiklet yollarının kullanıldığı, sokak hayvanlarının kendi sokaklarında barınabildiği, korunabilmiş parklarında asırlık ağaçlarıyla ve komşularımızla güler yüzle selamlaşabildiğimiz bir yer Kadıköy. Münir Nurettin Selçuk’a da ilham veren belki de şu an İstanbul’un son tatlı huzurunu burada yaşıyoruz.

Yakın zamanda konserler olacak mı?

Pınar Balcı: 28 Aralık’ta Kadıköy Mecra’da, 5 Ocak’ta Demonation Fest’te çalacağız. Diğer konser tarihleri için Instagram hesabımızdan bizi takip edebilirsiniz.


ARŞİV