Hareketin, müziğin, dansın ‘kadın’ hali: Kim Ki O

Ekin Sanaç ve Berna Göl, 11 yaşından beri tanışıyor. 2006 yılında birlikte bir kadın grubu kurmaya karar verdiler. 12 senedir birçok albüm ve klip yayınlayan Kim Ki O, kendini anlatıyor...

04 Ekim 2018 - 11:19

Kim Ki O müzik grubu, son albümleri Zan ile dirayeti, ısrarı, gerçekçiliği gün yüzüne çıkarmaya çalışan alternatif bir müzik tarzını dinleyiciyle buluşturmaya devam ediyor. Avrupa’da da konserler veren synth-pop ikilisi Kim Ki O, 5 Ekim Cuma akşamı da Kadıköy Mecra’da sezon açılış partisinde müzikseverlerle buluşacak.

Yaptığı kayıtlar kadar klipleriyle de dikkat çeken Kim Ki O grubunun üyeleri Ekin Sanaç ve Berna Göl, biraraya geliş hikâyelerini, politik kaygılarını, kadınların müzikteki yerini ve müzikal ilerlemelerini gazetemize anlattı.

“Kim Ki O” kim ki?

Aslında biz 11 yaşından beri arkadaşız, ikimizin de daha önce ve Kim Ki O süresince başka grupları da oldu. 2006’da telefonlaştığımızda birlikte bir grup kurmaya karar verdik. İkimiz de ezelden beri deli gibi müzik yapmak isteyen insanlarız. Üstüne üstlük bu halde birlikte büyüdük. Dolayısıyla fikir ortaya çıktığı andan itibaren bizim için çok ikna edici ve heyecan vericiydi. Kadın grubu kurmak istiyorduk. Sonrasında iki kişi kalmakta karar kıldık. İlk konserimizi de ilk üç şarkımızı yazdığımızda arkadaşlarımız Aylin ve Hakan’ın düğününde verdik. Sonrası bildiğiniz gibi.

İsim nasıl ortaya çıktı?

Basit şarkı sözleri ile Türkçe, yani gündelik dilimizle vokal yapmak istedik. İlk denediğimiz ifadelerden biri ‘kim ki o’ oldu. Zaman içinde bizim için anlamı değişti ve giderek daha çok sahiplendik. Hem basitliği, hem çok anlamlılığı, hem de içinde barındırdığı itiraz hali bizi mutlu etti.

Çok enerjik bir ikilisiniz. Bir şarkının son halinden çok, onu oluşturma anından zevk alıyormuşsunuz gibi. Katılır mısınız?

Şarkıları oluşturma anı bizim için kesinlikle çok önemli. Aradığımız, yakalamaya çalıştığımız, bulduğumuz vakit kendimizi çok başka bir yerde hissettiğimiz bir ruh hali söz konusu oluyor o esnada. Genellikle birlikte çalarak şarkılarımızı yazıyoruz. Bizim için çalma hali hep çok belirleyici oldu. Hala da en azından şarkıların iskeletinin ortaya çıkması için öyle. Biraz eski usul takılıyoruz da denebilir. Ama içimize sinmiş bitmiş bir şarkıyı dinlemek de çok büyük bir zevk!

“POLİTİKA HER YERDE”

“Bizim derdimiz zaten slogan kullanmak değil, farklı ifade biçimleri ve anlatılar aramak.” diyorsunuz. Şarkı sözleriniz de müziğinizin yanında önemli bir yer tutuyor. Özellikle politik kaygılarınız var mı yazarken?

Kesinlikle var. Ancak politikadan ne anladığımızı söylemek önemli. Politikanın temsili kurumlardan çok daha fazla, her an her yerde olan, kişilerin hareketlerini çok çeşitli şekillerde belirleyen bir mücadele alanı olduğunu düşünüyoruz.

Müzik olarak neler dinliyorsunuz, kimleri yakından takip ediyorsunuz?

Yıllar geçtikçe çok farklı yerlere kayıyoruz. Çok çeşitli şeyler beğeniyoruz. İkimiz de radyo/podcast çok dinliyoruz. 

Kadınların müzikte daha fazla yer tutmasının önemi nedir sizce? Kadın hareketinin artık politik olarak da daha görünür olması etkilidir herhalde bunda?

Kadın müzisyenlerin son zamanlarda arttığı gözlemine katılamıyoruz. Kadınların genel anlamda var oluşunu anlamaya yönelik çabalara olan ilginin - artık geç demeye bile dilimin varmadığı – bir nebze artışı böyle bir algı yaratıyor olabilir belki. Bir de belki artık bizim küçük çevremizde insanlar kadınların hikâyelerini daha çok merak etmeye başladı, sahneye bakıp sadece erkek görmekten biraz sıkıldı. Ama müzik dünyasında da erkek egemen uygulamalara karşı mücadeleler aynen sürmekte.

“KENDİ ALANIMIZI AÇMA DERDİNDEYİZ”

Erkek bir rock camiasına karşı da bir birliktelik diyebilir miyiz Kim Ki O’ya? Toplumsal cinsiyet rolleri müzikte nasıl gelişiyor? Mesela bir konserde veya festivalde nelerle karşılaşıyorsunuz?

Aslında erkek rock camiasına karşı değiliz. Buna indirgenmek istemeyiz. Biz kendi alanımızı açma derdindeyiz. Kadın olmamızın ve müzik yapmamızın ilginç olmadığı, fakat müziğimizin ilginç olduğu bir dünyaya karşı özlem içindeyiz de diyelim. Açıkçası toplumsal cinsiyet eşitliği anlamında müzik ortamlarını diğer ortamlardan farklılaştıran bir şey yok. Aynı şeylerle konserde festivallerde de karşılaşılıyor, mücadele ediliyor. Güvenli alanlar kurmak öncelik.

Çok yakın iki insan olarak müzik yapmanızın ne tür bir faydası var?

En büyük faydası, akıl almayacak kadar çok şeyi konuşmadan doğrudan harekete geçebilmek. Evet, böyle dev bir ekonomisi olduğunu söylemek yanlış olmaz galiba.

Yurtdışında bilinirliği olan bir grupsunuz artık. Bu ilişki nasıl gelişti?

Zamanla farklı kanallardan gelişti. İlk olarak bazı İskandinav ve Kuzey Amerikalı sanatçılarla turnelere çıktık. Ardından da farklı Avrupalı veya Kuzey Amerikalı plak şirketleri albümlerimizi yayınladı. İlk yıllarda müziğimiz Myspace ve elimizde yaptığımız demo CD’ler sayesinde yayıldı. Giderek çeşitli online veya baslı medyada yer almaya başladık.

“ORTAK BİR İŞ ÜRETMEK ÖNEMLİ”

‘Sanki Hiç Durmadı’ klibinizi çok beğenildi. Kliplerinizde neler olacağına nasıl karar veriyorsunuz?

Her klibin süreci farklı gelişti. Ama genel olarak kliplerimizi çeken arkadaşlarımızla ‘ortak bir iş üretmek’ gibi yaklaşıyoruz sürece. Yani eş bir şekilde var olacağımız bir ürünün peşinde oluyoruz. Sanki Hiç Durmadı’nın klibini çekerken Biriken’le (Melis Tezkan ve Okan Urun) böyle bir süreçten geçtik. Çok konuştuk, hep birlikte ilerledik ama klip o güzel insanların bir işi neticede. Zaten iyi anlaştığımız, kafamızın, hayat görüşümüzün uyuştuğu dostlarımızla klip çekmeyi tercih ediyoruz.

Spotify, Soundcloud, Youtube gibi mecralar tanınırlığı arttırıyor mu?

Albüm açısından Spotify kesinlikle etkin. Youtube ise daha ziyade videolar ve canlı kayıtlar özelinde önemli. Soundcloud ne yazık ki yeterince kullandığımız bir mecra olamadı. Ama Soundcloud’da bizim takip ettiğimiz birçok sanatçı var öte yandan.

Kadıköy’ün veya başka bir mekânın müziğiniz üzerinde etkisi var mı?

Bizim üzerimizde, o ölçekte bulunduğumuz yerlerin bir etkisi olmadı aslında. Müziğimizi yarattığımız yer biraz yalıtılmış, kendi başımıza kaldığımız bir yer oldu hep. Ama bağımsız üretimin coşkusuna dair sadece Kadıköy’de değil, Adalar’dan Haliç’e çok güzel hafızalarımız var.

Son olarak Grounds albümünden Zan’a geldiğimizde nelerin değiştiğini düşünüyorsunuz?

Müzikal olarak ister istemez daha karmaşık bir yola girdik. Aynı zamanda Grounds daha çok sorunlarla, içinde bulunduğumuz toplum ve onunla olan dertlerimizle yüzleştiğimiz bir albümken, Zan bu yüzleşme sürecinin sürekliliğini, gerekliliğini ve peşinde olduğumuz dirayet halini anlatıyor. Zan albümünün baştan sona teması çuvallamak (failure) idi.


ARŞİV