Hastaneden sahneye…

Doktor- müzisyen Suphi, “İnsanların, müziğin yaşanan toplumsal trajedilerde ilk feragat edilecek safi bir eğlence aracı olmadığını hatırlamalarını diliyorum” diyor

08 Aralık 2016 - 14:39
Gökçe UYGUN
Süregelen tıp kariyerini müzikle birleştiren Suphi Bahadırlı, söz ve müziği kendisine ait olan bestelerinin yanısıra, pop, rock, arabesk şarkıların sıradışı aranjelelerden oluşan repertuvarıyla dinleyicisine sesleniyor. Bahadırlı'ya sahnede gitarda Can Demirci, bas gitar ve geri vokallerde Tansu Kızılırmak ve davulda Can Turfan gibi tecrübeli müzisyenler eşlik ediyor. 18 Aralık akşamı saat 23.30’da Kadıköy Shaft’ta konser verecek olan ‘kişi grubu’ Suphi’yi, kurucusu Suphi Bahadırlı’ya sorduk.
Ne zaman gerçekleşti bu kişi grubu projesi?
Projenin kafamda tasarlanmaya başlaması aslında 2005’lere dayanıyor. Ancak harekete geçmem, düzenli ve disiplinli çalışmaya başlamam 2013'te İstanbul’a tamamen yerleştikten sonra  başladı.
Sizinle birlikte çalan diğer müzisyen arkadaşlarla nasıl biraya geldiniz?
Can (Demirci) benim çocukluk arkadaşım. Yıllarca ayrı şehirlerde birlikte müzik yapma hayali kurduk ve sonunda harekete geçtik. Tansu Abi’yi önceki projelerinden tanıyorum. Kendisi her zaman hayranlık duyduğum biriydi. “Suphi” projesi için kendisine büyük bir heyecanla teklif götürmüştüm. Tereddütsüz başladık. Şu an onun tecrübeleri sayesinde korkusuzca hareket ediyorum diyebilirim. Can da (Turfan) Kadıköy'ün en büyük davul stüdyolarından birine sahip. Kendisini zaten diğer projeleri ve stüdyosunda yaptığımız çalışmalardan tanıyorduk. “Makine gibi çalabilen" bir davulcuya ihtiyacımız vardı ve bunun için Can'dan başkası düşünülemezdi. Bir davulcuyu kesinlikle sinirlendirecek birçok kaprisime hiç sinirlenmedi. Ya da içinden sövüyor, bilemiyorum.
Tıp eğitimi alırken konservatuara da gitmişsiniz. Hangi şehirde? Nasıldı bu farklı iki eğitimi birada almak?
Aslında konservatuvara gitmedim. O dönem sınavı kazansanız da fakülteyi aynı anda okuyabilmek mümkün değildi. Ancak tıp eğitimi aldığım üniversitenin konservatuvar hocaları mesleklerine aşık insanlardı ve sınavlarla seçtikleri öğrencilere müzik kulüplerinde yarı zamanlı nota, armoni ve şan derslerini gönüllü veriyorlardı. Maksat yeteneği olan kişilere bir şans tanınması...
Biraz afaki bir şey sorayım; tıp ile müziğin benzer/farklı yönleri nedir sizce?
İkisi de sevmeden yapılabilecek işler değil en başta. Tek hakkınız var her dinleyici ya da her hasta için ve yanlış yapma lüksünüz yok. Doğru tedaviyi düzenlemek ile doğru notaları, hissiyatı seçmeyi çok paralel buluyorum. Ancak doktorluğun bir de ağır bir vicdani yükü var müzikten ayrı olarak. Sonuçta birinde insan hayatı diğerinde ise duygular mevzu bahis.
Zorunlu hizmetiniz boyunca da ev stüdyosunda cover kaydetmişsiniz. Bu hangi şehirde? Yani bir yandan hastanede görev yapıp hem de evde müzik yapıyordunuz öyle mi?
Pratisyen hekim olarak Gaziantep Araban İlçe Devlet Hastanesi'nde çalıştım. Bu sürede de evde kayıtlar düzenlemeler yaptım nöbetler dışındaki tüm zamanlarda. Şu anda beslendiğim şeylerin büyük kısmı o dönemde şekillenmişti. 
Sonra da İstanbul’a geldiniz ve ‘Suphi’yi mi kurdunuz?
 2013 sonlarında tıpta uzmanlık eğitimine başlamak için İstanbul’a yerleştim. İstanbul müzikle olan ilişkimin gelişmesi için plana dahil olan özel bir tercihti. Tabii ki yerleştikten sonra çalışmalar hızlandı. İlk iş Can'la (Demirci) Yarım'ı kaydettik.   
Özellikle Müslüm Gürses şarkıları coverlamışsınız. Nedir Gürses’e olan özel ilginiz? Gaziantep’te kafe, bar, müzikhol, restoran, disko (!) gibi oldukça çeşitli mekanlarda küçük ve büyük orkestralarla birlikte çaldım. Müslüm Gürses ile tanışmam bu yıllara denk geliyor. Bilirsiniz, şarkılar bellidir. Çalışılır ve çalınır. Ben Müslüm Gürses’in şarkılarını dinledikçe kimi takip edeceğimi şaşırdım. Bas gitarın gidişlerini mi çıkarayım, ortalama akorlar mı basayım, yaylılara mı yetişeyim bilemedim. Deli müzik var orada. Diğer yandan Müslüm Gürses'in, anında kulağa kazınan bir vokal tavrı var. Hayatı var. Var da var...
Şu hem doktorluk hem müzisyenlik mi yapıyorsunuz?
 Evet şu an hem bir üniversite hastanesinde araştırma görevlisi olarak görev yapıyorum hem de Suphi'yi geliştirmeye çalışıyorum.  
Repertuvarınız beste ve cover şarkılardan oluşuyor. Bestelerin temaları neler, nelerden bahsediyorsunuz?
Daha çok yaşadığım ya da gözlemlediğim kadın-erkek ilişkilerine bakıyorum bestelerde. Aşkın biraz daha teslim olmuş, saf halinden bahsediyorum. Cover'lar daha çok benim serüvenimi anlatan, yanımda tuttuğum şarkılardan oluşuyor. Aşık olmaktan korktuğum bir dönemi anımsatan Harun Kolçak - Korkuyorum, yıkıla yıkıla yaşamaya devam ettiğim günler için Müslüm Baba... O günler zamanla unutulsa da bu şarkılar hiç unutulmuyor.  Yoksa saygısızca yaşanıp biten dolu hikayemiz var ve aşk her şeyi affediyor mu? Etmiyor. (gülüyor)
Kendi müziğinizi nasıl tarif edersiniz?
Türkçe sözlü progresif arabesk pop rock. Şaka tabii. (Gülüyor)Çok sakin durduğumuz ama kendimizi zor tuttuğumuz anlar var. Kendimizi kaybettiğimiz anlar var. Korkuyorum bir pop şarkısı aslında ama heavy metal gibi girip taverna soundu ile bitiriyoruz örneğin. Dalgalanan ruh hallerini yansıtmak hoşuma gidiyor.
Suphi’nin albümü var mı? Yoksa da planlıyor musunuz?
Şu anda albüm üzerinde yoğun bir şekilde çalışıyoruz. Geçtiğimiz Mayıs'ta sosyal medya hesaplarımızdan yayınladığımız “Sonbahar” ve “Yarım” adında tekliler var. Şimdi “Fırtına” adlı yeni bir teklimiz için klip çalışması yapıyoruz. Yakında klibimiz ve 3 şarkılık EP'miz ile sosyal medyada ve dijital müzik platformlarında yerimizi alacağız. 
Müzik hayatınızın neresinde? Müzik sizin için bir yaşam biçimi mi, yoksa hobi mi?
Tam ortasında. Müzik, tam olarak her şeyi ona göre planladığım, uğrunda birtakım şeylerden vazgeçtiğim bir yaşam biçimi. Hobilerim var elbette ama müzik onlardan biri değil.
Bu ülkede müzik yapmaya dair hisleriniz neler?
Kötümser değilim. Şartların son zamanlarda pek elverişli olmadığının farkındayım fakat üretmeye devam edebildiğimiz sürece ayakta kalacağımızı düşünüyorum. Umudumuzu yitirirsek içimizdeki yaşama aşkını da yitiririz.
Bugüne dek kaç konser verdiniz? İlk sahne deneyimini anımsıyor musunuz?
Yıllarca sayısız kez sahneye çıktım, tam sayıyı gerçekten bilmiyorum ancak “Suphi” olarak Mayıs’tan bu yana 10 kez sahne aldık.
Konserlerde dinleyici ile iletişiminiz nasıl?
Bunu seyirciye sormak daha doğru olacaktır sanırım. Ben seyirciyle sohbet etmeyi seviyorum. Bana sorarsanız birlikte gülüyoruz birlikte hüzünleniyoruz. Konserden ziyade özel bir partideymişiz gibi davranıyoruz. Seyircilerimiz benim gibi düşünmüyorlarsa sahnedeki uzun, geveze bir adama katlanıyorlar demektir. Bu çok korkunç olurdu.

Birkaç da Kadıköy sorusu sorayım tabi. Kadıköy'e dair hisleriniz/düşünceleriniz neler?
Kadıköy İstanbul’a geldiğim ilk günden beri benim için ev gibiydi. Düşünün, daha önce hiç görmediğiniz bir yere geliyorsunuz ve kendinizi evinizde gibi hissediyorsunuz. Bu gerçekten özel bir duygu. Kadıköy İnsanı’nı kültürlü ve samimi buluyorum. Bu samimiyet her şeye yansıyor. Bu yüzden burada sahneye çıkarken biraz daha rahat hissediyorum.
Grupta kimler Kadıköylü?
Can’ın (Turfan) stüdyosu Kadıköy’de. Kendisi tam bir Kadıköylü. Tansu Abi de 5 yaşında İstanbul’a geldiği günden beri Kadıköy’de yaşıyor. Bense hekimlik nedeniyle kardeş semt Bakırköy’deyim. Nöbetlerden sonra dönmek zor oluyor ya da acil bir durumda hastaneye hızlı ulaşmam gerekiyor. Daha özgür hareket edebileceğim gelecek günlerde ise Moda’da yaşama hayalimi mutlaka gerçekleştireceğim.
Kadıköy’ün müzikal ortamını nasıl buluyorsunuz?
Kadıköy’ün eskiden daha içine kapanık bir müzikal yapısı vardı. Bazı sanatçıları yalnızca Kadıköy sahnelerinde dinleme şansımız oluyordu. Bazı mekanlar ise sadece Kadıköylü sanatçılara sahnelerinde yer veriyorlardı. Bugün ise müthiş bir çeşitlilik ve destek var. Kadıköy İstanbul’un yeni sanat ve eğlence merkezi haline geliyor. Kadıköy artık hem biz müzisyenler hem de dinleyenler için büyük bir ilham kaynağı.



 
Etiketler; suphi

ARŞİV