Haydarpaşa İskele'de gece sergisi!

Berlin ses tasarımcısı Abel Korinsky, İstanbul'un kilit noktalarından biri olarak tanımladığı Haydarpaşa Vapur İskelesi’nde büyülü bir dünya yarattı. Sanatçının 'Yakamoz' adlı sessel-işitsel enstalasyonu 15 Aralık'a dek sadece geceleri izlenebiliyor! Korinsky, “Bu iskele şehrin iki yakasını çok özel bir şekilde bağlıyor. İnsanların yıllardır bildiği yapılara dikkat çekmek için bu tür işler üretiyorum, bu sayede yeniden keşfedilebilir duruma geliyorlar” diyor.

11 Aralık 2019 - 13:31

Berlin merkezli ses sanatçısı Abel Korinsky, Türkiye-AB Kültürlerarası Diyalog programı kapsamında gerçekleştirilen  Be Mobile – Create Together! projesi için “Yakamoz” adlı bir görsel-işitsel yerleştirme yaptı.

Mekânlara yepyeni bir duyusal ve duygusal erişim yaratmak için işlerinde ses ve ışık teknolojisini kullanan Korinsky, bu nedenle uzun zamandır vapurlara kapatılan Haydarpaşa Vapur İskelesi’ni seçti. Sanatçı, ziyaretçilerin büyülü bir dünyaya derinlemesine dalmalarını sağlayacak atmosferik bir alan yaratma amacı taşıyor. Enstelasyonun açılışı, 5 Aralık Perşembe akşamı sanatçının canlı bir elektronik müzik konseri de sunduğu performansıyla yapıldı. Ziyaretçiler,  ilhamını Berlin’deki kulüp kültürüyle İstanbul'un melankolik atmosferinden alan akustik bir yolculuğa çıktı.

Yakamoz’da, ışığın etkileyici sesi ve görsel yansımaları ziyaretçileri sarıyor, aynı zamanda 1917’de ünlü mimar Vedat Tek’in (1873-1942) tasarladığı ve usta seramikçi Hafız Mehmed Emin Efendi’nin (1872-1922) Kütahya seramiğiyle kapladığı bu tarihi binayı farklı bir şekilde tecrübe etme fırsatı sunuyor.Enstalasyon, 15 Aralık'a dek her gün Haydarpaşa Vapur İskelesi’nde, 18.00-23.00 arasında ziyaret edilebilir. Ayrıca 14 Aralık Cumartesi akşamı saat 20.00-20.40 saatleri arasında canlı bir performans yapacak.

  Abel Korinsky ile hem işlerini, hem Yakamoz'u hem de Kadıköy ve Berlin'i konuştuk.

  • Abel önce sizi biraz tanıyalım.

İkiz kardeşim Carlo ile Berlin’de Korinsky stüdyosunun ortağıyım. Ana çalışma alanımız özgün mimari alanlar ve onların özel akustikleri, karakteristik ışık ve sesleri. Çok kanallı surround (çevreleyici) ses sistemi sayesinde, sözkonusu alanla alakalı geçici bir deneyim yaratıyorum.

  • İşlerinizde ses ve ışık teknolojisini nasıl kullandığınızı anlatır mısınız?

Işık ve sesleri işlerimizin ana temaları. Ben genelde onları, mimari alandaki algıyı etkilemek için bir araç olarak kullanıyorum. Teknoloji her zaman atmosferle oynama ve izleyici algısını etkileme aracıdır.

  • Yakamoz işinizi gerçekleştirmede size neler ilham verdi?

Yakamoz; biyolojik ışık üretme özelliğine sahip organizmaların akıntı ve rüzgarlarla sürüklendirdiklerinde veya bir şeye dokunduklarında oluşan ışığın yansıması olayı. Yakamoz’un bu güzel imajını kullanarak (doğal bir olguya atıfla) yapay bir çeviri buluyorum. Yansımanın kendisi güzellik, mükemmellik gibi estetik kültürel geçmişimizle bağlı pek çok duyguyu ifade eder. Binanın kendisi (iskeleyi kastediyor) son nerede anlamlı bir yer çünkü Asya ve Avrupa’yı bağlayan İstanbul’un bir merkezi.

Projedeki sesler İstanbul’da farklı yerlerde kaydedildi. Ve bu enstalasyon için düzenlendi. Burada ses ve ışık, kalıcı bir etkileşim içinde bulunuyor.

  • Neden böyle bir enstalasyon ürettiniz, amacınız nedir?

Hepimizin yıllardır bildiği yapılara dikkat çekmek için bu tür işler üretiyorum. Bu yapının yanından geçip gitmek olağan bir şey haline geldi. Ama bu işteki ışık ve sesler sayesinde yeniden keşfedilebilir durumda. İnsanlar, yıllardır aşina oldukları bir yapıyla farklı bir yolla yeniden bağlantı kurmuş oluyorlar.

VAPURSUZ İSKELEDE SANAT

  • Neden, uzun süredir vapurların uğramadığı Haydarpaşa Vapur İskelesi’ni seçtiniz?

Bu iskele şehrin iki yakasını çok özel bir şekilde bağlıyor. Deniz İstanbul’un yaşama şeklini, yiyecek kültürünü, ulaşım biçimini çok etkiliyor. Bu nedenle bu iskele İstanbul'un kilit noktalarından biri. Aynı zamanda deniz manzarası, gemilerin /vapurların Avrupa yakasına geçişi gibi görüntülerle harika bir mekan. Şehirdeki çok anlamlı bir yer burası…

  • Sergi neden akşamları açık olacak?

Tavan ve duvarlardaki yansımaların görünebilmesi için karanlığa ihtiyaç var. Pencereleri kaplatmak/karartmak istemedim çünkü bu tarihi binadan görünen manzarayı kapatmak bir suç olurdu.

  • İskeleye gelecek olan seyircileri nasıl bir atmosfer bekliyor olacak?

İzleyici suyun/denizin derinliğini deneyimleyecek. Umarım başka bir dünyaya dalıp, hayal kurarlar, rahatlarlar ve bu eşsiz mimari yapının tadını çıkarırlar.

  • İskelenin hemen yanıbaşındaki Haydarpaşa Garı ülkenin gündeminde, tartışmalı bir konumda. Bu gelişmeleri takip ettiniz mi? Neler söylemek istersiniz?

Gar hakkındaki gelecek planlara dair tartışmaları takip ettim. Keşke burası tekrar bir tren garı olarak açılabilse ve Tahran, Bağdat gibi yerlerle bağlantısı tekrar kurulabilse. Yatırımcıların gelip binanın işlevini değiştirmesini istemem çünkü yatırımcılar şehirleri daha güzel hale getirmekle ünlü değiller! Aynı sorunlar maalesef Berlin’de de yaşanıyor.

  • Berlin-Spree nehrinin kıyılarında böyle iskeleler var sanırım. Onlarla benzerlik/tezatlık kurdunuz mu?

Spree’de böyle iskeleler pek yok. Berlin’de bir yakadan diğerine geçmek için deniz ulaşımını kullanmak pek gerekli değil, İstanbul’dan farklı olarak. Berlin’deki iskelelerin çoğu turistik amaçla sefer yapan botların kullandığı iskeleler. Oysa İstanbul’daki iskeleler şehrin ulaşımında zengin bir geçmişe sahipler.

  • Siz Berlin’de yaşıyorsunuz. Bu proje kapsamında ne zamandır İstanbul’da kalıyorsunuz? Burada zamanınızı nasıl değerlendiriyorsunuz bir sanatçı olarak?

Evet 3 aydır İstanbul’dayım ve Kadıköy’ü deneyimliyorum. Yeldeğirmeni’ndeki sanat atölyesi ‘arthere’de çalışmaya başladım. İstanbul’dan ve buradaki çalışma atmosferinden hoşlandım. Ama öte yandan da kültürünüzü anlamak, İstanbul’un  gece hayatını yaşamak, insanlarla ve sanatçılarla tanışmak için yeterli zamanım oldu.

  • İstanbul ve bilhassa Kadıköy’le alakalı izlenimleriniz neler?

Benim için İstanbul çok canlı, yaşayan bir şehir. Harika insanlar, harika yiyecekler ve köklü bir kültür. İstanbul, artıları ve eksileri ile çok enerjik. Elbette ki buradaki insanların bazı şeylerle mücadele ettiklerini görüyorum ama diğer büyük şehirlerde de hayat böyle. Şunu söylemeliyim ki Kadıköy için çok sıcakkanlı ve burada büyük bir misafirperverlik görüyorum. Ama sanırım İstanbul’daki kalabalık, trafik gibi şeyler enerjinizi çalıyor.

 4 ülke, 30 sanatçı

Avrupa Birliği ile Türkiye Cumhuriyeti tarafından desteklenen Türkiye-AB Kültürlerarası Diyalog programı kapsamında gerçekleştirilen “Be Mobile – Create Together!”, kariyerinin başındaki sanatçı/yazarlara farklı ülkelerde sanat mekânlarında misafir olma olanağı sunan bir sanat değişim programı. Geçen Eylül’de başlayan ve Mayıs 2020’ye kadar devam edecek projeye 30 sanatçı katılıyor. Bu sanatçılar, tercihleri ve ilgi alanları doğrultusunda sanatın farklı alanlarına hâkim 13 sanatçı eviyle eşleştirildi. Türkiye’den programa katılmaya hak kazanan sanatçılar Fransa, Almanya ve Hollanda’da; bu ülkelerden sanatçılar ise Türkiye’de konaklıyor; farklı coğrafyalarda araştırma ve üretim yapma, yeni dostluk ve bağlantılar kurma imkânını yakalıyor.

Çok disiplinli sanatçı değişim programı Be Mobile – Create Together!’ın ilk dönemi sona ererken, sanatçıların yeni üretimleri de ilk defa izleyiciyle buluşuyor. Türkiye’de faaliyet gösteren dört kültür kurumu (Fransız Kültür Merkezi, Hollanda Büyükelçiliği, Goethe Enstitüsü ve İstanbul Kültür Sanat Vakfı)  ortaklığında yürütülen projenin ilk dönemiyle birlikte yurtdışındaki sanatçı evlerinde konaklamaya başlayan sanatçılar, üretimlerini sergilemeye ve paylaşmaya başladı.

www.bemobilecreatetogether.eu/TR


ARŞİV