Haydarpaşa Garı'ndaki trenlerin kimisine tonlarca tuz döküldüğünü, bir vagonun komple diskoya çevrildiğini ya da trenlerin ülkenin belleğine ışık tutan gazete sayfalarıyla kaplandığını görmek isterseniz 14 Eylül Perşembe günü tarihi garda açılan Taste of Tea (Çayın Tadı) sergisine mutlaka uğramalısınız. 15 Eylül'de Sirkeci Garı'ndaki sanatçıların performans programları ve 16 Eylül'de Piramid Sanat Merkezi'nde konferansla devam eden sergiyi, Haydarpaşa'da 4 Ekim Çarşamba gününe dek ziyaret etmek mümkün. 15. Uluslararası İstanbul Bienali'nin paralel olay programında yer alacak olan sergi, 1996 yılında Kore'de Park Byong Uk tarafından kurulan ve dünya sanatı içinde önemli bir yere sahip olan Nine Dragon Heads'in projesi olarak gerçekleşiyor. Serginin ismi her ne kadar Taste Of Tea (Çayın Tadı) olsa da eserlerin çayla pek bir ilgisi yok. Taste of Tea sergisi, yeni bir durum yaratma, ilham kaynağı olmak için gerçekleşirken; çay ve çay kültürü üzerinden de izleyicileri düşündürmeyi amaçlıyor. Projenin Sanatsal Direktörü ise kurucu Park Byoung Uk. Gürcistan'dan Magda Guruli ve Türkiye'den Denizhan Özer'in küratörlüğünde gerçekleşen, 13 ülkeden 30 sanatçı ve grubunun yer aldığı çağdaş sanat projesi, enstalasyon, video, heykel, fotoğraf ve performanslar aracılığıyla sanatın, insan-doğa, insan-toplum ve insan-kültür ilişkilerini aktarabilme becerisini inceliyor.
Projede yer alan sanatçılar ise şöyle; Ali Bramwel (Yeni Zellanda), Alois Schield (Avusturya), Antti Tenetz (Hollanda), Aslı Özok (Türkiye), BedriBaykam (Türkiye), Christophe Doucet (Fransa), Daniela de Maddalena (İsviçre), Denizhan Özer (Türkiye), Enrique Munoz Garcia (Şili), Eun su Lim (Kore), Gabriel Adams (Amerika), Gordana Andjelic Galic (Bosna Hersek), Harold de Bree (Hollanda), İliko Zautashvili (Gürcistan), IMPULSE Kam Yeonhee, Seuk, ChaYeongwon (Kore), Jessy Theo Rahman (Hollanda), Kazunori Kitazava (Japonya), Kelli Sharp (Avustralya), KimJaenam (Kore), Kim Jaikwan (Kore), Lee Leenam (Kore), Light House - Moon Sangwook, Yoon Hyunseob,JangWongyu (Kore), Pang Hyosung (Kore), Serdal Kesgin (Türkiye), Seren Ceren Asyalı (Türkiye), Shin Yonggu(Kore), Sim Jea Bun (Kore), Suh Yoonhee (Kore), Susanne Muller (İsviçre), Yoo Jounghye (Kore)
“İSTANBUL, BİLİNMEYENE ATLAMA NOKTASI”
Serginin Türkiye'den küratörü Denizhan Özer ile tarihi gar atmosferinde Taste of Tea projesini konuştuk. Sanatla iç içe bir yaşam süren Özer, 1982'den beri birçok ulusal ve uluslararası sergi projesi içinde yer almış bir sanatçı. Özer, serginin çıkış noktasını ise şöyle anlatıyor; “İstanbul, Doğu ve Batı arasında bir buluşma noktası. Bu buluşma noktası çok önceden beridir de var. Eskiden Avrupa'dan gelen trenler Sirkeci İstasyonu'nda duruyormuş. Sirkeci'den de Asya'ya geçecek insanlar, vapurlara binip Haydarpaşa'ya geliyorlarmış. Haydarpaşa'dan da İran'a, Arap Yarımadası'na doğru bir yolculuk başlıyor. Doğu ve Batı'nın düğümlendiği bu ki nokta ilgimizi çok çekti. Venedik Bienali'ndeki çalışmamızın konusu “Jump Into the Unknown” (Bilinmeyene Atlamak) olmuştu. İstanbul da aslında insanların bilinmeyene atlama noktası. İnsanlar, yeni hayallere yeni maceralara bu şehirde atlıyor. Biz de bu fikri İstanbul'a Haydarpaşa'ya ve Sirkeci'ye taşımaya karar verdik.”
Özer, sergi isminde yer alan çay metaforunu da şu sözlerle anlatıyor: “İnsanlarla yeni bir diyalog arayışına girmemizin üzerine şiirsel bir isim olarak da Taste of Tea ismini bulduk. Türkiye'de nereye gidersiniz gidin insanlar birbirine “çay içer misin?” diye sorar. Çay aslında insanların birbiriyle diyalog başlatmasındaki en temel araç. Sergide çayla ilgili bir şey yok. Diyalog arayışıyla ilgili yapıtlar var. Paralel olarak yürüttüğümüz 15. İstanbul Bienali'nin konusu da 'iyi komşu' hikayesi üzerine kurulu. Çay, komşuluk ilişkilerinin de önemli bir bölümünü oluşturuyor. Bu düşünceler çay ağırlıklı bir başlığı seçmemizde etken oldu.”
“HAYATLA BAĞLANTILI BİR SERGİ”
Serginin alışılmışın dışında ve kamusal alanda gerçekleşen bir sergi olduğunu belirten Özer, “Binlerce kez kullanılmış tren vagonlarının içinde gerçekleşen bir sergi bu. İnsanlar sergiye geldiklerinde resimlerin dışında enstalasyon, video ve heykel ağırlık bir sergiyle karşılaşılacaklar. Sanatçımız Gabriel Adams, bir vagonu diskoya çevirerek hayatın dansla, müzikle eğlenceyle geçmesini vurguladı. Bedri Baykam ise günümüzde doğa katliamı ve doğaya ait olan aydınların katliamına dikkat çeken bir çalışmayı vagonlara taşıdı.Seren Ceren Asyalı ise kadınların gün dedikleri evde geçen buluşmaları trenin içine taşıdı. Serginin açılışında kadınlar burada yediler, içtiler, dans ettiler. Hepsi birer birer çalışmanın içine katıldı. Buraya gelenler iki boyutlu bir şey beklemesinler. Ziyaretçiler, çalışmaların hepsine aktif olarak katılma, sorgulama ve üzerine düşünme fırsatı bulabilecek.” dedi.
“HAYDARPAŞA DİKKAT ÇEKİCİ BİR YER”
Özer, serginin Haydarpaşa Garı'nda gerçekleşiyor olmasının önemine ise şu sözlerle değiniyor: “Haydarpaşa, Türkiyenin dikkat çekici bir noktası. Biz daha sergimizi kurarken bile insanlar gezmek, tarihi garı görmek için buraya geliyordu. Haydarpaşa Garı, Türkiye tarihine kazınmış bir yer. Burası ülke edebiyatına, sinemasına girmiş bir nokta. Birçok kişiden sergiyi garda yapmamızla alakalı olumlu tepkiler aldık. Buraya gelen ziyaretçiler de kendilerinden bir şeyler buldu, hatıraları canlandı. Elimizden geldiğince Haydarpaşa Garı'na dikkat çektiğimizi, hatırlattığımızı düşünüyorum.”
* Nine Dragon Heads’in 1996’dan günümüze gerçekleştirdiği uluslararası etkinlikleri hakkında detaylı bilgileri www.9dh-istanbul.com adresinden öğrenebilirsiniz.