53 yıllık aile mesleği olan fotoğrafçılığın üçüncü kuşak temsilcilerinden Bekir Serdar Berk ile fotoğraf üzerine konuştuk
Mustafa SÜRMELİ
Fotoğrafçılık Bekir Serdar Berk için bir aşk, bir tutku. Dedesi Ömer Lütfü Berk ile birlikte babası Ahmet Berk’in, Tokat Turhal’da 1963’te ailenin ilk fotoğraf stüdyosunu açmasıyla başladı ailenin fotoğraf serüveni. 1970’te de Bekir Serdar Berk dünyaya geldi. Aile, 1974’e kadar Tokat’ta fotoğrafçılık mesleğini icra etti. Daha sonra İstanbul’a gelerek Kadıköy’de; ‘dede, baba mesleğimiz’ dedikleri fotoğrafçılığa devam ettiler. Küçük yaşlarda fotoğrafçılıkla tanışan Serdar Berk günümüzde üçüncü kuşak fotoğrafçı olarak aile mesleğini sürdürüyor.
FOTOĞRAFÇILIĞIN YERİ BAŞKA
Aslında turizm ve otelcilik konusunda yüksek öğrenim yaptığını söyleyen Bekir Serdar Berk, fotoğrafçılığa duyduğu sevgiyle bugünlere kadar mesleğini yaptığını söyledi. Üçüncü kuşak fotoğrafçı olan Serdar Berk, kızı Ece’nin de fotoğraf sanatına ilgi duyduğunu ve ailenin dördüncü kuşak fotoğrafçısı olarak mesleğe yavaş yavaş adım attığını ifade etti. Ece, Kadıköy Belediyesi’nin düzenlediği fotoğraf yarışmasında da geçtiğimiz yıl üçüncülük ödülü alarak bu başarısını kanıtladı.
Fotoğrafçılığın adeta bir okul haline dönüştüğü ailede üçüncü kuşak fotoğrafçı Serdar Berk, amacının, kızıyla birlikte bu meslekteki 33 yıllık bilgi birikimini bilimsel olarak geliştirmek olduğunu ifade etti.
FOTOĞRAF BİR TUTKU
“Bence dünyada eşi benzeri olmayan, hobisiyle aynı olan tek bir meslek. Bütün hafta çalışıp işleri yaptıktan sonra haftasonu bir yerlere gidecekken bile fotoğraf makinemizi alıp gideriz” diyen Berk, “Issız bir adaya düşsem yanıma alabileceğim şeylerden biri kesinlikle fotoğraf makinesi olur” diye espri yapıyor.
BABADAN OĞULA FOTOĞRAFÇILIK SERÜVENİ
Deklanşör sesinin adeta müzik gibi geldiğini, çocukluk yıllarından bu yana iç içe olduğu fotoğrafçılıkta, stüdyonun kendisi için sanki bir oyun odası gibi olduğunu anlatan Berk, 1983 yılında babasına yardım etmek için stüdyoda film yıkayarak mesleğe adım attığını söyledi. Mesleği icabı babasının pek çok ünlü sanatçı ile tanışmasının, sevgi ve saygı görmesinin, kendisinin de fotoğrafçılığa ilgi duymasında etkili olduğunu ifade eden Berk, mesleğine olan sevgiyle bugünlere geldiğini anlattı.
ALBÜMLER HAYATIMIZIN ROMANI
Fotoğrafın saklanabildiği sürece kalıcı, albümlerin de bir nevi resimli tarih kitabı gibi olduğunu ifade eden Berk, “Albümleri, hayatınıza tanıklık etmiş bir tarih kitabı, bir fotoroman gibi düşünebilirsiniz. Eğer üzerine ufak tefek de notlar aldıysanız…” diyor.
FOTOĞRAFÇILIK MÜZESİ GİBİ
Fotoğrafçılık sanatı ve mesleği konusunda geniş bir birikime sahip olduğu anlaşılan ailenin üçüncü kuşak fotoğrafçısı, eski teknolojiyi hala yaşatmaya çalışanlardan. Meslek yaşamı boyunca dedesinden, babasından kalan, pek çoğu kullanılır durumdaki fotoğraf makinelerinin birçoğu çocukluk yılları anılarıyla dolu. Neredeyse antikaya çıkmış makineler hayatında önemli bir yere sahip. Kullanılır durumda olanlar bile var. Onlarca yıllık fotoğraf makinelerinin özenle bakımını, temizliğini yapıyor. Bir fotoğrafçının analog fotoğrafçılığı öğrenerek işe başlaması gerektiğini düşünüyor. “Fotoğrafın ruhudur analog. Dijital fotoğraf makinemin yanı sıra analog makinemi de alır öyle çıkarım fotoğraf çekmeye” diyor.
DEDE YADİGÂRI
1936’larda dedesiyle hobi olarak başlayan fotoğrafçılık ailede meslek haline dönüşüp, bugünlere ulaştı. Dedesinin neredeyse 85 yıllık fotoğraf makinesini büyük bir keyifle muhafaza ettiğini belirten Serdar Berk, ailede fotoğrafçılık mesleğini profesyonel olarak yapan başkaları da olduğunu anlattı.