Hush Gallery de artık Yeldeğirmeni'nde

Hush Gallery, İstanbul’un değişim ruhunun öncü semtlerinden Yeldeğirmeni’ne taşındı. Galeri, yeni yerin açılışını Ayfer Karabıyık’ın “Fosforlu Devriye” sergisiyle yaptı.

08 Ocak 2014 - 08:50
 
Semra ÇELEBİ
 
2009 yılından beri faaliyet gösteren Hush Gallery, İstanbul’un değişim ruhunun öncü semtlerinden Yeldeğirmeni’ne taşınıdı. Hush Gallery, bunun nedenini şöyle açıklıyor: “Hush, bu bölgedeki farklı kültürler, büyüyen fikirler ve üretim için bir paylaşım ağı oluşturmayı hedefliyor. Herhangi bir otoritenin değil, bölgedeki cesur ve hızlı gelişimin çatısı altında ulaşılabilir sanat kavramını geliştirmeye hazırlanıyor.”
İskele Sokak’ta açılan galerinin giriş kısmı dükkân olarak tasarlanmış, burada genç sanatçıların küçük orijinal işleri ve edisyonları ulaşılabilir fiyatlarda satılıyor.
 
AÇILIŞ “FOSFORLU DEVRİYE” İLE!
Hush Gallery’nin açılışı 14 Aralık Cumartesi günü Ayfer Karabıyık’ın “Fosforlu Devriye” sergisiyle oldu. Sanatçı Karabıyık’ın, son dönem çalışmalarının temeline “militarizm-şiddet-politika”yı alarak, şiddetle karşılaşma biçimlerine odaklandığı sergisi, 25 Ocak’a kadar her gün 10.00-19.00 saatleri arasında gezilebilir.
“Militarizmin kendini hayalet düşmanlarla meşru kılışı gibi, politika da darbeleri/savaşları bahane ederek meşru varlığını sürdürüyor” diyen sanatçı; bu vahşi ve ölümcül suç aletlerini ironik bir yaklaşımla ele alarak hasarlı politik sistemin dayattığı dilin, hafıza silici etkisine ve şiddet dilinin normalleşerek, gündelikteki kullanımına vurgu yapıyor. Güç ve iktidarı elinde bulunduranlar için iktidarlarının sürekliliğini sağlayan en önemli araçlardan olan silahlar, Ayfer Karabıyık’ın işlerinde isim değişiklikleri ve gündelik hayatta hep karşımıza çıkan farklı materyallerin kullanımıyla iktidarın silahını iktidara çeviriyor.
Sanatçı “Fosforlu Devriye” başlığı ile, fonetik bir dil oyunu oynayarak, militarist hayalet düşmanlarla gündem olan olayların klişeleşmiş ve arabesk tarafıyla, hafızalardan sildirilen iktidar suçlarını alaycı bir şekilde yeniden hatırlatarak, izleyiciyi, Türkiye’nin sürekli aynı şablonlar üzerinden okunan sosyal-politik yapısını yeniden okumaya davet ediyor.

ARŞİV