Çocukken hep şarkı söylermiş. Babası da müzisyen olduğu için kızının müzisyen olmasını asla istememiş. Konservatuvar sınavlarına girmiş, kazanamadığını öğrenmiş. Yıllar sonra annesini arkadaşlarıyla konuşurken duymuş, ‘Ebru kazandı ama babası onu kazanmadı gibi gösterdi.’ Sonra zorla evlendirilmiş alkolik bir adamla. Şiddet görmüş. Bir şekilde kurtulup, kendi hayatını kurmuş. Artık yaşadıklarını şarkılarına döküyor. Şimdi de “İçimdeki Saklı Cennet” adıyla kitap yazdı.
Kendi yolunu çizip, hayalini yaşayan Ebru Elver ile konuştuk.
Sizi “İçimdeki Saklı Cennet”i yazmaya iten neydi?
Herkesin bir kahraman olduğunu ve içindeki saklı cenneti keşfetmesi gerektiğini bilmelerini istedim.
Gerçek hayat hikâyenizi kaleme almışsınız ki oldukça zor bir yaşam olmuş şimdiye dek. Kitapta uzunca anlatıyorsunuz ama bir özet yapmanızı istesem…
Yarı biyografik bir başarı öyküsü. Gerçek hayatım ve ‘yol’da karşılaştıklarım. Fonda benim şarkılarım çalıyor hep. Hikâyelerim ve onlardan nasıl ders çıkarıp büyüdüğümü anlatıyorum. Farkındalık ve sufizm’in kendimi dönüştürmemde ne denli faydalı olduğunu anlatıyorum. Hayatımın özeti bu kitap aslında.
“MÜZİSYEN DOĞDUM”
Müzisyenlik çocukluk aşkınızken babanız istememiş, okula gitmemeniz için kazandığınızı söylememiş. Bu sizi nasıl etkiledi?
Babam müzisyendir. Müzik dünyasının tüm kirliliğini bildiği ve incinmemi istemediği için bir müzisyen olmama razı gelmedi. Ama bilmediği bir şey vardı. Ben müzisyen doğmuştum. Müziğe aittim. Bu hadise bende elbet derin bir yara açtı, o okulu ben yarattım ve kendimi müziğe adadım, kendi kendimin öğretmeni oldum.
Sonrasında zorunlu bir evlilik, şiddet günleri… tüm bunlardan nasıl sıyrılabildiniz?
Kendi gücüme ve değerime inanarak. Kıymetli bir insan olduğumu onaylayarak.
“Yapımcılar ayrı, menajerler ayrı, müzisyenler ayrı, müşteriler ayrı. Bana saygısızca asılan onlarca erkek…” diyorsunuz. Müzik sektörüne girmek zor olmuş.
Elbette kolay değil. Kendini ispat etmek isteyen ve bunun için her kötülüğü yapabilen insanlarla çevrili benim camiam. Maneviyat yok, herkes taht ve para derdinde. Hiçbir zaman o ruhlara ait hissetmedim kendimi. Uzak durdum, yanyana yürüyemedik bu yüzden.
“Düzgün insan olmak neden bu kadar zordu bu sistemin içinde? Oysa ben sadece şarkı söylemek istiyordum.” diyorsunuz. Şimdi bu amacınıza ulaştınız. Nasıl hissediyorsunuz?
Şarkı söylediğim ya da şarkı yazdığım zaman Allah’ın elini omzumda hissediyorum. Başka bir söze gerek yok belki de.
“TÜM KADINLAR DEĞERLİ”
Her şeye rağmen kitabınızın adı umut barındırıyor bence. ‘Cehennem’ yerine ‘cennet’ demişsiniz. Öyle mi?
Evet, cennet ve cehennem burada mevcuttur çünkü. Neyi seçersen o frekansa girersin. Bu dünya alemini cennete dönüştürecek şeyleri içimizde keşfettiğimizde cennetimizi yaratmaya başlayacağız.
Kendinizi yeniden inşa etmişsiniz. Benzer durumdaki hemcinslerinize mesajınız nedir?
Tüm kadınlar kıymetli ve değerli benim için. Kadın olmak kolay değil lakin insan olmak da kolay mı sanki bu kainatta? Önce Allaha sonra kendi gücünüze inanın her daim. İstediğiniz kadar değersizlik duygusu ya da şiddet yaşayın, tüm bu olanlar değerinizi ve gücünüzü anlamanız için karşınıza çıkmış bir sınavdır. Bu sınav, siz anlayana kadar devam eder. Anladığınız an değişirsiniz. Hepiniz bilge, asil, güleryüzlü, başarılı ve mutlu olmayı hak ediyorsunuz.
Tüm bu yaşadıklarınız müziğinize nasıl yansıyor?
Hani sesimde ve müziğimde o hissettiğiniz hüzün… Ve yaşadığım zorlu hayattan sonra üzerime oturan farkındalık, olgunluk ve teslimiyet... Elbette sesime, kalemime yansıdı.
“MODA’DAN İLHAM ALIYORUM”
Yaklaşık 12 yıldır Suadiye’deyim. Kadıköy’ü severim. Bir sanat dokusu var, bozulmamış. Ama son 10 yıldır aşırı kalabalık, bu yüzden daha az ziyaret ediyorum. Kadıköy merkeze her geldiğimde mutlaka halay çeken birileri oluyor, bu da beni güldürüyor.
Herkes yol’unu yaşıyor, kimi geç kalıyor kimi erken varıyor.
Birçok yerin verdiği ilham gibi Kadıköy de bana ilham veriyor elbet, özellikle Moda.