Kadıköy Belediyesi Yaratıcılık ve Sanat Parkı’nda yer alan Ev Kütüphanemiz, 28 Haziran Cumartesi günü “Mehmet Erkur’la Türkiye’de Çocuk Edebiyatı ve Sansür “ konulu söyleşiye ev sahipliği yaptı. Anne ve babaların, öğretmenlerin, yazarların, çevirmenlerin ve yayıncıların katıldığı söyleşide Can Çocuk editörü Mehmet Erkur, konu başlığı çerçevesinde düşüncelerini paylaştı. Katılıcımlar da görüşleri ile söyleşiye katkı sundu.
Mehmet Erkur, söyleşinin açılışında sansürün Türkiye’de sistemli bir baskı aracına dönüştüğüne dikkat çekerek, “Ülke olarak kötü bir dönemden geçiyoruz. Bütün haklarımız gaspedilmeye açık. Yaşam ile doğa hakkı, hayvanlarla, çiçeklerle ve ağaçlarla yaşama hakkı. Onurlu bir varoluş hakkı. Bunca gasp eşittir kötülük. Bizim bugün başlıca meselemiz üst yapıların bizden talep ettiği, bizi zorladığı ve bize dayattığı sansür uygulamaları ve bunun peşine taktıkları yargı ve kolluk süreçleri. Dolayısıyla bu konu yasamada, yürütmede ve yargıda çok sert bir şekilde güçler ayrılığı olmaksızın uygulanıyor ve biz de nesnesi haline geldik.” dedi.
“LİNÇ KAMPANYALARI DÜZENLENİYOR”
Türkiye’nin yayınlama özgürlüğünün iyi bir karneye sahip olmadığını ifade eden Mehmet Erkur, Türkiye Yayıncılar Birliği’nin 1995’ten beri yayınlama özgürlüğü raporlarını paylaştığını söyledi ve anlatmayı şöyle sürdürdü: “Bu raporlarda kitapların içeriği nedeniyle yazarlara, yayınevlerine, çevirmenlere, matbaacılara açılan davalar, kitap toplatma ve yasaklama kararları, yayınlara uygulanan fiili sansürler var. Yayına hazırlık, tanıtım ve dağıtım süreçlerinde yapılan engellemeler, hapishaneler, okullar ve üniversitelerde yayınlara erişimin, okuma ve yazmanın engellenmesi… yer alıyor. 2025 yılına baktığımızda sosyal medyada kitaplara ve yayınlara linç kampanyaları düzenleniyor. Yayınevlerinin oto sansür uygulamaları devam ediyor, cezaevlerine sokulmayan kitaplar, kitabın suç delili sayılması, yazarlara sosyal medya paylaşımları nedeniyle verilen cezalar… Türkiye Yayıncılar Birliği 2023 yılında “Yasaklara değil kitaplara ihtiyacımız var” diyerek sansüre karşı kitabıma dokunma çağrısını yapmıştı.”
Kitapları değerlendirirken kullanılan ölçütlerin ahlaki, dini ve kültürel zeminlere dayandırıldığını vurgulayan Erkur, özellikle bedeni tanıma ve cinsellik konularının hedef alındığını söyledi. “Çocukların bedenini tanıma, bedeni üzerinde hak sahibi olma konusu ve cinsellik eğitimi hakkında uzmanlarca hazırlanmış kitaplar müstehcenlik ile kese kağıdına sokuldu. Bilginin de engellenmesi var. Mahkeme tek bir kararla onlarca kitaba el koyabiliyor. Baskısını durdurabiliyor, dağıtım ve satışını tamamen yasaklayabiliyor ya da muzır neşriyattan koruma kararı ile kese kağıdına sokuyor. Bütün pazarlama etkinliklerini ve vitrin görünümünü engelleyip yalnızca bir düz zemin ve 18 yaş altı için sakıncalıdır damgası ile raf satışına izin verebiliyor.” dedi.
Erkur, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı “Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu” tarafından alınan kararları da eleştirdi. Son iki yılda yedi kitabın muzır neşriyat olarak tanımlandığını, 2023’te bu sayının on olduğunu belirtti. Bakanlığın hazırladığı çocuk dostu kitaplar listesini de eleştiren Erkur, “ 100 kitaplık bu liste sürekli güncelleniyor. Bu kitaplar makbul, dışındakiler ise sorunlu mesajı veriliyor.” dedi.
“SANSÜR SORGULANIYOR”
Gökkuşağının sadece bir sembol olarak değil, çocukların hayal dünyasındaki köprü metaforu olarak da yasaklandığını belirten Erkur, “Duvarın Arkasında Ne Var adlı çocuk kitabındaki çizme cinsiyetsiz çocuk suçlaması yapıldı. Karakter kız mı erkek mi diye. Çocuğun yaşadığı şeyi bir çocuk deneyimi olarak görmesi bunu kızlar ve bunu erkekler yaşar demeden yaşaması. Bu çocuk edebiyatında çok değerli bir şey. Orada sadece bir çocuğumuz var. Kitabın LGBT propagandası yaptığı öne sürüldü. Yazarın ve çizerin elini kırma çok var. Ama bizler birbirine sahip çıkma sınavı da verdik. O da deneyim oldu.” ifadelerini kullandı.
Erkur, “Ne olursa olsun yıllarca kanıksanmış yasaklar, benimsenmiş sansür artık daha da öfke ile sorgulanıyor ya da en azından bunun için ne yapabiliriz sorusu çok aktif. Biz bugün bir araya geldik, birbirimizi donatıp çıkacağız” diyerek tüm olumsuzluklara rağmen birlikteliğin ve bilgi paylaşımının önemine vurgu yaptı.