Dilimizden düşürmediğimiz, dinlediğimizde çok etkilendiğimiz bazı türküler, şarkılar vardır. Söyleyeni biliriz lakin o sözleri yazan hep arka planda kalır. Bazen de söyleyen de yazan da bir sis perdesinin ardında olur.
“Noktа idim, bir bedende vаr oldum
Özüm nаrа düştü, yаndım kаvruldum
Demde mаyаlаndım, közde yoğruldum
Hiçlik âleminden mest olup geldim”
İki yıl evvel müzikseverlerle buluşan ve üç milyonun üzerinde dinlenen “Nokta İdim” türküsünün söz yazarı Dost Yusuf Çıldır da bu isimlerden biri. Onun şiirlerini besteleyip söyleyen Din Tengi de öyle. Dil Tengi’nin seslendirdiği Nokta İdim, Şu Fani Dünyanın Telaşına Bak, Kerem Eyle türkülerinin peşine düştüğümüzde şairinin bir dönem Kadıköy’de Erenköy Gümrük Saymanlık Müdürü olarak çalışan Yusuf Çıldır olduğunu gördük. 250’nin üzerinde şiiri olan ve âşık geleneğini sürdüren isimlerden biri olan Yusuf Çıldır ve Dil Tengi ile şiir ve müzik yolculuklarını konuştuk.
“PİR SULTAN VE YUNUS EMRE’Yİ İDOL ALDIM”
DOST YUSUF ÇILDIR
Sevdiğimiz bazı türkülerin sözleri size ait ama sizin kim olduğunuzu bilmiyoruz. Galiba bu biraz da sizin kendi seçiminiz ama bize biraz kendinizi anlatır mısınız?
(Gülüyor) Ön plana çıkmak istemiyorum. 1976 yılında Sivas’ta Mal Müdürlüğü’nde göreve başladım. Uzun yıllar devlet memurluğu yaptım. 10 yıl süreyle İstanbul’da çalıştım. Emekli olduktan sonra Alanya’ya yerleştim. Kızım orada okuyordu. Sonra Selçuk’a geldik. Burada bir fakirhanemiz var. Bir torunumuz var onun peşinde dolaşıyoruz.
Şiir yazmaya ne zaman nasıl başladınız?
Benim dayım da şair ve âşık. Ortaokul çağında dayımı, Ağa Çıldır’ı örnek alıp yazmaya başladım. Daha sonra da yazmaya devam ettim. Özellikle lisede daha çok sevmeye başladım. Göreve başladıktan sonra yazmaya çalıştım.
Enstrüman da çalıyorsunuz. Şiirlerinizi ilk siz mi bestelediniz?
Ben besteledim. Ama ilk bestem kendi şiirlerimden değildi. Aşık Feymani Baba’nın eserlerindendir. Aşık Feymani muhteşem bir ozandır. Hatta o besteyi Selahattin Alpay okudu. İlk zamanlar kendi eserlerimi cesaret edip besteleyemedim. Sonra ilk şiirimi 1985 yılında besteledim.
“TÜRKÇE ÇOK ZENGİN BİR DİL”
Yazdığınız şiirler bildiğimiz klasik tarzdan farklı. Dili de yazımı da derinliği de çok farklı? Böyle yazma fikri nereden oluştu? Ne tür şiirler yazıyorsunuz?
Türkçemiz çok zengin bir dil, 1 buçuk milyon civarında bir kelime hazinemiz var. Türkçe köklü diller içinde önemli dillerden biridir. Türkçeyi ön plana çıkarmak için zengin kafiye kullanıyorum. Klasik şiir dışında hece vezniyle şiirler yazmaya çalıştım. Türk Divan Şiiri tarzında yazdım. Atışmalar da yaptım. Şiirlerim arasında güzelleme ve hicivler var. Kasideler var. Kaside şu anda pek yazılmıyor.
Şiirleriniz Bektaşi geleneğinin izlerini taşıyor. Sizin dışınızda bu geleneği sürdüren başka isimler var mı?
Az da olsa var. Şiirlerim Bektaşi felsefesi içerisinde ama dini konuları da anlatıyor. Yaşam, varoluş felsefesi gibi. Kuran-Kerim’i de çok iyi bilirim. Daha çok dini anlatan ama dincilikten uzak şeyler yazmaya çalıştım. Maalesef insanlar okumuyor, özünü bilmiyor. İnsanın yüce olduğunu, rabbin bir temsilcisi olduğunu bilmiyor. Kendini başkasının kulu olarak görüyor. Onun bunun dediğine inanıyor, bilime inanmıyor. Ben insanın muhteşem bir varlık olduğunu anlatmaya çalışıyorum.
Sanki Yunus Emre, Pir Sultan Abdal geleneğini devam ettiriyorsunuz.
Eyvallah. Çok teşekkür ediyorum. Pir Sultan ve Yunus Emre, insanı açıklamaya çalışan ozanlarımızdır. Ben onları idol aldım. Herkese benzemeyen bir tarz çıkarmaya çalıştım.
Peki şiirlerinizi kitap haline getirmeyi düşündünüz mü?
Türkiye’de şiir okuma olayı pek kimsede yok. Bir de tasavvuf şiirlerini pek kimse okumuyor. Siz aradınız, hem şaşırdım hem de moralim düzeldi. Bir kitap hazırlığındayım. Umarım yakın zamanda biter.
Hangi enstrümanları çalıyorsunuz?
Evimde 11 tane enstrüman var. Dört tane sazım var. Ud, cümbüş, ney, mey, kaval var. Kemanı çok esaslı çalamıyorum daha amatör. Kardeşim de müzikle ilgili. Bir araya gelip çalıp söylüyoruz.
Şiirlerinizi sizden başka kimler besteledi ve seslendirdi?
Dil Tengi isimli bir sanatçı var. O benim yeğenimdir. Şiirlerimi o besteledi ve seslendirdi. Çok güzel bir tarz belirledi.
“MÜZİKLERİM DE BENİM DÜNYAM GİBİ SAKİN”
DİL TENGİ (Mesut Çıldır)
Önce sizin bir grup olduğunu düşündüren isminizden, Dil Tengi’den başlayalım. Dil Tengi ne demek?
Farsça kökenli bir kelime “gönül darlığı” anlamına geliyor.
Grup sanılmanıza ne diyorsunuz?
Şarkılarımı paylaşırken kendi görüntümle ya da klibimle paylaşmamamdan kaynaklı grup sanan insanlar var. Dil Tengi kulağa da grup ismi gibi geliyor, bunun da etkisi var.
Sizinle ilgili bilgiye ulaşmak o kadar kolay değil. Kar Yağar Kar Üstüne, 6 milyonun üzerinde dinlendi. Fakat size dair bilgi çok az. Bu bir tercih sanki. Yine de kendinizden ve müzik yolculuğunuzdan kısaca bahseder misiniz?
Aslen Sivas Ulaş’lıyım. Uzun yıllardır Ege kasabalarında yaşıyorum, sakin ve yavaş bir hayat yaşamaya çalışıyorum. Hayatımızı bize çekilmez kılan o yoğunluktan kendimi uzak tutmaya, dingin bir hayat sürmeye çabalıyorum. Müziklerimi de amatör bir ruhla evimdeki stüdyomda hazırlıyorum. Müziklerim de benim dünyam gibi sakin zaten, amatör koşullarda, amatör becerilerimle, profesyonel bir disiplinle bir şeyler üretmeye çalışıyorum.
“ÇOK DİNLENSİN DİYE MÜZİK YAPMADIM”
Peki türküleri dinlenip görünmez olmak bir tercih mi ve neden?
Eserlerimin dinlenilmesi harika bir duygu, daha da çok dinlenilsin isterim ama hiçbir zaman çok dinlenilsin amacıyla müzik yapmadım. Hissettiğim müziğin dışına çıkmadım. Benim için güzel olan şey bu. Yıllar önce kayıtlar yapmaya başlayıp internete yüklediğim zaman böyle dinleneceğini hayal dahi etmemiştim. Bu işe kendi imkânlarımla, kendi müzik becerilerim ölçüsünde, özgün bir şeyler üretme düşüncesiyle başladım, şu anda da bu düsturla devam ediyorum. Ben aynı sakin hayatıma devam ediyorum, bu hayatım çok fazla bozulsun da istemiyorum. Bu dengeyi iyi sağlamaya özen gösteriyorum.
Siz kimleri dinliyor ve seviyorsunuz?
Elimden geldiğince farklı müzisyenleri ve müzik türlerini takip etmeye çalışıyorum. Özellikle Spotify ve Youtube üzerinden artık dünyadaki bütün müziklere ulaşabildiğimiz bir zamanda yaşıyoruz. Bu bizim müzik kültürümüzü de etkiliyor. Son yıllarda indie folk tarzı müzikler daha çok ilgimi çekiyor ve bu bir şekilde benim müziğime de yansıyor. Türkiye’de No Land, Kuan gibi grupları severek takip ederim. Yine şu sıralar Hollow Coves ve Beirut, Curawaka dinliyorum. Bu tarz müziklerin meditasyon etkisi de var, gözlerinizi kapattığınızda sizi başka bir boyutta bir yolculuğa çıkarıp şarkı bitince tekrar olduğunuz yere getiren bir his. Tabii ki müziği dinlediğiniz ortam ve cihaz da çok önemli ve belirleyici. Bir de bizim müzik tarzımızı temelden etkileyen ve müziğe başladığımız yıllarda hayranlıkla takip ettiğimiz sanatçılar var, onların yeri ayrıdır her zaman, benim için de Metin Kemal Kahraman, Erkan Oğur, Mikail Aslan gibi sanatçılar öyledir.
“DOST YUSUF ŞİİRİN İÇİNDE VAR OLUYOR”
Şiirlerini bestelediğiniz Dost Yusuf’a gelelim. Yusuf Çıldır’ın kaç şiirini bestelediniz ve bu çalışma nasıl başladı?
Dost Yusuf amcam olur. Kendimi bildim bileli amcam şiirler yazar ve besteler. O sadece şiir yazmıyor aynı zamanda o şiirin içinde var oluyor. Her şiirinde her mısrasında bir hikâye vardır. Sohbet ettiğiniz zaman bir şiiri size saatlerce anlatabilir. Bu çok kıymetli bir şey. Ben kendimce onun şiirlerinden besteler yapıyorum. Sanırım 15 civarında şiirini besteledim. Yayınlanmayan kaydetmeye başlamadığım birçok eseri var. Yıllar önce ilk “Geçti bahar Gülüzarda” isimli şiirini bestelemiştim, amcam da çok beğenmişti. Yaptığım tüm besteleri ilk ona dinletirim, onayını ve tavsiyesini alırım, bu konuda beni hep destekleyip motive eder.
Yusuf Bey’e de söylediğim gibi, şiirleri Yunus Emre ve Pir Sultan Abdal geleneğinin devamı gibi. Siz ne dersiniz?
Çok farklı biçimlerde şiirleri vardır amcamın. Şiirlerine baktığınızda tasavvuf felsefesini, Alevilik felsefesini ve özellikle insanın varoluşuna, insanın özüne dair birçok düşünceyi görebilirsiniz. Yine aynı şekilde sosyal, ekonomik, siyasi birçok toplumsal sorunu da görebilirsiniz. Yunuslar’da da Pir Sultanlar’da da aynı durumu görebilirsiniz, amcam onlardan beslenen birisi olarak o da şiirlerinde doğal olarak bu konuları işliyor. Evrenin ve insanın sırrını mitolojik hikâyelerle hurafelerle değil saf bir akıl ve felsefi, bilimsel bir bakış açısıyla kavrayabileceğimizi şiirlerinde özellikle vurguluyor, tabi ki anlayabilene. Bu aslında gerçeği anlatma gayreti, birçok sanatçıda filozof ve edebiyatçıda bunu farklı bir biçimde görürüz. Mesela amcamın bir şiirinde “Nefsi silmek değil bilmektir erdem” diye bir cümle vardır, sadece bu cümlede bile günümüze kadar gelen toplumsal ahlaka, bize dayatılan, kutsallaştırılan erdem kavramına sert bir eleştiriyi görebilirsiniz.
Söylediğiniz türkülerin, deyişlerin Dost Yusuf’a ait olanlar da dahil bir felsefesi ve hikâyesi var. Besteleyeceğiniz, düzenleyeceğiniz veya söyleyeceğiniz türküleri neye göre ve nasıl seçiyorsunuz?
Amcamın şiirlerini halk müziği formunda genelde de deyiş formunda bestelemeye çalışıyorum. Tabii ki kendimce, bu konuda kesinlikle hiçbir iddiam yok. Bu ben ve amcam arasındaki bir ilişki. Ben hep böyle bakıyorum, üçüncü bir kişi dahi yok. İnsanlar dinliyor seviyor, bu gurur verici bir şey, çok da değerli bizim için ama ne amcam ne de ben üretimleri bu amaçla yapmıyoruz. Zaten güzel olan tarafı da bu. Besteleyeceğim şiirleri seçerken tabii ki en temel kriter benim o şiirden etkilenmem oluyor. Zaten bu etkilenme benim o şiiri bestelemeye çalışmama neden oluyor. Benim için bütününde bir şey anlatması, bir derdi olması lazım şiirin. Bu tarzın dışında biraz daha kendime özgü bir tarzda besteler de yapıyorum, bunlar genelde Dilek Vural ve benim şiirlerim. Bu şiirler de genelde insanın melankolik halini, ya da bu melankoliyle yüzleşmesini işleyen konular. Yani müziğimde iki tarz var.
AŞIK OLMAK KOLAY DEĞİL CEVHERİ İLİM İRFANDIR
Aşık olmak kolay değil cevheri ilim irfandır,
Meclisteki sohbetinde şeker şerbet dil gerekir,
Ayrılamaz birbirinden aşık canan bilgi candır.
Hünerini sunmak için edep erkan yol gerekir.
Aşık olan mızrabıyla perdede arar kendini,
Feyiz alır ariflerden düşünür yoklar bendini,
Mecnun yüreğiyle söyler tellerde saklı derdini,
Mecnun olmak dile kolay Leyla ile çöl gerekir.
Gülistanda gonca açmaz hasretten titrer bedeni,
Bağ virane dallar küskün duymuyor figan edeni,
Sanma lal olmuş ötmüyor suskunluğunun nedeni,
Ah çekip feryat etmeye bülbül için gül gerekir.
Kul hakkına sadakattir ardına gelip takılan,
Dost Yusuf’um hoş sedaymış bu alemde bırakılan,
Çiçekten taşınan nektar arıyı efsane kılan,
Boş kavara amaç değil peteğinde bal gerekir.