Ünlü isimlerin kendi İstanbul’unu anlattığı “Sevgili İstanbul” kitabında, Kadıköy’de yaşamış isimlerin ilçeye dair anıları da yer alıyor
Gökçe UYGUN
Gazeteci-yazar Remzi Gökdağ’ın kaleme aldığı “Sevgili İstanbul” kitabında, kaybolan İstanbul’un geçmişinin görgü tanıkları kenti anlatıyor. Kitapta aralarında yazar Hıfzı Topuz, gazeteci Hasan Pulur, sinema sanatçısı Muhterem Nur, foto muhabiri Ara Güler, yazar Adalet Ağaoğlu, sunucu Halit Kıvanç gibi isimlerin bulunduğu 20 İstanbullunun, eski İstanbul kokan yaşanmışlıkları yer alıyor.
Kendisi de bir İstanbullu olan, gazetecilik yıllarında bu şehre dair haberler yapan yazar Remzi Gökdağ, bir süre yurtdışında yaşadıktan sonra döndüğünde kenti çok değişmiş bulur ve kaybettiği İstanbul’u aramaya başlar. Gökdağ, “Fotoğraflar yardımıma koştu, yazdığım haberlere tekrar baktım. Eski İstanbul’un kaybolan suretine bakarken gözümün önünde isimler belirdi. İstanbul’un unuttuğum detaylarını, kentin bir daha asla yaşanamayacak o dönemine tanıklık etmiş kişilerin anılarında yakalayabilirdim. Böylece kentin eski günlerini bilen efsane isimlerle sohbet ettim. Kitapta yer alan bu anıları okurken kendi İstanbul’unuzdan kesitler bulabilecek misiniz?” diye soruyor.
KADIKÖYLÜLERDEN KADIKÖY ANILARI…
Biz de bu İstanbul kitabından Kadıköy anılarını sizin için derledik. İşte Kadıköylü ünlü isimlerin ilçeye dair tanıklıkları;
■ Yazar-Akademisyen Murat Belge: Babamın görevinden dolayı Ankara’da doğmuşum. İstanbul’a gelişim 1,5 yaşıma denk geliyor. İstanbul’da ilk tanıdığım semt Moda’dır. ‘Moda çok az değişti’ diyenleri sık sık duyarım. İstanbul’da ilk değişimin olduğu yerlerden biridir Moda. Yaşı yetmeyenler Moda’nın değişmediğini savunur ama orada büyük bir değişim yaşandı. Moda zaman içinde Göztepe-Feneryolu’nu da izleyen hatla birlikte yazlık semtlerden biri olmuştur. Boğaziçi Osmanlı mimarisinden geriye kalan yalılarla süslüydü ancak Moda biraz ‘Levantenleşmiş’ İstanbul’du. 20.yüzyılın erken zamanlarında İngiliz Vitol ailesi vardı Moda’da. Şimdiki Vitol Çıkmazı da bu aileden kalma bir isimdir. (…) Eskiden Moda’da şimdiki karşılığıyla “House-Garden” tipi dergiler çıkardı ve insanlar bu dergilerdeki evleri görüp, ‘Ben de böyle bir ev isterim’ hayaliyle yaşarlardı. Moda’nın belli bir üslubu yoktu ama iki katı geçen ev de yoktu. Evlerin hemen hemen hepsi bahçe içindeydi. Bu evler 1950’lerde yok olmaya başladı. Bugün ‘Moda değişmedi’ diyenler o yılları hatırlamayabilir. Sonraki yıllarda bütün İstanbul’da yaşanan değişimden Moda da payına düşeni aldı. (…) O tarihlerde Moda’da aklımda kalan yerlerden biri Deniz Kulübü’dür. Çocukken bazı balolara giderdik orada. Kalamış Koyu’na bakan Küçük Moda Gazinosu vardı. Orada mehtabı seyretmek çok güzel olur. Moda meydanından Küçük Moda Gazinosu’na gelmeden önce Bomonti Gazinosu vardı. Bir de denize bakan Mühürdar Bahçesi vardı. Kayalarla dekore edilmiş havuzuyla ünlüydü. Orası da güzel bir yerdi, fakat yok olup gitti. Bir de Gramatikos adında Rum tarafından işletilen bir meyhane vardı. Gramatikos’un Eleni adında kızı vardı. Eleni’ye bütün Moda aşıktı. Gramatikos güzel kızını meyhanede çalıştırırdı. Herkes de Eleni’yi görmek için bu meyhaneye giderdi. Sonra Gramatikoslar da Moda’dan kaybolup gitti.
■ Oyuncu Müjdat Gezen: Fatih’i çok sevdim. Sonra Cihangir’e taşındım, orayı da çok sevdim. Gençliğim Yenikapı ve Rumelihisarı’nda geçti, oraları da pek sevdim ama Kalamış’ın yeri benim için bambaşkadır. Sevdiğim İstanbul semtleri arasında Kalamış bir doruk noktasıdır.
■ Müzisyen-Akademisyen Haldun Hürel: Osmanlı yapılarının hepsi çok güzel eserler ama biz günümüzde çirkini yapmayı çok iyi beceriyoruz! Örneğin Haydarpaşa Garı… Gelen yolcuların indikleri son durak. ‘Alt tarafı bir gar’ diye düşünmemiş Osmanlı. Bir garın estetik harikası olması için dönemin yöneticileri uğraşmış. O bina Alman üslubunu yansıtır ve yapımı için İstanbul’a gelen Almanların oturdukları Yeldeğirmeni’ndeki eski konutlarda da bu uslup görülebilir. Garın yanında Abdülhamit döneminde yapılmış silolar var. Biraz ileride de 1953’te yapılan soba borusu gibi göğe yüklen silolar var. Bir eskisine bakın bir yenisine... Her ikisinin de işlevi aynı fakat estetik anlatışı son derece farklı. (…) İstanbul’da en çok bozulan yerlerinden biri de Kadıköy’dü. 40 seneden fazla oturuyorum ama artık ne yazık ki sevemiyorum. Dörder katlı apartmanlarda oturan aileler şimdi 12’şer katlı apartmanlarda yaşıyor. Kadıköy Çarşısı kendini biraz koruyabildi ama tam anlamıyla benim gözümdeki çarşı değil.
■ Yazar- Tarihçi Rüknü Özkök: 20 seneden fazla süredir Moda’ya yaşıyorum. Apartmanda yaşayanlar artık birbirlerini tanımıyor. Bu durum, İstanbul’da da yaşayışın, günümüzde deforme olmuş şekli. Eski günlerdeki komşuluk ilişkilerini artık bulmam mümkün değil. (…) Moda’da nostaljik bir tramvay var. Ben binmedim. O tramvayı isteseniz de nostaljik bırakamazsınız. Yeniliği inkâr edemeyiz ama İstanbul’un bazı değerlerini de korumalıyız. (…) Moda’da ahşap binalar var. Orada yaşayanlar çevresine çok duyarlı olduğu için bu binaların bir kısmı hala ayakta.
■ Oyuncu-Yönetmen Haldun Dormen: Yaz aylarımızı Büyükada’da geçirirdik. Sonra Çiftehavuzlar’da ev aldı babam. O günlerde Şişli’den Çiftehavuzlar’a gitmek başlı başına bir olaydı. Günler öncesinden hazırlıklara başlanırdı. Gerçek anlamda bir nakil işi olurdu. Köprü yoktu. Arabalı vapurlarla karşıya geçilirdi. Çiftehavuzlar’da evimiz deniz kenarındaydı. Denize oradan girerdik ama o bölgenin önemli bir plajı da Süreyya plajıydı. Caddebostan Gazinosu da önemli bir mekândı. Dönemin ünlü assolistleri orada şarkı söylerdi, dans müsabakaları yapılırdı.