Semra ÇELEBİ
Operadan baleye, tiyatrodan konsere birçok sanat etkinliğinin İstanbul’daki adresi; Taksim’in gözbebeği Atatürk Kültür Merkezi, faaliyet dışı kalalı tam yedi yıl oldu. Bu yedi yılda AKM ile ilgili tartışmalar hiç hız kesmedi.
2005 yılında, binanın ekonomik ömrünü tamamlamış olduğu gerekçesiyle dönemin Kültür Bakanı Atilla Koç tarafından binanın yıkılması önerilmiş ancak sanat ve mimarlık platformlarının, sivil inisiyatiflerin yoğun tepkisi, ısrarlı gösteriler ve basının desteğiyle yeniden yapılan değerlendirmeler sonucunda Kasım 2007’de İstanbul 2 No’lu Koruma Kurulu, Atatürk Kültür Merkezi’ni 1. grup kültür varlığı olarak tescil etmiş, böylece yıkım gerçekleşmemişti. Bundan tam bir yıl sonra Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından imzalanan protokolle İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’nın üstlendiği Atatürk Kültür Merkezi’nin yenileme projesini hazırlamak üzere Tabanlıoğlu Mimarlık görevlendirildi. Ancak tadilat, Kültür Sanat ve Turizm Emekçileri Sendikası’nın açtığı dava nedeniyle mahkeme kararıyla durduruldu.
En son Sabancı Holding ile Kültür ve Turizm Bakanlığı arasında 2012 Şubat’ında restore işlemlerine dair mutakabat imzalandı. AKM’nin 29 Ekim 2013 Cumhuriyet Bayramı’nda bitmesi öngörülüyordu ancak Haziran’da patlayan Gezi direnişi nedeniyle bütün planlar değişti.
“BAROK OPERA YAPACAĞIZ”
Şu an önünden geçenlerin içini sızlatacak bir durumda olan ve çevik kuvvet polisinin ikametgâhı olarak kullanılan AKM binası, Gezi direnişinin de simgelerinden biri oldu. Milyonlarca insanın Gezi Parkı’na Topçu Kışlası yapılmasını protesto ettiği günlerde AKM’nin nasıl kullanılacağı da yeniden tartışma konusu olmuştu. İnsanlar Gezi Parkı’nda direnirken Başbakan Erdoğan şu açıklamayı yapmıştı:
“AKM diye şu anda depreme dayanıklılığı olmayan bir kültür merkezimiz var. Yıllar önce dedik ki bu yapı bize sıkıntı yaratır. Yapının kullanışlı olmadığını da çalışan sanatçılardan biliyorum. Barok mimariyle bütünlük arz edecek şekilde buraya dev bir opera binası yapalım. Türkiye’de opera binamız yok. Bir ilkin adımını atmak istiyoruz.”
“Barok opera” kavramının sosyal medyada gündem olduğu ve AKM’nin opera değil ama polis karakoluna dönüştürüldüğü o günlerden aylar sonra Başbakan Erdoğan yeniden AKM’yle ilgili bir açıklama yaptı. Geçen hafta Almanya’yı ziyaret eden Erdoğan, Hamburg’da yaptığı açıklamada “Taksim’de çok farklı düşüncelerim vardı. Türkiye’de, bir tane opera binası yoktur. Taksim’de bir kültür merkezini opera binası yapma hevesi vardı, yaptırmadılar” dedi.
“SÜREYYA OPERASI BİR YILDIZ”
Atatürk Kültür Merkezi’nin neden hala bir kültür merkezi olarak restore edilmediği muamma ama İstanbul’un bir opera salonunun olduğu gerçek. Bu konuya dikkat çeken Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk de Başbakan Erdoğan’a cevaben attığı 5 Şubat tarihli tweetinde bu konuya dikkat çekti. “Başbakan ‘Türkiye’de, bir tane opera binası yoktur’ demiş. Süreyya Operası, 7 yıldır İDOB’a ev sahipliği yapıyor” yazan Öztürk, Süreyya Operası’nın bir de fotoğrafını paylaştı.
Kadıköy Belediyesi tarafından aslına uygun restore edilip “opera binası” olarak İstanbullunun hizmetine sunulan Süreyya Operası’na özel önem veren Öztürk, 2009 yılında verdiği bir röportajda şöyle demişti: “Atatürk Kültür Merkezi’nin onarım adı altında kapanmasından sonra operayakapılarını açan Süreyya operamız şu anda İstanbul’un tek opera binası olarak bir yıldız. Hem tarihi binanın yeniden tarafımızdan onarılarak sanata açılması, hem de artık Anadolu yakasında oturanların opera ve konser izlemek için karşı tarafa geçmek zorunda kalmamasını önemli bir sanat olayı olarak görüyorum.”
“SÜREYYA OLAĞANÜSTÜ ŞIK BİR OPERA”
Atatürk Kültür Merkezi’nin faaliyet dışı bırakılmasıyla salon sıkıntısına düşen İstanbul Devlet Opera ve Balesi, yedi yıldır temsillerini Süreyya Operası’nda yapıyor. İDOB Müdürü ve Sanat Yönetmeni Suat Arıkan, Süreyya’nın “olağanüstü şık bir opera” olduğu görüşünde, ancak 15 milyonluk kent için yetersiz olduğunu da vurguluyor.
“Elbette İstanbul’un Kadıköy’de Süreyya Operası adı altında bundan yaklaşık 80 sene önce Süreyya Paşa tarafından yapılmış, olağanüstü şık bir opera binası var. Ancak yetersiz. İstanbul şehrinde 3 adet-aynı gece perde açan-AKM olması gerek derken, bugün yaklaşık 15 milyonluk İstanbul’da, sadece 500 kişilik Süreyya Operası var” diyen Arıkan, AKM’nin eksikliğine dikkat çekiyor: “Bir opera evinde ideal koltuk sayısı 1200’dür. AKM bu açıdan idealdi. Acilen Taksim’de AKM, Kadıköy ve Bakırköy bölgelerinde diğer AKM’lerin perde açmaları gerekiyor. Ancak bu şekilde İstanbul’un bir Avrupa şehri olduğundan bahsedilebilir.”
“İSTANBUL’DA 7 YILDIR OPERA VAR”
İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin iki dönem müdürlüğünü yapmış olan 40 yıllık solist sanatçı Mesut İktu da Süreyya Operası’nın önemli bir ihtiyacı karşıladığı görüşünde. Başbakan Erdoğan’ın sözlerini değerlendiren İktu şunları söylüyor:
“İstanbul’da AKM boşaltıldığı günden beri, 7 yıldır ‘Opera var’. İstanbul Devlet Opera ve Balesi, opera, operet, bale, konser ve çocuk müzikalleriyle hemen her gece perde açıyor; çoğu gösteriye bilet bulunamıyor. Bütün bunlar her zaman sanata, sanatçımıza ve sanat üretimine son derece duyarlı Kadıköy İlçe Belediye Başkanı Sayın Selami Öztürk ve ekibinin büyük özveriyle Sinema Salonu’ndan opera evine dönüştürdükleri Süreyya Operası’nın açılmasıyla gerçekleşti. Bu yolda Sayın Murat Katoğlu’nun da çalışmalarını anmadan geçmemeliyim. AKM’nin boşaltılmasıyla adeta sokakta kalan İstanbul Devlet Opera ve Balesi’ne kuçak açan Kadıköy İlçe Belediyesi olmasa kurum ne yapardı, düşünemiyorum...”İstanbul’da opera yok” demekle Atatürk Kültür Merkezi’nin kapalı olması kast ediliyorsa, evet orada 7 yıldır opera, tiyatro, konserler, sergiler ve sinema gösterileri yok!”
“OPERA İZLEYİCİSİNİN YÜZDE 67’Sİ KADIKÖY’DEN”
Opera sanatçısı Mesut İktu, Suat Arıkan gibi Süreyya Operası’nın ihtiyacı tam olarak karşılamadığı görüşünde. İktu “Süreyya Operası’nın mütevazı sahne, orkestra çukuru ve tüm teknik olanakları AKM’ye göre tabii kısıtlı. Dekor, kostüm ve ışık tasarımı kolay değil” diyerek şöyle devam ediyor: “Bu olanaklara göre Süreyya Operası’nın olanakları Atatürk Kültür Merkezi’yle kıyaslanamaz ancak, bu İstanbul’da opera ve balenin bir sanatsal varolma savaşıdır. Bu sanatsal savaşta olanaklar olanaksızlıklar düşünülmez. Grand Opera dediğimiz Büyük Operalar ve Beyaz Baleler dediğimiz Klasik Bale eserlerinin sahnelenmesi Süreyya Sahnesinde zor. Ama yine de Süreyya Sahnesi’de birçok eser sahnelenebiliyor.”
AKM açılsa bile artık İstanbul için yeterli olmayacağını belirten Mesut İktu, “Ben Opera ve Bale’nin yöneticisi olduğum yıllarda yaptırdığım bir ankette, AKM’de yapılan temsillerimize gelen izleyicilerin yüzde 67’sinin Kadıköy’den geldiğini saptamıştım. Bunu dikkate almalıyız.” diyerek Kadıköy’e yeni opera binalarının yapılması gerektiğini vurguluyor.
80 YILLIK HAYAL: SÜREYYA OPERASI
Tarihi Süreyya binası, Kadıköy Belediyesi Süreyya Operası olarak sanat dünyasına 27 Ekim 2007’de “merhaba” dedi. Süreyya İlmen’in opera binası olarak tasarlayıp opera, tiyatro ve balo salonu olarak yaptırdığı ancak uzun yıllar yalnızca sinema olarak kullanılan tarihi bina, Kadıköy Belediyesi'nin 2 yıl süren titiz restorasyon çalışmasından sonra Kadıköy'ün ve Anadolu Yakası'nın birinci, Türkiye'nin ise altıncı Opera Binası olarak sanatseverlerle buluştu.
Son dönemlerde bakımsız ve harap bir durumda bulunan Süreyya Binası'nın yeniden doğuş yolculuğunu İzmir'deki Elhamra Sineması'nın İzmir Operası'na dönüştürülmesinde önemli rol oynayan Dr. Murat Katoğlu ve mimar Ersen Gürsel başlattı. Katoğlu ve Gürsel'in önerisiyle Kadıköy'de işlenmeyi bekleyen bir mücevher olan Süreyya Binası yeniden gündeme geldi. Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk, binayı elinde bulunduran Darüşşafaka Cemiyeti ile irtibata geçti. Başkan Öztürk'ün kararlı tutumu, Darüşşafaka yetkililerinin de olumlu yaklaşımıyla sinema olarak kullanılan bina 49 yıllığına Kadıköy Belediyesi’nce kiralandı ve Süreyya Paşa'nın amacına, ideallerine ve hatırasına uygun biçimde Opera Binası'na dönüştürüldü.
Kadıköy Belediyesi 80 yıl aradan sonra Süreyya İlmen’in “Kadıköy de Opera” hayalini gerçekleştirmiş oldu. Aynı yıl AKM’nin boşaltılmasıyla Süreyya Operası sadece Kadıköy’ün değil İstanbul’un opera merkezi olarak sanat hayatının merkezine oturdu.