Gökhan Akçura ‘İstanbul’da Eğlence Tarihi’ başlıklı söyleşisiyle 16 Eylül Pazartesi akşamı Müze Gazhane ’de tarih meraklılarıyla bir araya geldi. İstanbul’un eğlence tarihini Batılılaşma öncesi anlatmaya başlayan Akçura, Tanzimat ve Cumhuriyet’in ilk yıllarından bahsetti.
BATILILAŞMA ÖNCESİ EĞLENCE
Batılılaşma öncesinde de Osmanlı’da eğlencelerin olduğunu söyleyen Akçura, “Padişahların her türlü evlenme törenlerinde, şehzadelerin sünnet düğününde ve sarayda üst seviyelerdeki kişilerin kutlamalarında eğlence vardı. Sirke benzeyen cambazlar eğlenceleri, tulumlarla yapılan gösteriler ve at üzerinde geçişler vardı” şeklinde konuştu. Mesirelerin halk tarafından özellikle tercih edildiğini dile getiren Akçura, “Hafta sonları özellikle; Göksu ve Kağıthane başta olmak üzere gidilir, ileride piknik diyeceğimiz kır eğlenceleri yapılır, seyyar müzisyenler gelirdi” dedi. Meddah, karagöz, ortaoyununda eğlence için tercih edildiğini kaydeden Akçura, “Dini bayramlarda İstanbul’un çeşitli yerlerinde bayram yerleri kurulurdu ve çocuklar başta olmak üzere herkes eğlenirdi” dedi.
SİHİRBAZ, TİYATRO, OPERA, BALO VE SİRK
Sultan Abdülmecid döneminde, Bosco isimli bir sihirbazın Pera Çiçek Pasajı’nın yakınlarında ahşap bir bina inşa ettiğini ve gösteriler yaptığını anlatan Akçura, “Sihirbazlık gösterilerinin yanında opera ve tiyatro gösterileri de yapılıyor. Burayı ilk tiyatro binası olarak kabul ediyoruz” dedi. Akçura, binanın birçok kez yanıp yeniden yapıldığını ve Naum Gribaldi tarafından ‘Naum Tiyatrosu’nun kurulduğunu söyledi. Sultan Abdülmecid’in şehzadeleri ile birlikte locada opera izlediğini belirten Akçura, “Seyircilerle birlikte seyrediyorlar, sonrasında Sultan Abdülmecid’e yazılmış bir özel bir parça söyleniyor ve padişahı mutlu ediyorlar” dedi. Akçura, 1828 yılında İngilizlerin düzenlediği baloya ilk defa saray erkanından yedi ila sekiz paşanın katıldığını ve zamanla bazı balolara Sultan Abdülmecid’in de katıldığını anlattı. 1837 yılında Soullier Sirki’nin Fransa’dan geldiğini ve dönemin padişahı tarafından kabul edildiğini kaydeden Akçura, o dönemdeki sirklerin at sirki olduğunu ekledi.
İstanbul’un işgal dönemi içinse Akçura, Rusya’daki devrimle birlikte Beyaz Ruslar’ın İstanbul’a gelip eğlencedeki değişimi başlattığını ve özellikle gece hayatına etkili olduklarının altını çizdi.
SÜREYYA OPERASI VE CUMHURİYETİN İLK YILLARI
1927’de cumhuriyetin ilk yıllarında Süreyya Paşa’nın Kadıköy’de opera hayaliyle Süreyya Operası’nı inşa edilip açıldığını söyleyen Akçura, “Önce sahne olarak yapıldı, fakat eksikleri olduğundan başta işletilemedi. Uzun bir dönem Süreyya Sineması oldu, şu anda opera oldu” dedi.
Cumhuriyet dönemiyle beraber Müslüman kadınların sahnede şarkı söylemeye başlayıp plak doldurmaya başladığını ve bir anda bütün piyasanın kadınlarla dolduğunu söyleyen Akçura, erkek sanatçıların bu durumdan yakınmaya başladığını söyledi.
KRALİÇELER
Güzellik kraliçesi seçmelerinin eğlence hayatına yeni bir boyut getirdiğini anlatan Gökhan Akçura, “Sadece güzellik değil; ses, ev kadını, güzel bacak, güzel saç, daktilo yarışması var. Gazetelerde yarışmalar dolu ama en önemlisi Cumhuriyet Gazetesi’nin düzenlediği Türkiye Güzeli Yarışması” şeklinde konuştu. 1929 yılında Feriha Tevfik’in Türkiye Güzeli seçildiğini, 1930 yılında Amerika’da Türkiye’yi temsil ettiğini dile getirdi. 1932 yılında Keriman Halis’in Türkiye Güzeli seçilip ardından, Dünya Güzeli seçildiğini söyledi.Akçura , Kadıköy’de Türkiye Ses Kraliçesi Yarışması yapıldığını ve Hamiyet Yüceses’in bu yarışmada birinci seçildiğini hatırlattı.
CUMHURİYET DÖNEMİ BALOLARI
Cumhuriyet’in ilk yıllarında her kurumun balo düzenlediğini kaydeden Akçura, meslek gruplarının kendi balolarını düzenlediklerini ve baloların genellikle hayır için yapıldığını söyledi. Balolardaki danslarla birlikte müzik gruplarının kurulmaya başladığını ve Futbolcu Can Bartu’nun babasının Kadıköy’de ‘V Dansı’ grubunu kurduklarını kaydetti.
YILBAŞI VE MİLLİ PİYANGO
Yılbaşının eğlence tarihimizde önemli bir noktada olduğunu kaydeden Akçura, “Yılbaşının kabul edilmesiyle, eğlence yerlerinde çeşitli etkinlikler yapılıyordu. Ama yılbaşını ortaya çıkaran Milli Piyango’dur” dedi. Yılbaşının bir diğer noktasının hediye gücü olduğunu belirten Akçura, “Anneler günü, sevgililer günü gibi bütün özel günler tüketim toplumunun bize kabul ettirdiği günlerin başlangıcı olarak görüyorum” şeklinde konuştu.