Güneşin altında kumların üstüne uzanmış sigarasını tüttürüyor Tahsin. Deniz kenarında sahilde sanıyoruz ama Fikirtepe’deki şantiyede!
Bu ironik sahne ile açılan ‘Son Çıkış’ filmi vizyonda. “Eğlenceli, sürükleyici, komik bir film. Ama bir yandan da seyirciyi kendi hayatı ve İstanbul üzerine düşündürtecek” diyen yönetmen Ramin Matin ile konuştuk.
Senaryo aslında Bilgi Üniversitesi’ndeki sinema yüksek lisans mezuniyet tezimdi 2000’lerin başında.
Hayır, ama biraz başlamıştı. Yani şehirde boş alanlar dolmaya, tarihi binalar yok olmaya başlamıştı. Bu beni rahatsız ediyordu. Ben de onun üzerine böyle bir senaryo yazdım. Ama itiraf edeyim ki kötü bir senaryoydu, rafa kaldırdım. Fakat kafamda bu temalar hep vardı. İkinci filmimin setinde Can Kantarcı’yla (bu filmin senaristi) bu konuyu konuştuk, onun da ilgisini çekti ve beraber çalışmaya başladık. Aslında film, bir yakın gelecek distopyası olarak 2023’te geçecekti ama bütçe olarak zorlayacaktı. Bir yurtdışı ziyaretimde, İstanbul’u çok seven biri bana ‘Ben İstanbul’da havalimanından çıktığımda kendimi bir distopyada hissediyorum. Neden filmini gelecekte yapma ihtiyacı duyuyorsun ki?!” deyince bir aydınlanma. Hakikaten doğru. Böylelikle senaryo şimdiki halini aldı.
“HERKES KAÇMAK DERDİNDE”
Herkes bugünlerde bu konudan bahsediyor. Herkes ‘kaçmak’ derdinde. Ben de herkes gibi İstanbul’dan kaçmayı çok düşündüm. Ama bir şekilde kalıyorum. Filmde bunun üzerine kafa yormak istedik. Gitmek, kalmak, kaçmak ne demek?
İstanbul’da absürt şeyler yaşıyoruz günlük hayatımızda. Mesela metrobüste başımıza gelen bir şeyi arkadaşlarımıza gülerek anlatabiliyoruz sonrasında, her ne kadar yaşarken sinirlendirse de. Yani zaten can sıkıcı bir konuyu neden karanlık bir şekilde anlatayım ki dedim. Komedi üzerinden anlatmak daha keyifli ve ilginç geldi bana.
Ayrıca Türkiye’de artık son dönemde pek yok ama komedi üzerinden bir eleştiri getirmek iyi bir yöntem. Bir şeyi eleştirmek için komedi iyi bir araç. Eskiden bizim sinemamızda Kemal Sunal, Şener Şen filmleri falan. Öyle bir geleneğimiz vardı, yok oldu. Şimdiki komedilerin ne olduğu belirsiz…
İstanbul’un geldiği durumu, insanların buna olan tepkisini ve tepkisizliğini… Aslında eleştirmekten ziyade insanları düşündürtmek…
“YENİ İSTANBUL BİR DİSTOPYA”
Bir distopya, durmadan büyüyen mutant bir şehir adeta. Ve bu yeni İstanbul’daki yapılaşma ve onun içindeki hayatlar incelemeye değer. Ayrıca o eski filmlerde gösterilen klasik İstanbul güzellemesinden koparmak da istedik. Çünkü artık İstanbul değişti, semtlerin hiçbir karakteristiği kalmadı.
Evet başta Fikirtepe olmak üzere, Beylikdüzü, Esenyurt Yenibosna ve şu anda ismini hatırlayamadığım, daha önce gitmediğim pek çok semt. 2017 yazında çekim yaparken tüm Fikirtepe büyük bir şantiye idi. Şantiyelere girip çıkmada sıkıntı olmadı mı diye soruyorlar bana. Her yer şantiye olduğu için, güvenlik görevlileri bile kendi sınırlarının nerede başlayıp bittiğine emin değillerdi. Genel durum dehşet verici tabi! İnsanlar orada zor durumda yaşıyorlar.
“NE KADAR YERELSE O KADAR EVRENSEL”
Tokyo devasa bir şehir. Onların da betonlaşma derdi var. Tabi İstanbul gibi değil, onlarda şehir ormanları var. Ama yine de kendilerine yakın hissettiler bu filmi.
Avrupa’nın büyük şehirlerinde yaşayanlar da kaçmak istiyor olabilir. Aklımın bir kenarında oluyor ama çok da gözetilebilecek bir şey değil bence. ‘Evrensel bir film yaptım’ lafı çok kullanılıyor ama bence içi boş! Ünlü yönetmen Angelopoulos, ‘bir film ne kadar yerel olursa, o kadar evrensel olur’ demiş. Buna inanıyorum.