9. Haydarpaşa Kitap Günleri Anayasa hukukçusu Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu’nun söyleşisine de ev sahipliği yaptı. Kaboğlu’nun konuşmacı olarak yer aldığı 6 Haziran Salı günü “Anayasal Kazanımlar ve Demokrasi Mücadelesi” başlığıyla gerçekleşen söyleşiye çok sayıda kişi katıldı. Geçtiğimiz aylarda “15 Temmuz Darbe Anayasası” kitabını çıkaran Kaboğlu, konuşmasına anayasanın tanımını yaparak başladı. Anayasa’nın yurttaş hak ve özgürlüklerini güvence altına alan, buna karşılık siyasal iktidarı sınırlamak amacıyla oluşturulan siyasal yapının, bütününü ön gören belge olduğunu söyleyen Kaboğlu, içerisinden geçtiğimiz günleri “anayasal kaos dönemi” olarak gördüğünü belirtti.
“HAK VE ÖZGÜLÜRKLER TÜKENMEZ”
Demokratik rejimlerde hak ve özgürlüklerin tükenmeyeceğini belirten Kaboğlu, “Demokrasi dediğimiz kavram halkın iktidarı olarak tanımlanır fakat günümüzde insan hakları olarak anlaşılır. Daha somut bir deyişle insan haklarının temelini oluşturduğu bir siyasal rejimdir. Hak ve özgürlükler hiçbir zaman tükenmez. 61 Anayasası’ndan bu yana “hukuk devleti”, “hak ve özgürlük”, “sosyal devlet”, “sosyal hukuk devleti” gibi kavramlar anayasal kazanımlardır. Her şeye rağmen son değişiklikte bile o kadar etrafından dolanıldığı halde, temelleri büyük ölçüde oyulduğu halde dokunamadıkları bir şey var. O da “Türkiye Cumhuriyeti insan haklarına dayanan, demokratik ve laik sosyal bir hukuk devletidir.” ifadesi. Bu bir kazanımdır. Ve bunun geri alınması söz konusu değildir.”
CUMHURBAŞKANLARI TARTIŞILDI
Geçmişle günümüz Anayasalarını da karşılaştıran Kaboğlu, cumhurbaşkanlarının anayasaya karşı olan tavırlarını şu şekilde eleştirdi: “Aslında Türkiye tarihi boyunca cumhurbaşkanları anayasanın uygulaması ve işleyişinde bazı sözleri, işleri ve eylemleriyle damgalarını vurmuşlardır. Biri “Bir kez delsek ne olur?” demiştir. Öbürü “Anayasaya aykırı ama yine de imzalıyorum” demiştir. Bir başkası “Evet bu anayasa parlamenter rejimi öngörüyor ama artık parlamenter rejimi bekleme odasına aldık” demiştir. İşte bunların hepsi anayasa hukuku tarihine geçmiş bulunuyor. Bunlar esasen Anayasal düzenin uygulanmasını kurumların uyumlu bir biçimde çalışmasını gözetmek görevinde olan birinin sözü ve eylemi olunca tüm anayasal sistemin bundan etkilenmemesi mümkün olmuyor.” diye konuştu.
“ANAYASAL KAOS DÖNEMİ”
Kaboğlu, referandum sonucuyla birlikte, şu an iki tane anayasanın aynı zamanda uygulanmaya çalışıldığını belirtirken, içinden geçtiğimiz günleri “anayasal kaos dönemi” olarak adlandırırdı. 2019’a giden yolun 2017’de saptanmasının önemli olduğunu vurgulayan Kaboğlu, şöyle devam etti: “2019’a parti başkanı olan aynı zamanda Cumhurbaşkanı olan kişiyle gidilecek. Bunun dışında başbakan olan ama aynı zamanda ama artık parti başkanı olmayan ve mecliste vekil olan kişiyle gidilecek. Dolayısıyla bunlar benim sözlerimle bir tür ‘anayasal kaos dönemini’ yaratıyor. Sayın başbakan bugün parti grubunda konuşuyordu ama parti başkanı olarak mı? Grup başkanı olarak mı? Grup başkanvekili olarak mı? Ben anlamadım. Tabi anayasacıyım ama bu hızlı tempoya ayak uydurmam pek kolay olmayabiliyor.”
ANAYASAL KAOSTAN NASIL ÇIKARIZ?
Kaboğlu, “Anayasal kaos” olarak adlandırdığı bu dönemden çıkışın ise Anayasal kazanımların hatırlanmasıyla olacağını belirterek, “Kavramlarımız, kuramlarımız, hukuk kurallarımızı ve toplumla birlikte yaşama irademizi hatırlayarak bundan böyle izlenecek yol haritası konusunda ilerlemeliyiz.” dedi.