Şiirlerde Kadıköy
Attila İlhan (1925-2005) O Eski Adamlar (s.23) şiirinde Haydarpaşa’dan Türkiye manzarası çizer. Attila İlhan’ın çizdiği bu manzara, pek çok roman, hikâye ve filmde de anlatılan İstanbul’a gelmenin ya da İstanbul’dan ayrılmanın fotoğraflarından oluşur:
“ne cepte bilet elde bavul
Haydarpaşa garı’ndayım parasızım
içim kapalı yalnızlığım uğulduyor
hangi trene bineceğim martılarla anlaşamıyoruz
lacivert hareket memuru bilinmez kaçıncı çay
maniple tıkırdıyor hat nokta hat nokta hat
kurtarılan treni yetmiş beş dakika gecikecektir…”
(…)
Şükran Kurdakul (1927-2004) Yeni Gelen (s.26) adlı şiirinde Haydarpaşa’yı İstanbul’a gelmiş olmanın sembolü olarak görür.
(…)
Hayatının önemli bir kısmını İstanbul’dan uzakta geçiren Nazım Hikmet, Tuna Üstüne Söylenmiştir şiirinde İstanbul özlemini dile getirir. Tuna’nın suyu olmak isteyen şair, kendini Kadıköy İskelesi’nde bulmak ister:
“Gökte bulut yok
Söğütleryağmurlu
Tuna’ya rastladım
akıyor çamurlu çamurlu
hey Hikmet’in oğlu
Tuna’nın suyu olaydın
Karaorman’dan geleydin
Karadeniz’e döküleydi
mavileşeydin mavileşeydin mavileşeydin
geçeydin Boğaziçi’nden
başında İstanbul havası
çarpaydın Kadıköy iskelesine
çarpaydın çırpınaydın
vapura binerken Memet’le anası.”
Yaşanmışlık duygusunun verdiği heyecanla ile Kadıköy’e gelmek isteyen Nazım Hikmet’in İstanbul semtlerinden Kadıköy’ü seçmesinin nedeni, oğlu Memet ve eşiyle bir dönem burada yaşamasıdır.
(…)
Hayatının bir kısmını Göztepe’de geçirmiş olan Edip Cansever’in (1928-1986) şiirlerinde Kadıköy’e dair izlere pek rastlanmaz ancak Ruhi Bey Anlatıyor Bir Düğün Günü ve Sonrası adlı şiirinde şair, öznenin İçerenköy semtine dair hatırladıklarından bahseder.
(…)
Eray Canberk, İlhami Bekir İçin adlı şiirinde 1990’lı yıllarda Kadıköy’de bazı edebiyatçıların düzenli olarak katıldığı ‘Perşembe Toplantıları’nın mimarı olan ve Kadıköy’de yaşamış, şairin öğretmenliğini de yapmış İlhami Bekir Tez’e, ikisi için ortak mekânlardan biri olan Erenköy’ü hatırlatmak ister.
(…)
Yahya Kemal Beyatlı, aşk duygusu ile doğayı birleştirdiği Erenköy’ünde Bahar şiirine mekân olarak Erenköy’ü seçer. Yahya Kemal’in dizelerine aşk hissini ve mekânı geçmişte bırakmış olmanın verdiği hüzün sinmiştir.
(…)
Ataol Behramoğlu (1942- ) metaforlarla resmini çizdiği İstanbul (s.5) adlı şiirinde deniziyle Kadıköy’ü anlatır:
“…Kadıköyden herhangi bir deniz
Tenha bir tramvay şişliden
Samatya’dan belki sultanahmetten
İncir ağaçları ansıyorum
Göğsüme bir İstanbul çiziyorum…
(…)
Hayatının bir bölümünü Koşuyolu’nda geçiren Özdemir Asaf (1923-1981) Şarkılar (s.3) adlı şiirinde ilk gençlik yıllarını hatırlarken vurgusunu on altı yaşına değil Kadıköy’e yapar.
“Her şarkının götürdüğü yer başka,
Hepsi başka başka sinmiş içime.
Biri, Büyükdereye götürüyor.
Biri on altı yaşamın Kadıköyüne…”
(…)
Arif Damar, İstanbul Bulutlu (s.14) adlı şiirinde üzerinde bulut gezdirdiği ve bir anlamda semtler arasında mukayese yaptığı İstanbul’un Moda semtine ak bulutun uğradığını söyler:
“Bulut gelir pare pare
Ada’da Moda’da ak
Haliç üstünde kara
Topkapı’da karışır kayıplara.”
(…)
Kadıköy doğası, tarihi ve günlük yaşamıyla her şairde kendi iç yaşamları ve otobiyografilerinin güdümüyle farklı şiirsel duygular uyandırmıştır. Moda’nın şiirlerde en çok ele alınan mekân olduğunu rahatlıkla söylenebililir. Hemen bütün şiirlerde ortak nokta, Kadıköy’ün her zaman doğal güzellikler ve sosyal-kültürel bir merkez olma özelliğiyle ele alınmasıdır. Hikâyelerde ve romanlarda zaman, mekân, kişi unsurlarıyla somutlaşan Kadıköy; şiirde muhayyileyi harekete geçiren bir mekân özelliği yüklenmiştir. “Mekânlar, nesneler, kokular ve tatlar insanları geçmiş zamanlara taşır. Zaman, mekânın içinde ve insanın belleğinde saklıdır.” Kadıköy’ü ele alan şiirlerde nostalji duygusu ve değişimin olumsuz yönlerine dikkat çeken Kadıköy şiirlerinde iç mekânlar değil; sokaklar, doğa ve sosyo-kültürel mekânlar işlenmiştir.