Anılarda Kadıköy
Kadıköy’de yaşayan edebiyatçıların pek çoğu eserlerinin bazılarını burada yazmışlar, kimisi de burada yaşamanın etkisiyle eserlerine mekân olarak Kadıköy’ü seçmişlerdir. Kadıköy, edebiyatçıların kimi zaman birlikte toplanıp bir edebiyat zümresi oluşturdukları yer, bazen de eserlerinde vermek istedikleri mesaj ve duyguları en iyi anlatan mekân olagelmiştir.
1940 yılına kadar geçen sürede Kadıköy’de yaşayan, burada yaşamanın etkisiyle Kadıköy’den bahseden edebiyatçılar azımsanmayacak sayıdadır. 1940 yılına kadarki süreçte, özellikle Cumhuriyet’in ilk on yılını kapsayan dönemde, edebiyatçıların çoğu Kadıköy’de yaşamış; burada sürekli bir araya gelmiştir. Bu nedenle Kadıköy, edebiyatçıların yaşamlarında ve birbirleriyle ilişkilerinde önemli bir hafıza mekân olarak yer edinmiştir.
(…)
Ahmet Rasim, Kadıköy’e yerleştikten sonra ömrünün sonlarına doğru Heybeliada’ya yerleşene kadar Kadıköy’de yaşamıştır. Pek çok edebiyatçının anılarında Ahmet Rasim’in, Kadıköy’deki yaşantısı, müdavimi olduğu gazino ve kahvehaneler hakkında bilgiye rastlamak mümkündür. Yazarın kendisi de anılarında ve gazete yazılarında zaman zaman “bizim köy” olarak bahsettiği Kadıköy’ün (Bakırköy’den de “bizim köy” diye bahseder) mesire ve eğlence mekânlarından, Kadıköy’den, Kadıköy’ün vapurlarından, mesire ve eğlence yerlerinden bahseder:
Birkaç yıldan beri yazları hemen her gün ilk ve son baharlarda uygun havalarda köy’ün vaktiyle (Katib’in Bağı) denirken şimdi bir hastane adından dolayı (Şifa) denilen Kalamış Koyu’na bakan yüksek sahiline gidip oturur, çoğunlukla tenha olduğu için okur, yazar, arada bir çakar, bakınır, eğlenir ve dinlenirim. Burayı pek severim. Bence burası insanı şehrin her türlü görüntülerinden doygun kılar. Deniz var, biraz çekkin oturuldu mu göl var, Fener Burnu var, yarım ada, dil var, tren karşıdan geçer, otomobil buraya da gelir, sandal yelkenli, vapur göz önünde, yazın deniz hamamları gürültüleri, mehtaplarda saz özlemleri, sarhoşların naraları, heyheyleri duyulur. Sözün kısası var oğlu var!”
(…)
Meşrutiyet’in ilanından sonra sürgünden dönen Süleyman Nazif (1870-1927) Moda’da yaşamıştır. Yakup Kadri Karaosmanoğlu anılarında bir arkadaşıyla Süleyman Nazif’i evinde ziyarete gittiğini ve o gün yaşananları anlatırken Süleyman Nazif’in yaşadığı yer ve evle ilgili bilgiyi de aktarır: “Arkadaşım bana bunları söyleyerek Moda’nın dar sokaklarından birinde iki katlı bir küçük evin önünde durdu. Kapıyı çaldı…”
(…)
1884 yılında Üsküp’te doğan Yahya Kemal Beyatlı, çocukluğunu Üsküp ve Selanik’te geçirir. Öğrenimine devam etmek için İstanbul’a gönderilen şair, Galatasay Lisesinde öğrenimine devam ederken Paris’e gider. Dokuz yıl sonra İstanbul’a geri döner. İstanbul’daki hayatının uzun bir dönemi Beyoğlu’nda geçse de birkaç yılı da Kadıköy’de geçer.
(…)
Yahya Kemal de Yakup Kadri ile birlikte Kızıltoprak’ta yaşamaya başlar.
(…)
Yakup Kadri, yaşadıkları evi ve mütevazı şartlarda yaşayan Yahya Kemal’in durumunu anlatır: “Bu etrafı tahta parmaklıklarla çevrili bakımsız bir bahçe ortasında, pencereleri kafesle örtülü küçücük bir evdi ve Yahya Kemal’i ancak bunun salon diye kullandığımız bir odasına yerleştirebilmiştik. Yerleştirmek derken bir mübalağaya düştüğümü hissediyorum. Zira bu oda gündüzleri yine bir salon vazifesi görür ve geceleri yere bir döşek serilmek suretiyle yatak odası haline çevrilirdi… Anneme misafir gelince de Yahya Kemal pılısını pırtısını toplayıp yukarı kattaki sofaya taşınırdı. Bereket versin ki küçücük bir valizden başka eşyası yoktu.”
(…)
Ömer Seyfeddin, arkadaşlarının aracı olmasıyla Kadıköy’de tanınan Doktor Besim Bey’in kızı Calibe Hanım’la evlenir. Evliliği süresince iç güveysi olarak Besim Bey’in Kadıköy’deki evinde kalır.
(…)
Ömer Seyfeddin, hem edebiyatçı arkadaşlarına ev sahipliği yapar hem de onların Kadıköy’de yaşadığı yerlere misafirliğe gider. Halit Fahri Ozansoy onun kendisini son ziyaret ettiği günü anılarında anlatır: “Ölümünden on beş gün evvel bir akşam, 1920 yılının karlı bir şubat akşamı, Kadıköyü’nde, Altıyolağzında Şemsitab Mahallesi’nde oturduğum pansiyonda beni görmeğe gelmişti.”
(…)
Ahmet Haşim, İstanbul’da yaşadığı yılların çoğunu Kadıköy’de geçirmiş, bir dönem Acıbadem’deki Güzel Sanatlar Lisesinde estetik dersleri vermiştir. Kadıköy’de sık ev değiştiren şair, en uzun süre Bahariye Caddesi, 72 numaralı Belvü Apartmanı’nın birinci katında yaşar. Ahmet Haşim, sıkıntılı olduğu ve edebiyat çevresinden kimseyle görüşmek istemediği zamanlarını Kadıköy İskelesi’ndeki Acem’in Kahvesinde geçirir. Salah Birsel, Haşim’in bu kahvede geçirdiği vakitlerin onun için eğlenceli olduğunu anlatır: “Kadıköy Vapur İskelesi’nin karşısındaki Acem’in Kahvesi de Ahmet Haşim’in kahvesidir. Haşim burada yazar olmayan kişilerle çene yarıştırarak çay, kahve ve nargile içmeyi çok sever. Kahvede rastladığı bu yabancı kişilerle kimi zaman tavla attığı da olur.