Bartın Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Bölüm Başkanı Doç.Dr. Haluk Öner de “Bir Dünya Cenneti Kadıköy ve Edebiyatımız” kitabıyla romanlarda, öykülerde ve anılardaki Kadıköy’ün peşine düşmüş. Ziya Osman Saba’dan Ahmet Hamdi Tanpınar’a, Nazım Hikmet’ten Ahmet Rasim’e edebiyatımızın unutulmaz kalemlerinin Kadıköy’ü anlatışlarına yer veren kitap hem Kadıköy tarihini hem de edebiyat tarihindeki Kadıköy’ü anlatıyor. Biz de yeni yazı dizimizle Öner’in kitabından küçük alıntılar yaparak edebiyat tarihindeki Kadıköy’ü anlatacağız.
Denemelerde Kadıköy
(…)
Kadıköy’ün, bir kısım edebiyatçıların Beyoğlu’na geçmesine rağmen ‘muharrir yatağı’ olduğundan bahseden yazar Sadri Ertem; Mahmut Yesari, Vala Nurettin, Salih Zeki gibi edebiyatçıların Kadıköy havası soluduğunu da anlatır. Osman Cemal Kaygılı sayısı bir gazete çıkarmaya rahatlıkla yetecek kadar edebiyatçının Kadıköy’de yaşadığını bir gazetenin çıkarılmamasının nedenini anlamadığını Mahmut Yesari’ye söylediğinde Yesari ona Kurbağalıdere adında ‘yarı edebi, yarı mizahi’ bir dergi çıkarmayı planladıkları, cevabını verir.
(…)
Sermet Muhtar Alus, 1930’lu yıllarda İstanbul hakkında yazan diğer yazarlar gibi Kadıköy vapurlarından bahseder. Vapurlardan bahsederken Kadıköy’ün sayfiye özelliği taşıyan yerlerini ve bu yerlere vapurla gelen ekâbirini de anlatır. Sermet Muhtar Alus’un bahsettiği bu insanlar, Kadıköy’ün Anadolu yakası için seçkin bir yer olduğunu da göstermektedir.
(…)
20. yüzyılın başlarında Kadıköy’ün semt, mahalle ve sokaklarını anlatan yazar Kadıköy’ün geçirdiği değişim ve bu değişimin sebepleri üzerinde de durur:
“Kadıköy yetmiş beş seksen sene evveline kadar küçük bir köy. 1860’ta dörtte üçü yanıp kül olduktan sonra yavaş yavaş rağbet buluyor. İstanbullular, yerli Hıristiyanlar taşınıyorlar; bazı Frenkler, Moda taraflarına yayılıyor… 1883’de gene büyük bir yangın dalamış. Asıl büyümeye ve mamurlaşmaya başlaması Haydarpaşa-İzmit demiryolunun yapılışından sonradır. Hem kışlık, hem yazlık olduğu için göç eden edene, yerleşen yerleşene… En baş tacı zamanı Meşrutiyet ve Umumi Harp seneleriydi (1908–1918). Kibar, münevver, edip, şair, muharrir herkes oralı olmuştu.”(s.199)
(…)
İstanbul’un bütün semtlerini, gündelik yaşamını -tarihin şanlı ve mutlu sayfalarını anarak- anlatan Samiha Ayverdi (1905-1993) Hey Gidi Günler Hey243 (1952) adlı deneme kitabında Bağdat Caddesi, Göztepe, Çiftehavuzlar semtlerine de aynı perspektiften bakar. Bağdat Caddesi’nin mağazalarla dolmadan önceki hâlinin Türk semtine benzediğini belirtir.
(…)
Salah Birsel Kahveler Kitabı’nda Kadıköy’deki kahvehaneleri anlatırken mesire yerlerinden de bahseder: Fenerbahçe, yabancıların yaz aylarını geçirdiği, o günkü şartlara göre lüks arabaların gezindiği, Yakup Kadri ve Ahmet Haşim gibi sanatçıların sık uğradığı bir mesire yeridir: “Fenerbahçe, çok eski yıllarda cuma ve pazar günleri konak arabaları, kira paytonları, tenteli çekçeklerle dolar. Yaya gezinenler de gırladır… Fenerbahçe’de, yabancıların tatlısu Frenklerinin evleri de pek çoktur. Onlar yazı burada geçirirler. Pazarları Belvü Gazinosu’nda kimi zaman balo ve suare de verilir. O zaman bahçenin ve taraçanın her yanı renk renk bayraklar, kâğıt fenerlerle donatılır. Ta Kuledibi’nden. Beyoğlu’ndan kalkıp buraya gezmeye gelmiş olan Yahudi kadınlar, Ermeni duduları, Levantenler ve rumyozlar da içeri girip dans edenleri yakından görmek için can atarlar.”
(…)
Kadıköy, Mario Levi’nin severek yaşadığı; genellikle hüzünlü ve mutlu anlarını yaşadığı yer olarak anlatılmıştır. Yazar, Kadıköy’de yaşamanın İstanbul’un Avrupa yakasında yaşamaktan farklı bir durum olduğunu belirtir:
“Denizdeydin. Vapur şehrinin kendini daha çok evinde hissettiğin yakasına doğru yol alıyordu. ‘Bir İstanbulluluk var, bir de İstanbul’da Kadıköylülük’ dedin içinden. Gülümsedin.
(…)
Arif Damar (1925-2010) Eski “Cihan Seraskeri” Yeni Cemal Süreya Sokak (s.44-48) denemesinde Cemal Süreya yaşadığı için adı değiştirilen sokağın tasvirini yapar ve Cemal Süreya’nın Kadıköy’de geçirdiği dönemiyle ilgili bilgiler verir. Yeni adıyla Cemal Süreya Sokak, Moda Caddesi’ne yakındır: “Mühürdar Caddesi’nden yukarıya doğru çıkarak Moda Caddesi’yle birleşen Sarraf Ali Sokağı’ndan sağa doğru sapınca Cihan Seraskeri Sokağı’na girilir. Yazar, bu sokakta kullanılmadığı halde ayakta durmaya çalışan üç katlı bir evi tasvir ederken bu tip evlerin bir daha görülemeyeceğinden şikâyetçidir: “Bu eski Kadıköy evlerine yolumuzun sonuna kadar bir daha rastlayamayacağız.”
SON