Kadıköy ve Edebiyatımız -6

Haluk Öner’in “Bir Dünya Cenneti Kadıköy ve Edebiyatımız” kitabından alıntılarla edebiyat tarihinde Kadıköy anlatıları devam ediyor

08 Ağustos 2024 - 15:29

Romanlarda Kadıköy

Kadıköy’ün çekirdek olayda işlendiği ve ayrıntılı olarak tasvir edildiği bazen kahramanlar kadar ön planda olduğu roman ve hikâyelere Tanzimat, Servet-i Fünun ve Milli Edebiyat dönemlerinde sık rastlanmaz. Kadıköy, daha çok Cumhuriyet Dönemi’nden sonra yazılan eserlerin çekirdek olaylarında anlatılmaya başlanır. Bu durum, Kadıköy’ün 1931 yılında Üsküdar’dan ayrılıp ilçe konumuna gelmesine, sürekli bir yerleşim yeri olarak görülmesine ve şehirleşmenin Kadıköy’de yerleşik bir sosyolojik durum biçimine dönüşmesine bağlanabilir. Kadıköy’ün romanlarda ana mekân olarak ilk defa yer alışı 1938 yılındadır.

Edebiyat tarihinin öncü kadın yazarlarından biri olan Safiye Erol’un (1915-2002) ilk baskısı 1938 yılında yapılan Kadıköyü’nün Romanı adlı eserinde ana mekân olarak tasvir edilen semt; karakterler, olay ve zamanın bir aradalığını tamamlayan dinamik ve canlı bir unsur olarak karşımıza çıkar.

(…)

Kadıköy’ün 1930lu yıllardaki gündelik hayatı, azınlıkların sayısı ve hayat tarzları hakkında birtakım sosyolojik çıkarımlar romandan yapılabilir. Kadıköy, romanda bu meselelerle ilgili somut ipuçları vermesinin yanı sıra karakterlerin birbiriyle olan ilişkilerinin ana mekânıdır. 

(…)

Romanın Kadıköy, Şifa, Kadıköyü’ne Veda gibi adlardan oluşan bölümleri roman içerisinde Kadıköy’ün bir mekân olarak ele alınmaktan öte bir öneme sahip olduğunu gösteren işaretlerdendir. Romanın Kadıköy başlıklı bölümü Necdet Rüştü’den alıntılanan, “Cennetlikmiş bu köye ismini veren kadı” epigrafıyla başlar.

(…)

Necdet, aşkına karşılık bulamadığı ve Bedriye’nin Burhan’la evlenmeyi seçmesi üzerine bir süre Kadıköy’den uzaklaştığında Orhan, onu semte dönmesi için ikna ederken burada yaşamanın ayrıcalığını anlatır. Kadıköy’den sonra hiçbir yerin kendisine cazip gelemeyeceğinden bahseder: 

“Halt etmişsin. Bir Kadıköylü köyünden uzak yaşarsa hayra alamet değildir… Kadıköy’ün daha köprü iskelesine ayak bassan kendi evinin avlusuna girmiş olursun. Lodos havalarda gıcır gıcır sallanan o külüstür iskelede yurdun başlar. Sağdaki gazeteci, soldaki tütüncü bile ahbabındır”

(…)

Safiye Erol’un Kadıköy’ü çekirdek olayda anlattığı romanlardan biri de Ülker Fırtınası romanıdır. İlk baskısı 1946 yılında yapılan Ülker Fırtınası romanı, Safiye Erol’un toplum tarafından kabul edilmeyen bir aşk ilişkisini anlattığı, yer yer mistik unsurlarla dolu romanıdır.

(…)

İlk baskısı 1963 yılında yapılan Peride Celal’in (1916- ) Gecenin Ucunda romanı, aşkı anlatmasına rağmen 1960’ların Ankara ve İstanbul’undaki sosyal hayatı da gözler önüne sermiştir. Sınıflar arasındaki yaşam farkları, burjuva eleştirisi ve kadının toplum içindeki konumu romanın merkezindeki sorunlardır.

(…)

Gecenin Ucunda romanında Kadıköy, iki faklı yönüyle belirir. Bu iki yön ortaya çıkarken Macide’nin anılarının etkisi ve onun bakış açısı önemlidir. Birinci yön, geçim sıkıntısı içindeki insanların yaşadığı Kadıköy mahallesinin varlığıdır. Macide, Fatih’te geçirdiği ilk çocukluk yıllarından sonra ailesiyle Kadıköy’e, bir Ermeni mahallesine taşınır. Babası az kazanan bir avukat, annesi ise dönemin zengin paşalarından birinin kızıdır. Ailesi Macide’yi yaptığı evlilikten dolayı reddetmiştir. Bir gün annesi Macide’ye Şişli’de gençlik yıllarında kaldığı apartmanı gösterir. Macide, Kadıköy’deki evlerinden büyük görünen bu apartmanı değil de Kadıköy’deki yoksul evlerini tercih ettiğini söyler (s.9). Kadıköy’deki evleri çamurlu, karanlık bir yan sokaktadır. 

(…)

Melih Cevdet Anday’ın ilk basımı 1965 yılında yapılan Aylaklar, Osmanlı ve Meşrutiyet’ten Cumhuriyet Dönemi’ne geçiş sancılarını, değişimin toplum ve bireyler üzerindeki etkilerini, kaybolan mekânlar ve değerler bağlamında ele alan bir romandır. Leman Hanım ve onun yarattığı aristokrat düzenin gölgesinde Erenköy’deki konakta lüks içinde yaşayan ve üretime hiçbir katkıda bulunmadan yaşayan insanlar, Leman Hanım’ın mirasının tükenmesi, Şükrü Paşa Konağı’nın yerine bir apartman yapılması ile dağılırlar.

Aylaklar romanı bir aile örneğinde Kadıköy yaşamının yakın tarihimizdeki hikâyesini özetlemektedir. 

(…)

Aylaklar romanı Kadıköy özeli İstanbul ve ülke genelinde mekândaki değişimin birey ve toplum yaşamına etkilerini bir aile yaşantısı üzerinden gözler önüne sermektedir. Mekânın önce bozulması sonrasında değişmesi, kendi hayatlarında önce bocalayan sonra dağılan ‘aylaklar’ın yaşamına benzemektedir.

(…)

Feyyaz Kayacan (1919-1993) üç dilde (İngilizce, Fransızca ve Türkçe) verdiği eserleri, şiir ve hikâyeyi birbirine yaklaştıran dili, imgesel üslubu ile İkinci Yeni topluluğunun ‘öyküdeki karşılığı’ olarak bilinir.

Çocuktaki Bahçe romanında mekân, metnin anlaşılması için ana unsur olarak kullanılmıştır. Anlatıcı karakterin iç dünyası ve romanda oluşturulan atmosferin çocuklukla bahçe arasında kurulan imgesel bağların anlaşılmasıyla ortaya çıkması, içeri-dışarı sorunsalı odağına yerleştirilmiş bir alt metnin romanın anlaşılmasını kolaylaştırması, mekân kullanımını bu romanın odağına yerleştirmiştir.

 
 

ARŞİV