Kadıköy ve Edebiyatımız -7

Haluk Öner’in “Bir Dünya Cenneti Kadıköy ve Edebiyatımız” kitabından alıntılarla edebiyat tarihinde Kadıköy anlatıları devam ediyor

16 Ağustos 2024 - 11:41

Kadıköy geçmişten beri edebiyat tarihinin en kadim mekanlarından biri. Fenerbahçe’den Haydarpaşa’ya,  Kızıltoprak’tan Erenköy’e, Moda’dan Fikirtepe’ye pek çok yazara hem ev sahipliği yaptı hem de ilham oldu 

Bartın Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Bölüm Başkanı Doç.Dr. Haluk Öner de  “Bir Dünya Cenneti Kadıköy ve Edebiyatımız” kitabıyla romanlarda, öykülerde ve anılardaki Kadıköy’ün peşine düşmüş.  Ziya Osma Saba’dan Ahmet Hamdi Tanpınar’a, Nazım Hikmet’ten Ahmet Rasim’e edebiyatımızın unutulmaz kalemlerinin Kadıköy’ü anlatışlarına yer veren kitap hem Kadıköy tarihini hem de edebiyat tarihindeki Kadıköy’ü anlatıyor. Biz de yeni yazı dizimizle Öner’in kitabından küçük alıntılar yaparak edebiyat tarihindeki Kadıköy’ü anlatacağız.

Romanlarda Kadıköy

Tarık Buğra’nın, (1918-1994) ilk baskısı 1989 yılında yapılan Dünyanın En Pis Sokağı, bir Anadolu kasabasında başlayan, İstanbul’a gelmiş olmanın sembolik mekânı Haydarpaşa’da geçen; Yeldeğirmeni, Moda, Mühürdar gibi toplumsal sınıf farklılıklarını gösteren hemen bütün Kadıköy semtlerinde dolaşıp ortaya 1976-1978’li yıllar Türkiye’si ve Kadıköy’ünün bir fotoğrafını çeken romanlardan biridir.

(…)

Selim İleri’nin Mavi Kanatlarınla Yalnız Benim Olsaydın romanında mekân kavramı -geri gelmeyeceği bilinse de- geçmiş düşüncesiyle birleşen, hatırlamanın, yeniden yaşamanın çıkış noktasıdır. (…) Kadıköy, romanda; metinde yaratılan atmosferin oluşumunda etkin rol oynayan ana mekânlardan biridir. Romanın kahramanlarından biri de İstanbul’un semtleri ve özellikle de Kadıköy’dür. Özellikle Komşularımızın Semtinde ve Kadıköyü’nün Hanımları bölümlerinde bu semtin İstanbul kimliği adına taşıdığı temsiliyet ve kaybolan değerleri ele alınmıştır. Bir çocuğun bakış açısıyla Kadıköy’ün sakinleri, teyzeleri, amcaları, sıradan insanları, azınlıkları, sanatçıları anlatılmaktadır. Derin hüzünler ve hayal kırıklıkları romanın genelindeki gibi Kadıköy’ün ele alındığı bölümlerde de karşımıza çıkmaktadır.

(…)

Sevim Burak’ın ilk baskısı 2003 yılında yapılan Ford Mach 1 romanında Kadıköy, tamamlanmamış kurgunun ön plana çıkan karakterlerinden biridir. Ruhu olan, canlı birer varlık gibi anlatılan Ford Mach 1 marka araba gibi nesneler, Bağdat Caddesi gibi mekânlar barındıran romanda anlatıcının oluşturmak istediği atmosferin odağında ‘animizm’e benzeyen bu yaklaşım yer almaktadır.

(…)

Anlatıcı yazar, mekânı (Kadıköy ve semtlerini) anlatım ve kurgu planının merkezine yerleştirmiştir. Anlattıkları (Ford Mach 1, apartmanlaşma, sokaklar vb.) mekânın özelliklerine göre şekillendiği için Kadıköy’ü bu romanda yalnızca bir mekân olarak düşünmek eksik bir değerlendirme olur. Romanın ve anlatıcının dünyasına girebilmek Bağdat Caddesini, Erenköy’ü ve buralarda yaşanan değişimi anlamakla mümkündür.

(…)

Deniz Kurbanzade’nin Geçmiş Suadiye’de Aşktı adlı otobiyografik romanında Cumhuriyet sonrasında önemli bir sayfiye yeri hâline gelen Suadiye, aşkların yaşandığı, elitlerin çalışmaktan çok eğlenmek için zaman ayırdığı bir mekân olarak anlatılır. İstanbul ve İstanbullu için Cumhuriyet sonrası modernleşme düşüncesinde Suadiye’nin önemi büyüktür.

(…)

Roman, Suadiye Plajı, Suadiye Oteli, Kulüp Reşat gibi Suadiye’nin önemli mekânlarında geçmektedir. Suadiye Oteli ve Kulüp Reşat romanın başkarakteri Yıldız’ın (Deniz Kurbanzade) ailesine aittir.

(…)

Bu kitap, yazarın kendi yaşantısından yola çıkılarak anlatıldığı için anı-roman özelliği gösterir. Bu nedenle Kadıköy ve civar semtleri, yazarının yaşadığı sosyal ortamın yansımaları biçiminde ele alınmıştır. Kadıköy’deki elit yaşam ve bu yaşam biçiminin getirdiği söylem biçimine Geçmiş Suadiye’de Aşktı kitabının bütün satır aralarında rastlamak mümkündür.

Kadıköy’den Geçen Romanlar

Kadıköy, bazı roman ve hikâyelerde anlatılan olayın geçtiği ana mekân olmasa da karakterlerin sıkça uğradığı ya da yazarların tasvirlerle anlattığı yerlerden biridir.

Kadıköy’ü çerçeve olayda işleyen romanların ilki Sami Paşazade Sezai’nin (1839-1936) Türk edebiyatının realist çizgide yazılan ilk örneklerinden biri olan Sergüzeşt (1888) romanıdır. Üslup ve kurgusunda romanda geçen mekânların birinci derecede önemi yoktur. Esaret ve Batılılaşma sorunsalları üzerinde duran yazar için mekânlar bu sorunsallara vurgu yapabilmek için tasvir edilen birer dekor niteliği taşımaktadır. Romanda İstanbul, Kafkasya, Mısır gibi geniş coğrafi alanlara yayılan bir mekân kullanımı söz konusudur. Kadıköy, bu mekânlar içerisinde ana karakterler arasındaki aşk ilişkisinin başladığı ve sonlandırıldığı yerdir. Buna rağmen romanda Kadıköy’ün dış mekânlarının tasvirlerine rastlanmaz. Daha çok Asaf Paşa’nın Moda’daki köşkü tasvir edilir. Deniz manzaralı ve Avrupai zevkle döşenmiş bu köşkün bahçesi de içinde Moda’da sık rastlanmayan ağaçlar ve heykellerle süslenmiştir:

“Mısır’da birçok memuriyette bulunarak müddet-i medide ikamet ve kesb-i servet eden pederi şimdi Moda Burnu taraflarında bezl-i nükud ile inşa ettirdiği Avrupa kari binasının deniz cihetindeki nezaretine mukabil kara tarafında çınar, kestane, zeytin gibi insanı düşündüren ve istiğrak içindeki hayale semayı laciverdiyi gösteren yüksek ağaçlar güneşin ziyasını dalgalandırarak saye-i medid ve letafetlerini hiçbir tarafla irtibatı olmayan bahçeye ruhun aradığı bir sükûn ve asayiş ilka ederdi.”

(…)

Edebiyat tarihinin üretken yazarlarından biri olan Ahmet Midhat Efendi (1844-1912) ikinci adı Roman İçinde Roman olan Ahmet Metin ve Şirzad (1891) romanında yarattığı ideal bir tipin becerileri sayesinde farklı coğrafyalara doğru genişleyen bir mekân kullanımını tercih eder. Selçuklu Devri’nde yaşamış Şirzad adlı bir Türk asilzadesinin izlerini aramak üzere Sicilya’ya giden Ahmet Metin, bu asilzadenin yaşamıyla ilgili ayrıntıların izini sürerken Monreal, Palermo gibi Avrupa kentlerini de gezmiş olur. Geniş bir coğrafyanın anlatıldığı bu romanda Kadıköy, İstanbul’un yüzü Avrupa’ya dönük semtlerinden biri olarak görünürken azınlıkların yaşadığı önemli bir İstanbul mekânı olarak da anlatılır.

(…)

Recaizede Mahmut Ekrem’in (1847-1914) Tanzimat döneminde yaşanan zihniyet değişiminin, savurganlığın ve yanlış Batılılaşmanın bir anti-kahramanın budalalıklarıyla anlatıldığı Araba Sevdası romanı İstanbul’da Boğaz’ın karşı yakası Çamlıca’da geçer.

Araba Sevdası romanında Kadıköy çerçeve olayda işlenen mekânlardan biridir. Kadıköy, roman kurgusu içinde Bihruz’un âşık olduğu kadını aradığı mekân olarak belirir. Yanı sıra Kadıköy, Kadıköy vapuru, Fenerbahçe, Kuşdili faytonuyla gezmeyi neredeyse bir yaşam biçimine dönüştürmüş Bihruz Bey’in gezindiği mesire yerlerinden ya da Çamlıca’ya geçmek için kullandığı güzergâhlardan biridir.

 


ARŞİV