10 yaşından beri arp çalan 18 yaşındaki Derya Köftecioğlu, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi (MSGSÜ) Devlet Konservatuarı Arp Sanat Dalı lise bölümünü yüksek dereceyle bitirdi. Viyana Devlet Konservatuvarı (MDW) giriş sınavında ise sadece bir kişi olan arp kontenjanını kazanarak Avusturya’da Alman Profesör Mirjam Schröder’in sınıfına kabul edildi. Böylece Viyana Devlet Konservatuarı’nın Arp Bölümü’nde okumaya hak kazanan ilk Türk oldu. Biz de Viyana yolcusu Kadıköylü genç sanatçı Derya ile arp yolculuğu hakkında sohbet ettik.
Arpla kaç yaşındayken nasıl tanıştınız?
Konservatuvara 10 yaşımdayken girdim, o zaman arp çalmıyordum. Okulda dinleme ve kulak sınavlarından geçtiğimizde, ikinci aşamada fiziksel özelliklerimize bakarak bize enstrüman seçiyorlar. Hocalar vasıtasıyla arpa seçildim ve önceden de arp çalmayı çok istiyordum. Daha önceden başlayabileceğimi bilseydim 10 yaşından önce çalmak isterdim. Arpı çok seviyorum, kendimi başka bir enstrümanla hayal edemiyorum, artık öyle bir hal oldu ki kişiliğimle bir oldu diyebiliriz.
Sizin için Güzel Sanatlar Lisesi’nde okumak nasıldı?
Genel olarak bahsedecek olursak, oldukça yoğundu. Çünkü, hem temel dersleri hem de alan derslerini. Bundan dolayı, ortaokul ve lise dönemim çok verimli ve yoğun geçti. Dahası, birçok solo, oda müziği, orkestra konserleri veriyorum. Konservatuvarda deneyim kazanmaya ilk yıllardan itibaren başlıyoruz. Çok değerli öğretmenim Arş. Gör. Yonca Atar ve bölüm başkanımız Öğr. Gör. İpek Mine Sonakın’ın büyük desteklerini aldım. Tek başına başarmak mümkün değil, bu bir ekip işi.
KLASİK MÜZİĞİN BAŞKENTİ VİYANA
Şimdi Viyana’ya gidiyorsunuz, bunun için nasıl sınavlara da girdinız, zorluk yaşadınız mı? Ve neden Viyana, oraya daha önce gitmiş miydiniz?
Viyana’ya ilk defa sınav için gittim. Daha 18 yaşıma gireli üç hafta olmuştu, tek başıma ilk yurt dışı yolculuğumdu. Üniversite hayatımı devam ettirmek istediğim okulları araştırırken şehir-okul-öğretmen üçlüsünün tamamının çok iyi tuttuğu Avusturya oldu. Avusturya’yı ve özellikle Viyana’yı tercih etme sebebim klasik müzik tarihinde çok önemli bir yere sahip olması. Şehir, orada gezdiğim müzeler ve tarihi beni çok etkiledi. Tarihte tanıdığımız birçok besteci kariyeri için Viyana’ya gitmiş. Mozart, Haydn ve Schubert gibi birçok besteci Avusturyalı. Klasik müziğin başkenti olan Viyana’da okumayı çok istiyordum. Tarihin ve günümüzün en önemli orkestraları orada. Okumaya hak kazandığım Viyana Müzik ve Sahne Sanatları Üniversitesi dünyanın sayılı müzik okullarından. Bu yıl arp sınıfına açılan bir kişilik kontenjana seçilerek kendisiyle okuma fırsatı yakaladım. Bu sayede Viyana Müzik ve Sahne Sanatları Üniversitesi’nin ilk Türk arpisti de olmuş oldum.
Okulundaki ilk Türk arp öğrencisi olmak sizin için nasıl bir duygu?
Bunun için gerçekten çok heyecanlıyım, özellikle çalışmalarımın, emeğimin karşılığını aldığım için çok mutluyum. Ülkemi Viyana’da, müziğin başkentinde temsil edeceğim için çok mutlu ve gururluyum.
Yurtdışında yaşayacağınız için heyecanlı mısınız, endişeleriniz veya korkularınız var mı?
Çok heyecanlıyım. Ama mezun olduğum okulumdan, ailemden, hocalarımdan ve arkadaşlarımdan uzak kalacağım için üzgünüm. Korkularımdansa yeni hayatımın heyecanları ağır basıyor diyebilirim. Viyana’ya sınava tek başıma gittim. Bu sürece uzun zamandır hazırlanıyordum, gittiğimde epey heyecanlıydım ve başarmaya odaklanmıştım. Bu güzel duygular, yaşadığım küçük sorunların da üstesinden gelmemi sağladı. Hâlâ heyecan ve mutluluğumu koruyarak çalışmaya, hazırlanmaya devam ediyorum.
“SONSUZA KADAR ÇALIŞMAK ZORUNDAYIZ”
Anladığım kadarıyla çok yoğun çalışıyorsunuz, bir gününüz nasıl geçiyor?
Özellikle sınav dönemlerinde günde 4-5 saatten daha az çalışmamamız gerekiyor. Müzisyen olarak yaz tatillerinde bile asla ara vermiyoruz. Örneğin ben iki hafta ara versem parmaklarımdaki nasırlarım yok olur ve çalmak için yeniden oluşması hem acı ekler hem de zaman kaybı yaşatır. Bunun için sürekli çalışmak durumundayız. Lise mezuniyetimin ardından arp repertuvarımın yanında Almancamı daha ilerletmek için onunla da ilgili çalışmalarıma devam ediyorum. Konser olunca ona ayrı hazırlanıyorum, başka projeler oluyor, onlar için de çalışıyorum.
Boş zamanlarınızda neler yapıyorsunuz?
Müzisyen olmak için sadece çalışmak yeterli olmuyor. Araştırmak, müzik dinlemek, konserlere gitmek, farklı sanat alanlarında ne olup bittiğini bilmek gerekiyor. Daha iyi konserler verebilmek için diğer müzisyenlerin konser performanslarını dinlemek çok önemli.
Eserlerini çalmayı en çok sevdiğiniz besteci kim?
Claude Debussy’nin eserlerini çalmayı çok seviyorum. Kendisi empresyonist bestecilerin öncülerindendir. Gelenekselliğin dışına çıkışı ve müziğindeki anlatıcı yapı çok hoşuma gidiyor. Debussy’nin solo, oda müziği ve orkestra eserlerini çalıştım ve hepsinden inanılmaz keyif aldım. Eserlerini hem çalmayı hem çalışmayı hem de üzerine düşünmeyi seviyorum.
“BENCE MÜZİĞİN AMACI İNSANLARIN KALBİNE DOKUNMAK”
Gelecek için hayalleriniz nedir?
Hayalim olabildiğince çok yerde ve çok kişiye konser vermek, başkalarına ulaşmak. Bence müziğin amacı insanların kalbine dokunmak. Ben de müziğimle insanları mutlu etmek ve farklı duyguları yaşatmayı çok isterim. Solo, oda müziği, orkestra müzisyenliği, eğitmenlik gibi arpımla farklı alanlarda yer almak hayalimdeki hayat diyebilirim. Wiener Musikverein Konser Salonu’nda konser vermeyi çok isterim.
Ama hayat şartlarımız, ailemle benim geleceğimi görmemizi zorlaştırıyor. Viyana için yaşam bursu arıyoruz. Çok fazla yeri araştırdık, başvurduk. Fakat yurt dışı bursu bulmak o kadar zor ki, az sayıda kurul ilgileniyor ve kontenjanları da çok kısıtlı. Dolayısıyla, sanat bursu bulabilmek nereyse olanaksız hale geliyor. Yine de hayalime ulaşabilmek için, hak kazandığım bu okulda okuyabilmek için destek verebilecek bir kurum ya da sanatsevere ulaşabileceğimizi umuyoruz.
Derya Köftecioğlunu dinlemek için: YouTube Derya Köftecioğlu, Instagram deryakoftecioglu
Ulaşmak için: [email protected]