Geçenlerde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ‘Kadıköy’de bir Kemal Sunal Müzesi’ açılacağı müjdesini verdi. Ardından İmamoğlu Kadıköy’e gelerek, müze çalışmalarını yerinde inceledi.
Ben de konuyu detaylandırmak için araştırdım ve işin başında –ülkedeki müzeciliğin önde gelen isimlerinden- Sunay Akın olduğunu öğrendim. Sunay bey röportaj teklifimizi ‘Kadıköylü olduğu ve Gazete Kadıköy’e değer verdiği için’ kabul edince, soluğu zürafalı sokakta aldım. Akın ile Oyuncak Müzesi’nde Sunal Müzesi’ni söyleşmek için bir araya geldik ama konu ister istemez ülkenin kültür politikaları, Kadıköy’ün değişimi gibi konulara da uzandı. Buyurun o söyleşiye:
Biliyorsunuz şu an içinde bulunduğumuz İstanbul Oyuncak Müzesi aile köşkü. Ben Kemal Sunal’ı ilk kez bu köşkte tanıdım. Abimin kızı Sinem, Kemal Sunal’ın kızı Ezo ile sınıf arkadaşıydı. Ezo buraya geliyordu Sinem'le oynamak için. Kemal Sunal da onu bırakıyordu, sonra da almaya geliyordu. Onun hakkında ilk yargım çok iyi bir baba olduğu idi. Onca yoğun sanat hayatına rağmen ailesine, çocuklarına her zaman ilgi gösteren biriydi.
“SİNEMADA BİR DURUŞU VARDI”
Onun tiyatroculuğu çok önemli, biz her ne kadar onu daha çok filmleri ya tanıdıysak ki Türk sinemasında mükemmel işler yapmıştır ama ondan önce bir tiyatro emekçisidir. Yoğun bir şekilde tiyatronun her alanında çaba sarf etmiş çok değerli bir sanatçı. Cumhuriyetin aydınlanma tarihinde o ışıktan yetişmiş bir sanatçı ve dikkat edin bu yüzden de tüm filmlerinde hep adaletsizliğe ve haksızlığa karşı durdu. Hhakkı yenilen, emeği çalınan sömürülen, aldatılan insanların sesi oldu. Sinemada bir duruşu vardı. Onu hiçbir zaman talancı, yağmacı, rantçı bir rolde göremezsiniz. Hep tam tersidir. Sanki o filmleri yaptığı yıllarda, ülkemizin 2000'li yıllardaki halini bir gönderme var gibi. Onun filmlerinde Kemal Sunal'ın karşısındaki vurguncu, talancı, yağmacı, dini kullanan anlayışın bugün Türkiye'de egemen olduğunu görüyoruz ne yazık ki. Demek ki Kemal Sunal bir deniz feneriydi, toplumu uyaran, geleceği aydınlatan. Bu nedenle ölümsüzdür o.
(Nisan’da Müze Gazhane’de açılan Kemal Sunal Film Kostümleri ve Film Afişleri sergisinden…)
Evet. Gül abla (Gül Sunal) ile evlendiklerinde karşı oturmuşlar ama hayatlarının büyük bir bölümünü Kadıköy'de geçirdiler, Cemil Topuzlu Caddesi'nde.
Müzeler bir toplumun hafızasıdır. Bu gerçeği anlayamayan ülkeler alzheimer olur. Ülkemizin ekonomik ve siyasi sorunları malum. Sabah uyanınca telaşla Euro'ya bakıyoruz. Peki Euro neden değerli? Nedeni Avrupa'nın ekonomisi değil. Bu büyük bir yanılsama, biz daha bunu anlayamadık. Bir Alman her gün bir müzeye giderse ömrünün 16 yılını Almanya'nın müzelerinde yaşamış olur. Paris'teki Louvre Müzesi’ndeki her eserin önünden geçen bir kişi 12 kilometre yol gitmiş olur. Bu ülkeler önce ekonomik ve kültürel değerlerini kazanıp sonra müzelerini kurmadı. Önce müzelerini kurdular ve her adımı bilgi dolu olan bilgi mabetleri olan müzelerden geçerek bu değerlere kavuştular. Ben de İstanbul Oyuncak Müzesi'ni kurarak, 18 yıldır bilginin ışığı karanlığı aydınlansın diye uğraşıyorum.
(Sunay Akın ve Gül Sunal)
“KADIKÖY, İSTANBUL'UN KÜLTÜR ADASI”
Kadıköy tarihine baktığımızda bilim insanları sanatçıları görüyoruz ama Kadıköy kültürel ve müze anlamında bunun karşılığını veremiyor. Biliyorsunuz burası haricinde bir de Barış Manço Müzesi’ni kurdum. Daha çok müzeler kurulmalı. Çünkü Kadıköy, İstanbul'un kültür adası ama bu özelliğini giderek kaybediyor maalesef. Örneğin Kadıköy çarşısı sahaflarla doluydu artık kapanıyorlar. Giderek sokakların işgal edildiği sözüm ona bir eğlence merkezi olmaya başladı ki bu gerçek Kadıköy değildir. İşte biz de Kadıköy'ün bu kültürünü daha fazla öne çıkarmak için bir Kadıköylü olan Kemal Sunal'ın müzesine kurmaya hazırlanıyoruz.
Bu müzenin kurulma kararı aileden çıktı. Ne mutlu ki Gül abla onun hatıratını toplumla paylaşıp geleceğe miras bırakmak istiyor. Çok sevgili kardeşim -belediye başkanlığından önceye dayanır bizim dostluğumuz- Ekrem kendisi çok okuyan, sanata ilgili, koleksiyonları olan aydın bir insan. Şansımıza o da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olunca, ortak bir sohbetimizde bu konu ortaya çıktı.
(İmamoğlu ve Odabaşı müze çalışmalarını denetledi- fotoğraf:Muratcan Afacan)
Epey oldu, pandemiden önceydi. ‘İstanbul'a neden bir Kemal Sunal müzesi kazandırmayalım’ diye konuşuldu o sohbette. Bana sorsanız, ben zaten müzeciyim. Bana kalsa bütün tarihi binalarımız müze olmalı. Müze olması demek halkın olması demek.
İstanbul ne yazık ki işgal edildi. İstanbul artık İstanbulluların değil. Galata Kulesi, Kız Kulesi Kültür Bakanlığı’nın, İstanbulluların değil. Keza Haydarpaşa ve Sirkeci garları da. Oraları kullanan biziz ama bizim değil. Mesela ben bir ‘Islak Mendiller Müzesi’ kurmak istedim, Anadolu'nun kavuştuğu ve ayrıldığı Harem Otogarı’nda. Ekrem dedi tamam yapalım. Bir baktık ki bizim değil. Bir kentin kültür simgelerinin neler olacağına o kentin yerel yönetimi karar vermeli. Bu merkezi idareden yönetilemez. Mesela Kadıköy’deki 6 tarihi tren istasyonu müze olmalı.
Çok yanlış! ASM tabii ki gerekli başka bir binada olabilir. Burası tarihi İstanbul- Bağdat yolu. Onlar bu binaları sadece hacim olarak görüyorlar maalesef. Haydarpaşa Garı Anadolu'nun gardırobudur. Orası Anadolu tarihinin anlatıldığı bir müze olmalı. Haydarpaşa gardır. Tabii ki gar olarak çalışmalı, trenler gelip gitmeli ama bunun yanına kültür de konmalı. Garda kullanılmayan pek çok geniş alanlar var, buralara kültür hizmetleri konmalı.
İBB Göztepe 60. Yıl Parkı'nın içindeki Park ve Bahçeler Müdürlüğü'ne ait 2 katlı hizmet binasında karar kılındı. Ki burası Kemal Sunal'ın oturduğu eve de çok yakın. Kendisi o parkta çokça vakit geçirirdi. Tabii ki orada çalışanlar çok değerli hizmetler veriyorlar ama 15-20 kişinin her gün sabah akşam mesai için gittiği bir yer yerine, halkın Kemal Sunal için toplandığı bir bina olması daha iyi.
“HERKES KADIKÖY'E ÇULLANDI”
Bina güçlendirildi, restore edildi. Sahne tasarım sanatçısı Ayhan Doğan ve ekibi uzun süredir bu işin üzerinde çalışıyorlar. Henüz binanın içine girmedik ama çok yakında giriyoruz, eli kulağında. Sizinle konuştuktan birkaç gün sonra bile olabilir.
Ayhan Doğan, Ezo Sunal,Sunay Akın ve Gül Sunal (soldan sağa)
Normalde pek röportaj vermem ama sizin bu söyleşi teklifinizi özellikle kabul ettim çünkü Kadıköylüyüz. Kimliğini, hafızasını giderek kaybeden Kadıköy'e sahip çıkmamız lazım hep birlikte. Kentsel dönüşüm adı altında bir rantsal dönüşüme kurban edildik biz. Güneş ve gökyüzünün maviliği Kadıköy'den uzaklaşıyor, sokaklar bir kuyunun dibine dönüşüyor. Kimse kalkıp da buna bahane olarak depremi söylemesin. Deprem sadece Kadıköy'de olmayacak! Para getirdiği için herkes Kadıköy'e çullandı.
SON BAVULUSERGİLENECEK
Sevgili Gül abla Kemal Sunal'ın bütün hatıratını Tuzla'daki yazlıklarında muhafaza ediyor; filmlerde giydiği kıyafetler, fotoğraflar, belgeler, Sunal’ın antika kilit koleksiyonu…
Kadıköy'ün gazetesi olduğu için bir ipucu vereyim; biliyorsunuz ki Kemal Sunal’ı talihsiz bir şekilde, bir uçak koltuğunda kaybettik. Peki o uçağın bagajında ne vardı? Son bavulu… O bavul hala o günkü gibi duruyor. Son yolculuğunun son bavulu…
Bunun gibi pek çok ‘hissi senet’ olacak. Ben hep derim ya hayatın zenginliği hisse senetleri değil hissi senetler diye…
Aslında Kemal Sunal'ın müzesinde kurmak demek haksızlığa karşı adalet için savaşan insanların müzesini kurmak demek. Halkın müzesine kurmak demek. Bu müze bizim müzemiz olacak. Biz derken de, biz kimiz? Emeğiyle, alın teriyle hayatını geçindirmeye çalışan, insani değerleri üstün tutan biz insanlar. Hırsızların, rantçıların değil.
(Sunay Akın, Kemal Sunal’ın Hababam Sınıfı filminde beden dersinde giydiği kıyafetle)
Elbette. Tarık Akan, Münir Özkul, Ayşen Gruda, Zeki Alasya, Metin Akpınar ve daha niceleri de olacak. Bu anlamıyla bir sinema müzesi niteliği de taşıyacak. Kemal Sunal sinemada bir halk adamıydı. Zaten Cumhuriyet de o değil midir? Bir Cumhuriyet müzesi olacak burası aslında. Cumhuriyet ne demek? Herkesin eşit yurttaş olması. Senin paran var diye, senin partinin iktidarda diye sen üstün değilsin.
Sadece yerli halk değil yabancı turistler için de anlam taşıyacak. Biz tüm sanatçılarımıza hak ettiği değeri verip onları dünyaya da tanıtmalıyız. Sen İstanbul'da Kemal Sunal Müzesi kurmazsan Norveçli onu nasıl tanıyacak? Tabii ki tanımaz.
Bilgi önemli. Siz bir gazeteci olarak buraya niye geldiniz? Benden bilgi almaya. Onlar neden bu kapıdan içeri girmiyorlar? Çünkü onların derdi bilgi değil, dertleri toplum aydınlatmak değil tam tersine. Çünkü kirli işler karanlıkta döner. Oysa Kadıköy bilginin merkezidir, Kadıköy ışıktır, aydınlanma tarihidir. Ne mutlu ki çok aydın bir Kadıköylü olan Kemal Sunal'ı bu müzede yaşatacağız. Kadıköy'ün istediği de budur. Çünkü Kadıköylü aydın insandır. Kadıköy'e inşaat tozu değil kitap tozu, sahne tozu lazım.
Yakında uygulamaya geçeceğiz. Acele etmiyoruz. Çok şey hazır aslında. Kısa sürede diyelim. Biz buna mimari bir proje olarak değil sanat projesi olarak bakıyoruz. Misal bir ressam tablosunu bitirip karşısına geçip şöyle bir bakış attığında bir şey fark eder, gider bir noktaya fırça darbesi atar. Yahut bir şair, şiirini bitirdikte sonra bir kelimeyi değiştirir ya. İşte bunun için bir sürece ihtiyacı vardır. Bizim de öyle. Amacımız yılbaşına doğru açmak… İnsanlar yeni yıla yeni umutlarla girer ya, İstanbul da yeni seneye yeni bir müzeyle başlasın niyetindeyiz.