Kadıköy'ün ressamı Naile Akıncı'yı oğlu anlattı

Fenerbahçe ve Suadiye semtlerinde yaşamının son 21 yılını geçiren usta ressam Naile Akıncı, hem Kadıköy’de yaşadı, hem Kadıköy’ü yaşadı. Zira ev-atölyesinde resimlerini tuvale aktarırken dostları ve genç sanatçılarla iç içe bir sanatsal yaşam sürdü. Oğlu Cengiz Akıncı anlatıyor...

21 Haziran 2023 - 11:01

Müze Gazhane’de sürmekte olan“Bir Kendilik Öyküsü: Naile Akıncı (1953-2013) Retrospektif” adlı sergiyi daha önce sayfalarımıza konuk etmiştik. Cumhuriyet ile yaşıt bir isim olan usta ressam Akıncı’nın doğumunun 100. yılında anısına düzenlenen bu kapsamlı sergiyi, siz okurlarımıza aktarmıştık. Fakat atladığımız bir husus vardı ki o da Naile hanımın bir Kadıköy sakini oluşuydu. 91 yaşında iken hayata veda eden sanatçı, hayatının son 21 senesini çok sevdiği Kadıköyü’nde geçirmişti. Biz de bu vesileyle, ressamın oğlu Cengiz Akıncı’yı ile sergi alanında buluşup söyleştik. Zira kendisi Naile hanımın hem evladı hem sanatsal işlerini yürüten danışmanı konumunda bir isim.

  • Serginin küratörü Doç. Dr. Ebru Nalan Sülün, kendisiyle yaptığım röportajımızda “Cengiz Akıncı'dan özellikle bahsetmek isterim. Kendisi 16 yaşından itibaren annesine sanat yolculuğunda refakat ederek, kendisine ait tüm belgeleri arşivleyen kıymetli biri.” demişti. İlgimi çekti. 16 yaş, çocukluk çağı... Anneniz ve onun sanatıyla bağınız nasıldı?

Kendisinin eğitimci olmasının da etkisi ile benimle arkadaşça ilişki kuran ve tüm sanatsal sorunlarını paylaşan, önerilerimi ciddiye alan bir anneydi. Ben onun öğrencilik sürecinde doğmuşum, Akademi’den mezun olduğunda yedi aylıkmışım. Çocukluk sürecimden başlamak üzere, Akademi çevresindeki hoca ve ressamlarla iç içe bir yaşamım oldu. Çocukluk çağımdan başlamak üzere, sanatla ve özellikle resimle çok ilgiliydim. O yıllarda sanat ortamı çok daha kısır olduğu gibi, sanat ortamında etken olan sübjektif koşullar çok daha ilkel ve aleyhte ayırımcıydı. Tüm koşulları ve rahmetli annemin sanat yaşamını objektif bir gözle değerlendirmeye çalıştığımda; herhangi bir güç odağına dayanmayan ve herhangi bir sanat kliğinden güç almayan, onurlu ve yetenekli bir kadın sanatçının işbu sübjektif koşullarla mücadele ederek, kişiliğini kabul ettirmesinin çok zor olduğunu saptadım. Ve annemle sözlü bir anlaşma yaptım. Onun arşivini tutmak başta olmak üzere, nerede ve ne zaman sergi açacağına karar vermek, katılacağı konkurları ve yarışmaya katılacak yapıtları belirlemek, malzemelerini temin etmek, fiyatlarını saptamak da dahil olmak üzere tüm sanatsal ilişkilerini ben yönlendirdim. Bu anlaşmaya onun sonsuzluğa göçtüğü 2014’e dek ikimiz de titizlikle uyduk. O günden bu yana da üstlendiğim tüm görevleri titizlikle ifa etmeye gayret ediyorum. Bu anlayışla “Bir Kendilik Öyküsü:Naile Akıncı” sergisine de katkıda bulundum. Bugünden 56 yıl geriye gidip, 1967’nin koşullarını ve annemin yaşarken, hatta sonsuzluğa göçtükten sonra elde ettiği sanatsal başarıları anımsadığımda; buruk, kısmen de olsa hüzünlü bir mutluluk yaşadığımı ve verdiğim destekten ötürü asla pişmanlık duymadığımı söyleyebilirim.

(Naile-Cengiz Akıncı -2007, Fenerbahçe)

EYÜP’Ü ÇİZDİ AMA HİÇ YAŞAMADI
  • Annenize ait tüm belgeleri arşivlemişsiniz. Tabloları da (bazı müzelerde sergilenenler hariç) sizde. Bu belge ve eserler, bize Cumhuriyetle yaşıt bir kadın ressama dair neler söylüyor?

İzleyicilerin, bu belgelerin neler söylediğini ve neleri kanıtladığını işbu sergiyi izleyerek saptayacaklarına ve algılayacaklarına içtenlikle inanıyorum. Bu sergi, herhangi bir güç odağına dayanmayan ve bir sanatsal klikten destek almayan, sanatçı onurunu ve namusunu her şeyin üstünde tutan, inandıklarını tuvallerinde yansıtan Cumhuriyetle yaşıt bir kadın sanatçının, güç ve zorlu koşullara direnerek elde ettiği başarılı sonucu belgeliyor.

(Naile Akıncı, Validebağ Prevantoryumu’nda bir yandan tedavi görüp diğer yandan peyzaj çalışırken- 30 Temmuz 1943)

  • Kendisi hem doğa hem İstanbul ressamıydı ki en çok Eyüp’ü resmettiğini biliyoruz. Eyüp’te yaşadı mı hiç? Neden odağına bu semti almıştı?

Annem, 1953’ten başlamak üzere, 60 yıllık zaman sürecinde Eyüp ve Haliç’in konu olduğu yapıtlar üretmekle birlikte, Eyüp’te hiç yaşamadı. Bu yöreye yönelik ilgisinin temelinde artistik ve psikolojik nedenler yatıyor kanımca. Henüz 13 yaşındayken kaybettiği, kendisiyle birlikte sık sık Eyüp Sultan Hazretlerini ziyarete gittiği annesiyle bütünleşmek arzusunun, annemi psikolojik olarak yönlendirdiğini düşünüyorum. Bundan da önemli olarak, Eyüp ve Haliç’in plastik açıdan bir sanatçıyı yorum yapmaya yönelten güç ve karmaşık doğasının annemi sanatsal olarak etkilediğini düşünüyorum. Çünkü, rahmetli annem desendeki sıradışı ustalığını sergilediği karmaşık doğa görünümlerini özellikle tercih ederdi.   Burada altını çizerek vurgulamak istediğim husus şu; Naile Akıncı, Eyüp’ün mistik doğasından etkilenmekle birlikte, geleneksel anlamda şövalesini doğa karşısında kurarak doğadan aldığı izlenimleri tuvallerine aktaran bir peyzaj ressamı değil. Annem için ‘konu’ daima ikinci planda kalmış, konuya saplanıp kalmamaya her zaman özen göstermişti. Eyüp ve Haliç yöresi; annemi tuvallerine veyahut desen kartonuma yönelten bir hareket noktası konumunda.

KADIKÖY’DE MESUT 21 SENE

    Naile hanım kaç yıllık Kadıköylüydü? Burayla ilişkisi nasıldı?

Ömrünün son 21 yılını çok sevdiği Kadıköy’de, Fenerbahçe’de Fuat Paşa Caddesi’nde, ondan önceki 6 yılını da Suadiye Aydın Sokak’taki atölye-konut konumundaki apartman dairelerinde geçirdi. Hem keyifle yapıtlarını üretti, hem de sevdiği dostları ve genç sanatçılarla iç içe bir sanatsal yaşam sürdü.

(aktör Talat Artemel, 14 yaşındaki  Naile Akıncı, oyuncu Cahide Sonku ve Dr. Nadire Güresin- 23 Eylül 1937- Bostancı Tren İstasyonu / soldan sağa)

  • Acaba neden yaşamak ve üretmek için Fenerbahçe ve Suadiye semtlerini seçmişti?

Çocukluk sürecinde yazlık konut olarak kiraladıkları Bostancı’daki yaşamını, arkadaşlarını her zaman mutlulukla anımsardı. Bakırköy’deki müstakil villa tipindeki aile konutumuzun tahliyesi söz konusu olduğunda; eşimden ve benden kendisine denizle bağlantılı bir daire bulmamızı ve özellikle Kadıköy yakasını tercih etmemizi istedi. Biz, önce Suadiye’deki dairesini satın aldık. Yeşillikler içindeki güzel bahçe ile iç içe olan bu dairesini çok sevdi, ama giriş katındaki bu daireye hırsız girmesi üzerine hem kendisi, hem de biz çok tedirgin olduk. Fenerbahçe’de 7. Kattaki denize yakın, kısmen deniz gören son dairesini seçtik. Burada 21 yıl çok mutlu bir yaşam sürdü.

(Kadıköy Metropolitliği-1988 / Akıncı çifti koleksiyonu)

  • Kadıköy’ü tuvallerine konuk etmiş miydi?

Kadıköy semtini ve özellikle sahilini çok severdi. Bu semti konu alan müteaddit yapıtları mevcut. Yaşarken Caddebostan Kültür Merkezi’nde düzenlenen birkaç karma sergiye katılmıştı. Kadıköy yakasındaki galerisi konumunda olan Kızıltoprak Sanat Galerisi’ni ve galeri yöneticisi Tülay Atasoy’u, adeta kızı gibi severdi. Atasoy tarafından bu galeride düzenlenen tüm karma sergilere davet edilmiş ve katılmıştı. Keza 1999’da yani vefatından bir yıl önce 75. Sanat Yılı nedeniyle düzenlenen 3 ayrı Retrospektif ve Tematik Serginin bir tanesi, “Son 15 yıldan Seçmeler“ başlığı altında yine Kızıltoprak Sanat Galerisi tarafından düzenlenmişti. Ayrıca buradaki karma sergilerden birinin başlığı “Kadıköy Değişirken” idi. Bu sergide annemin Bahariye Caddesi’ndeki Kadıköy Metropolitliği ve bahçesindeki ağaçları soyutlayarak oluşturduğu özgün yapıtlarını sergilemiştik. Vefatından bir yıl sonra da, 2015 yılında Kızıltoprak Sanat Galerisi tarafından düzenlenen “Naile Akıncı’nın anısına resimler… heykeller… seramikler…” başlıklı sergiye, ülkemizin en saygın hocaları ve sanatçıları katılarak, onun için ürettikleri özgün yapıtlarını sergilemişlerdi.

  • Bu ev-atölyeyi vefatından sonra sattınız. Müze-ev gibi bir düşünceniz olmadı mı?

Bir apartmanın 7. katında bulunan bir daireyi, müze - ev olarak düzenlemek realist bir tavır olamayacağı için böyle bir düşüncemiz hiç olmadı. Bu nedenden ötürü, işbu atölye - evin sanatsal ve manevi değer taşıyan tüm eşya ve objelerini muhafaza altına alarak satılmasını tercih ettik.

  • Ev-atölye yaşam-üretim biçimi, bana Kalamış ve Bedri Rahmi’yi anımsattı.

Bedri Rahmi Eyüboğlu Akademi’de hocası olmuştu. Onun yapıtlarından ve sergilediği sanatçı tavrından çok etkilendiğini her vesile ile açıklardı. Keza, eşi Eren Eyüboğlu’nu da çok beğenir, ressam olarak çok üst düzeyde olduğunu her zaman belirtirdi. Annem 1987 yılında Kadıköy yakasına taşındığında Bedri Rahmi bey 12 yıl önce vefat etmişti. Ama, Eren hanım yaşamını sürdürüyordu. Annem, onun tüm sergilerinin açılışına katılmaya özen gösterirdi.

  • Naile hanımı anlatan bu serginin çok sevdiği ilçesinde açılmış olması size nasıl hissettirdi?

Tamamen içinde bulunulan koşullardan kaynaklanan çok anlamlı bir tesadüf sonucunda  Naile Akıncı’nın toprağa verildiği tarihten tam 9 yıl sonra, Kadıköy–Müze Gazhane gibi seçkin bir mekanda, onun son 60 yıllık sanat yaşamını ve verdiği zorlu mücadelesini yansıtan bu sergi, bizleri ziyadesiyle mutlu kıldı.

  • Bundan sonrası için, anneniz adına yapmak istediğiniz bir şey var mı?

Tabii var. Gelecek sene 10. vefat yılı nedeniyle, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Rektörlüğü’nce Tophane-i Amire’de bir retrospektif sergisi açılacak. Bu serginin düzenlenmesine katkıda bulunacağız. Ayrıca, gerek onun yapıtlarından, gerekse eşimle birlikte oluşturduğumuz çağdaş Türk resim, heykel, seramik ve cam sanatının nadide örneklerinden oluşan Lale & Cengiz Akıncı Koleksiyonu’muzu, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’ne bağlı İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’ne hem vasiyet ettik, hem de bizler yaşarken fiilen teslim etmeye karar verdik. Bu vesile ile düzenlenecek sergilere katkıda bulunacağız. Ayrıca ilki bu yıldan başlamak üzere her yıl Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Resim Bölümü’nden mezun olan en başarılı kız öğrenciye “Naile Akıncı Sanat Ödülü” ve yüksek lisans bursu vereceğiz. Bu ödül ve yüksek lisans bursu, yasal varisimiz olan Türk Eğitim Vakfı tarafından bizden sonra da aynen sürdürülecek.

 

 


ARŞİV