Kadıköy’ün seramik hafızası kitaplaştı

Kadıköy’ün sokak aralarında yıllardır fark edilmeden yanından geçilen, apartman girişlerinde sessizce varlığını sürdüren seramik panolar, “Kadıköy’ün Mimaride Hafıza Durakları: Seramik Panolar” kitabında bir araya geldi

18 Aralık 2025 - 15:38

Kadıköy Belediyesi Kültür Yayınları’ndan çıkan “Kadıköy’ün Mimaride Hafıza Durakları: Seramik Panolar” adlı kitap, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim üyesi ve bölüm başkanı Doç. Dr. Nurdan Yılmaz Arslan’ın 25 yılı aşan saha çalışmaları ve arşivlerinden oluşuyor. Çalışma, 1970’lerden 1990’lara kadar Kadıköy’de mimari cephelerle buluşan seramik panoları, bu panoların ardındaki sanatçıları ve kentsel dönüşümle birlikte yok olma tehlikesi yaşayan eserlerin hikâyelerini gün yüzüne çıkarıyor.

“BU HİKÂYE EVİMİN GİRİŞİNDEKİ PANOYLA BAŞLADI”

Seramik panolarla kurduğu ilişkinin akademik bir projeden önce kişisel bir karşılaşmayla başladığını belirten Nurdan Yılmaz Arslan, süreci şöyle anlattı:
“Benim Kadıköy’ün seramik panoları ile ilgili hikâyem, Caddebostan’da oturduğum evin girişinde İlgi Adalan’a ait bir panoyla başladı. Beni çok etkiledi. Zaten İlgi Adalan’ı çok iyi tanıyorum. O pano, benim için bu yolculuğun başlangıcı oldu.”

Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde akademisyen olan ve derslerinde Kadıköy’deki seramik panolardan yararlanan Arslan, “Derslerim bağlamında öğrenciler için görsel arşivler oluşturuyordum. Sonra fark ettim ki Kadıköy’ün kendisi başlı başına bir açık hava arşivi. Her sokağa çıktığımda, ‘bu apartmanda bir pano olabilir’ diyerek yürümeye başladım. Kadıköy’ü adım adım, karış karış gezdim.” dedi.

DEPREMLE GELEN KAYIP

1999 depremi ve ardından hızlanan kentsel dönüşümün çalışmasına acı bir gerçeklik kazandırdığını ifade eden Arslan, “Benim oturduğum sokakta, dönemin duayen seramik sanatçısı Cevdet Altuğ’a ait, tüm apartmanın ön cephesinde yer alan üç seramik pano apartman ile birlikte yıkıldı. Bunlar yapıldıkları dönemde kültür varlığı olarak tescillenmediği için molozla birlikte atıldılar. Birkaç parça alabildim. Hâlâ çalışma odamda duruyorlar. Benim için çok kıymetliler.” dedi.

Bu süreci bizzat görmenin kendisini derinden etkilediğini anlatan Arslan, o dönem Kadıköy Belediyesi ile görüşmelere başladığını belirterek sözlerine şöyle devam etti: “O süreci bizzat görmek beni çok etkiledi ve Kadıköy Belediyesi ile görüşmelerim o dönem başladı. Seramik panoların yer aldığı apartman görsellerinin ve adreslerinin yer aldığı dosyayı KUDEP birimine sundum.”

 “BU PANOLAR BİR DÖNEMİN TANIĞI”

Seramik panoların yalnızca estetik unsurlar olmadığını, modernleşme sürecinin somut tanıkları olduğunu vurgulayan Arslan, “Genç Cumhuriyet döneminde mimarlık-sanat birlikteliği paralel bir süreçte ilerliyor. Akademik sanat eğitimi, seramik sanatı, tasarımı ve endüstri kentsel hafızanın oluşmasında rol oynuyor.” dedi.

Türkiye’nin çini ve seramik geleneğine de dikkat çeken Arslan, seramik sanatının mimariyle buluşma sürecini ise şu sözlerle özetledi: “Ülkemizde malzeme olarak geçmişten gelen ve mimari ile buluşan çok zengin bir çini sanatı var. Her türlü hava koşullarına dayanıklı olması ve barındırdığı kültürel kimliği ile önemli bir yere sahip olan seramik sanatı, bu kez çağdaş seramik sanatçıları ile mimari alanlara evriliyor.”

Bu dönemde sanat ve mimarlık ilişkisinin bilinçli bir tercihle şekillendiğine de ayrıca dikkat çeken Arslan, “Bu dönemde kamusal alanlarda sanatın yer alması bilinçli bir tercihti. Bankalar, çarşılar ve kültür merkezleri sanatla buluşuyordu. Mimari projeler yarışmalarla belirleniyor, sanatçılar bu alanlar için seramik panolar üretiyordu. Sadi Diren, Füreya Koral, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Eren Eyüboğlu ve Atilla Galatalı gibi isimlerin kamusal alanda bıraktıkları izleri unutmamak gerekiyor.” dedi.

KADIKÖY’DE İLGİ ADALAN’IN İZLERİ

Kitapta Kadıköy özelinde en geniş yer ayrılan isimlerden birinin İlgi Adalan olduğunu söyleyen Arslan,“Kadıköy’de İlgi Adalan’a ait yaklaşık 43 pano tespit ettim. Birçoğu hâlâ ayakta. İlgi Adalan resim kökenli bir sanatçı ama seramiğe büyük ilgi duyuyor. Müteahhitlerle kurduğu ilişkiler sayesinde seramik panolar apartman cephelerine taşınıyor.” dedi.

1980’lerle birlikte sürecin zaman zaman ticari kaygılarla şekillendiğini belirten Arslan, bu durumu ise şu sözlerle özetledi: “Bazı inşaat firmaları panolara sanatçının değil de kendi simgelerini koydurmuş. Bu sanatçı için çok ideal bir durum değil ama o dönemin koşullarında maalesef yapılmış.”

“YIKILAN PANOLAR YENİDEN GÖRÜNÜR OLMALI”

Kitabın yalnızca bir belge değil, aynı zamanda tüm panoların harita üzerinde gösterildiği önemli bir kaynak olduğunu vurgulayan Arslan, panoların hikâyesinin mutlaka aktarılması gerektiğini şu sözlerle ifade etti: “Bir seramik sanatçısı olarak Kadıköy Belediyesi’ne seramik panoların nasıl kurtarılabileceği, saklanabileceği, park ve bahçelerde, kapalı sergi alanlarında ya da yeni binaların girişlerinde sanatçı künyeleri ile sergilenebileceği gibi önerilerim oldu. Bu panoların hikâyesi orada yaşayanlara ve yaşayacak olanlara aktarılmalı.”


ARŞİV