Kadıköy sokaklarının'Kaburga'lı fanzini...

Ayakları bu topraklara basan Kadıköylü fanzin Kaburga, Türkiye’nin gerçek alt kültürüne naif bir gönderme…

13 Kasım 2013 - 10:58
 
Gökçe UYGUN
 

Kültür ve sanat üretimlerinin yoğun olduğu Kadıköy’de bir süre önce bir fanzin yayınlanmaya başladı.
“Adı Kaburga’dır maneviyatı manadır, fitili Kadıköy'den ateşlenmiştir” diyen Uluer Oksal Tiryaki’nin çıkardığı Kaburga, üçüncü sayısına ulaştı bile. Mart’ta çıkan ilk sayının kapağında 90’larda Barcelona'nın ve İspanyol milli takımının kalecisi olan Andoni Zubizarreta yer alıyordu, ikinci sayısında da aykırı ve cesur sanatçı Şükran Moral’le yapılmış bir röportaj… Geçtiğimiz günlerde çıkan 3. ve en yeni sayının arka kapağı ise bir süre önce kaybettiğimiz, kendi az meşhur ama etkisi büyük şair Ahmet Erhan’a ayrılmış.
Erman Akçay’ın desteği ile Kaburga’yı yazıp, çizip, yöneten Uluer Oksal Tiryaki’ye birkaç soru sorduk fanzin hakkında…

 -Nasıl çıktı Kaburga fikri ortaya? Neden bir fanzin çıkarmak istediniz?
Bir akşam evde müzik dinleyip monitöre doğru bakıp bira içiyordum, birçok şeyden art arda sıkıldığım güzide anlardan birisiydi. Erman Akçay’ı aradım ve ona bir fanzin yapmak istediğimden bahsettim ve ardından ona bu işi birlikte yapmayı teklif ettim. Düşünmeden kabul etti ve hemen kolları sıvadık. Ortaya ayağı bu topraklara basan bir çalışma ortaya çıktı. Sokak edebiyatı kimi çevreler için ne kadar önemli ise Kaburga da bizler için aynı önemde.

 -Kaburga isminin özel bir göndermesi var mı?
İsim, yazdığım bir şiirden alıntıdır. Öyle denk geldi desek yeridir..

 -Neden Kadıköy?
Çünkü burada yaşıyoruz…

 -Nasıl bir tarzı var Kaburga’nın?
Güncel şiiri takip ediyoruz. Evlere, odalara tıkılmışız ve tek lüksümüz yazmak... Birçok şeyde olduğu gibi bir fanzinin de en önemli unsuru bana göre kökünü yaşadığından; yaşadığı yerden almasıdır ve bu fanzinin ayağı odalardan kök salıyor. Bizim canınızı Türkçe yakıyor, İngilizce ya da İbranice değil.
Bir taraftan da yer altı edebiyatı safsataları veyahut kavramsal bir perspektifle, Amerikan alt kültür yazını, pratik manada Beat kuşağı ve bu ülkedeki yansımaları var. Kabul etmek gerekir ki biz bu çevrelerin menşelinden etkilendik ve zamanla sıyrılıp kendi dilimizin peşine düştük…
 
-Yer altı edebiyatı epey popüler oldu son dönemde. Ne dersiniz?
Yeraltı edebiyatının bir marka olarak Türkiye’de son yıllarda etki alanını genişletti. Okuru çoğaldı, güzel kitapların basılıyor. Son zamanlarda çok sayıda fanzin ortaya çıkıyor ve aralarında güzel işler de var. Bunların olması insanı umutlandırabilir. Fanzinimiz Kaburga ayakları yere, bu topraklara basan bir mecmuadır ve aslında bizim yaptığımız bu ülkenin gerçek alt kültürüne naif bir göndermedir. Değeri zaman bilir...
 
-Fanzinle –çoğunlukla-ücretsiz dağıtılır. Kaburga neden paralı?
Bu zamanda fanzinler ücretsiz dağıtılır ya da dağıtılmalı diye genel bir durumdan bahsetmek bana göre yanlış. Kaldı ki Kaburga diğer fanzinler gibi üç beş sayfa değil, aslında bakarsan birçok dergiye göre de daha kalın bir içeriğe sahip. Kaburga'yı fanzin yapan tek şey devletle muhatap olmayıp underground olarak dağıtılmasıdır ki devamı da bu şekilde gerçekleşecek. Evet bir ederi var çünkü burada yoğun olarak harcanan bir emek/maliyet söz konusu. Bizler zengin adamlar değiliz, ayrıca paramız olsa da emek harcadığımız ve enerji tükettiğimiz bir şeyi bedavaya dağıtmak her şeyden önce ortadaki emeğe ve ürüne saygısızlık olur!
 
-Her sayıda ortalama kaç yazı-şiir… vb. oluyor?
Her sayıda otuza yakın yazı/şiir var bunun yanı sıra fotoğraflar, resimler ve röportajlarla güçlü ve çeşitli bir içeriğe sahip...
 
-Yazı kabul etmedeki kıstas ne?
Kaburga'ya gönderilen ürünlerle ilgili seçimi bizzat ben yapıyorum. Buradaki kıstas benim gönderilen şey her neyse bunu sevmem. Sevmediğim ve içime sinmeyen herhangi bir yazıyı mecmuaya almıyorum. Bu da edebiyat oligarklarınca dergilerde yapılan subjektif ayrımcılığı kıran bir şey. Kaburga şair dergisi değildir fakat şiir dergisi muhayyetindedir.
 

ARŞİV