Kadıköy'ün ‘Muhtelif' müzisyenleri…

Kendi dinlemek istediği şarkıları icra eden Muhtelif grubu, “Türkiye’de herhangi bir olay olduğunda ilk gözden çıkarılan şey müzik oluyor maalesef. Ama tam da böyle zamanlarda hayati bir önemi var müziğin…” diyor

08 Nisan 2016 - 11:44

Gökçe UYGUN
Müzik dünyasının yeni gruplarından Muhtelif; Türkçe, Arapça, Rumca, Kürtçe şarkılar söylüyor.  8 Nisan’da Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde ve 13 Nisan’da Yeldeğirmeni Hangart’ta sahne almaya hazırlanan Muhtelif’in kadın müzisyenleri ile grubu konuştuk.
 
-    Muhtelif’i kimler nasıl ve ne zaman bir araya gelip de kurdu? Nasıl bir ihtiyaçtan doğdunuz yani?
Ezgi: Biz Nurçin’le 2012 sonbaharında bir Hisarüstü 559C otobüsünde tanıştık. Nurçin Amerika’dan yeni dönmüştü, orada Yunan bir ekiple rebetiko söylüyormuş, buraya gelince de müzik yapmaya devam etmek istiyordu. Ben de o sırada Klasik Türk müziğinden başka türlü bir müzik yapma hevesi içindeydim. Telefon numaralarımızı aldık ve o hafta benim evimde buluştuk. Dinlemekten keyif aldığımız şarkılara çalışmaya başladık. Uzunca süre bu ev halini ikimiz sürdürdük, arada başka enstrümanist arkadaşlar geldi gitti, bize eşlik etti. Sonra Sevda klarnetiyle bu çalışmalara dahil oldu. Onun peşinden Cem’in gelmesiyle Muhtelif çekirdek kadrosu oluşmuştu.
Sevda: Cem çok deneyimli bir müzisyen ve yıllardır da müzik eğitmenliği yapıyor, bizim amatör ruhumuzdaki ışığı görmüş olacak ki onun dahil olmasıyla Muhtelif başka bir aşamaya geçmiş oldu. Cem mevcut şarkılara düzenlemeler yaptı, halihazırda öğrencisi olan Nurhak ve Eren’i de gruba dahil etti ve böylece provalarımız için Kadıköy’deki stüdyoya taşınmış ve Kadıköy’de yeniden doğmuş olduk. Bu sene de Kerem aramıza katıldı.
 
-    Ekipte herkes müzisyen mi? Yoksa başka başka ‘gündüz işleri’ var mı?
Nurçin: Muhtelif erkekleri profesyonel müzisyen, hepsi farklı gruplarla da çalıyorlar. Cem Bilgi Üniversitesi Caz komposizyon mezunu, aynı zamanda piyano/armoni dersleri veriyor; Nurhak Kocaeli Üniversitesi flüt, Eren aynı üniversiteden kontrbas bölümü mezunu. Nurhak sahne sanatları için müzik besteliyor, Eren ise İstanbul Gençlik Caz orkestrasında çalıyor.  Kerem de müzisyenliğin yanı sıra perküsyon/davul dersleri veriyor.  Muhtelif kadınları ise gündüz işlerinde, Sevda Boğaziçi Üniversitesi mühendislik mezunu, şimdi bir çevre kuruluşunda çalışıyor. Ezgi Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde yüksek lisans yapıyor, ben ise Osmanlı tarihi alanında doktora yaptım, şu an Boğaziçi Üniversitesi Arşiv ve Dokümantasyon Merkezi’nde çalışıyorum.
 
-    Türkçe, Arapça, Rumca, Kürtçe şarkılar söylüyorsunuz . Kendi şarkılarınızı mı söylüyorsunuz yoksa cover mı?
Nurçin: Cover yapıyoruz, bu şarkıları kendi dilimizce düzenliyoruz.
 
-    Kendi müziğinizi nasıl tarif edersiniz?
Sevda: Bu sorunun cevabına grup ismimizden başlarsak belki daha iyi olur. “muhtelif” sözcüğü, Türkçe’ye Arapça’dan “değişken, uyumsuz” olarak geçmiş, zaman  içinde “çeşitli” anlamı kazanmış. 70’lerden günümüze Türkiye popüler müziğinden ve yaşadığımız coğrafyadan geleneksel, pop ve arabeske uzanan biryelpazede  çeşitleniyor bizim şarkılarımız da. “muhtelif” sözcüğü gibi, bizi henüz dinlememiş birinin Yeni Türkü ile Kibariye’nin yanyanalığını ilk başta yadırgayabileceğini ama çok kültürlü bu memlekette büyümüş olmanın aşinalığı ile de aradığı ahengi bulacağını düşünüyoruz.
 
-    Yanıt zor olabilir ama neden müzik yapıyorsunuz?
Ezgi: Müzik benim için yabancı bir dil bilmek gibi. Farklı şekilde hissedip düşünebilmemi sağlayan bir yol.
Nurçin: Müziğin benim için her zaman iyileştirici bir ekisi oldu. Sadece söylerken değil dinlerken de bunu hissediyorum. Dillendirdiğimiz şarkıların bazıları çok hüzünlü olsa da her çalışmadan sonra içim umutla doluyor.
 
-    Sanıyorum ki klasik anlamda bir albüm yapıp-turneler yapıp müzikten para kazanan bir grup değil Muhtelif. Bu yaptığınız müziğe nasıl yansıyor? Mesela ‘’maddi kazanç’’ derdi olmayınca, daha serbest hissediyor musunuz şarkılarınızı üretirken?
Ezgi: Geçim kaynağımız olarak bakmadığımız için daha özgürüz repertuarımızı oluştururken. Konser tarihlerini ayarlarken de esnek olabiliyoruz. Kendimizi dinleyici yerine koyuyoruz, öncelikle dinleyiciyiz diye düşünüyoruz. Kendi dinlemek istediğimiz şarkıları icra ediyoruz.
 
-    Bu ülkede müzik yapmaya dair hissiyatınız?
Ezgi: Zor, çok zor. Özellikle şu sıralar, Türkiye’de herhangi bir olay olduğunda ilk gözden çıkarılan şey müzik oluyor maalasef. Ama tam da böyle zamanlarda hayati bir önemi var müziğin. Yaşam alanlarımız bu kadar daralırken, açmak için çırpındığımız başka bir yaşam alanı. Müzik eğlence olduğu kadar hüzün, hüzün olduğu kadar mutluluk, umut, dayanışma... Bu yüzden de, müziğe ve bu işten geçinen müzisyenlere destek vermemiz gerektiğini düşünüyoruz.
 
-    Konserler, dinletiler, sahne programları yapıyor musunuz?
Nurçin: Evet, mümkün olduğunca çok sahneye çıkmaya çalışıyoruz. Fakat düzenli sahne aldığımız bir yer yok. Farklı mekanlarda farklı dinleyicilerle buluşmak istiyoruz. Hem biraz kalabalık bir grup olduğumuz için hem de yaptığımız müzik türü itibarıyle sahne bulmakta zorlandığımız oluyor. Genelde İstanbul’daki sahneler daha küçük gruplar için uygun veya sadece belli türlerin icrasına açık. Bir de tabii çok büyük konser salonları var. 
 
-    7 kişilik bir grubu ayakta tutmak zor mu?
Nurçin: Daha ziyade erkeklerin icracı olarak yer aldığı bir alan olduğu için müzik, egoların çatışması kaçınılmaz oluyor. Muhtelif içinde biz kadınlar olarak bu durumu dönüştürebildiğimize inanıyoruz. Bizim derdimiz daha ziyade 7 kişilik bir grup olarak prova ve konser tarihleri denkleştirmek oldu şu ana kadar. Herkesin programı yoğun olduğu için ortak tarihler belirlemek için epey emek harcıyoruz.
 
-    Muhtelif’in bundan sonraki müzikal yolculuğun a dair plan/hayalleriniz neler?
Ezgi: Kendi bestelerimizi yapmak istiyoruz. Bu yolda çalışmalarımız da var. Başka ekiplerle ortak işlerde yer almayı düşlüyoruz, şu anda da Muhtelif kadınları olarak yaklaşık kırk kadından oluşan ritimkolektif ile konserlerde çalıyoruz. Dünya müziği festivallerinde başka gruplarla da bir araya gelmek istiyoruz.
 
-    Sizi en yakın ne zamanda nerede dinleyebiliriz?
Sevda: 8 Nisan’da Kadıköy’de Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde,  13 Nisan’da Yeldeğirmeni Hangart’ta sahne alacağız.
 
-    Biraz da Kadıköy konuşalım. Kadıköy’e dair hisleriniz/düşünceleriniz neler?
Nurçin: İstanbul’a 2000 yılında lisans eğitimim için geldim. Hisarüstünde yaşıyordum ve Kadıköy’e gelmeyi çok seviyordum. Bende İstanbul’un diğer yerlerinden farklı bir izlenim uyandırıyordu, sahaflarıyla, kitapçılarıyla, çay bahçeleriyle. Çok kısa bir süre burada yaşadım ama sonra yurtdışına çıktım. Döndüğümde Kadıköy’de cebimize uygun bi ev bulduğumuzda çok sevinmiştim. Dört yıldır Kadıköy’de yaşıyorum.
Ezgi: Ben Beşiktaş’ta oturuyorum. Son iki seneye kadar Kadıköy benim için arada geldiğim ve her gelişimde bir tatil beldesine gelmişim hissi uyandıran bir yer olmuştu.  Provalarımızı Kadıköy’deki stüdyoda yapmaya başlamamızla birlikte ayağımın alıştığı bir yer oldu, artık buralıymışım gibi de hissediyorum.
Sevda: Gruptaki diğer dört kişi de Anadolu yakasında yaşıyor, bu yakanın neresinde yaşarsanız yaşayın, hayatın merkezi bir şekilde Kadıköy oluyor.
 
-    Kadıköy’ün müzikal ortamını nasıl buluyorsunuz?
Sevda: Kadıköy, İstanbul’un farklı tarzlarda müziklerinin doğduğu bir yer,  sanki herşey önce Kadıköy’den çıkıyor ve tüm İstanbul’a yayılıyor gibi. Kadıköy’de sanatı besleyen bir ruh hali var. Beyoğlu’nda da durum buna benzer ama tam olarak aynı değil. Kadıköy insanların hem yaşadığı hem de müziği, sanatı ürettikleri bir yer, Beyoğlu ise daha ziyade ortaya çıkanların sunulduğu bir yer. O yüzden Kadıköy daha organik, dolayısıyla Kadıköy sound denen bir şey zaman içinde oluşmuş ve halen devam ediyor.
 
-    Kadıköy’ün müziğinize yansıması nasıl oluyor?
Nurçin: Rahatlıkla çalışabildiğimiz bir stüdyomuz olduğu için kendimizi burada evimizde gibi hissediyoruz. O yüzden de Muhtelif olarak ilk konserimizi Kadıköy’ün “müzik okullarından” biri olan Gitar Cafe’de vermek istedik. Çünkü biliyorduk ki ilk heyecanımızı kendimizi evimizde hissederek atabilirdik.
 
-    Başka bir şey söylemek ister misiniz?
Ezgi: Yerel gazetelerin kent hafızası ve kültürünün korunması açısından çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Gazetenizde bize yer verdiğiniz için çok teşekkür ederiz. Sayenizde biz de kayıtlara geçtik...
Etiketler; muhtelif

ARŞİV